Translate

Bu Blogda Ara

21)28 haziran 2009--"HER ŞEYİ YENİDEN YAPACAĞIZ!"

EVRENSEL GAZETESİ
KADRAJ
21) 28 haziran 2009
Özcan Yaman



Fotoğraf: Çağlar Mirik – Adana       “Emeğin ışığı”

"HER ŞEYİ YENİDEN YAPACAĞIZ!"

Bu köşede daha önce fotoğraflarını paylaştığımız
Çağlar Mirik arkadaşın gönderdiği iki maili birleştirerek sizlerle paylaşıyorum. Çağlar’a da gösterdiği ilgi ve düşünceleriyle birlikte  bu güzel fotoğrafı paylaştığı için teşekkür ediyorum.

Özcan hocam merhaba,
14 Haziran Kadraj köşenizdeki yazıyı okurken şunları düşündüm:
Türkiye'de İşçi Sınfı Kültürü'nü yaşatacak, geliştirecek, yeterli kapasitede bir kültür/gösteri merkezinin olmayışı elbetteki büyük eksiklik ve bu yanıyla köşenizden bu konuya değinmeniz isabetli olmuş ve okuyucuları bu yönlü düşünmeyi de sağladınız, teşekkürler. Sanırım sendika merkezleri otel vb işletmelere verdikleri önem ve enerji kadar, bu iş için verseler tarih yazarlar demek yanlış olmaz... Gel gelelim ki sendikaları bırakalım böylesi bir görüşe sahip olmalarını, işçilerin canlarını yakacak, ililklerine kadar sömürülmelerinin (daha da çok sömürülmelerinin) karşısında layıkıyla dik duramamaktadırlar... Neyse, konu buradan uzar. Evet, işçilerin aileleri ile birlikte tatil yapacak, dinlenecek yerlere ihtiyaçları vardır ve bazı sendikalar bu ihtiyacı çok da iyi karşılıyorlarken aynı işçilerin/ailelerinin kendi kültürlerine ait eserleri görme hakkı yokmuş gibi mi yaklaşılıyor acaba? böylesi bir girişim sendikalarla beraber birçok meslek kuruluşunu da harekete geçirebilir. (Hiç değilse böylesi bir kültür merkezinin gerekli her türlü tasarım işi için TMOBB'dan birçok gönüllü teknik emekçileri çıkacaktır.) Daha neler çıkmaz ama neyse, fol yok yumurta yok ben birden düşünmeye başladım işte... Bir başka nokta ise şu: Cezaevlerindeki mahkumlara fotoğraf yapmaya yönelik bir çağrınız olmuştu. Fabrikada çalışırken aklıma şu geldi, benzer bir çalışma işçiler için de mümkün değil midir? Yani sadece fabrika içinden bile neler neler yakalayabilir insan, diye düşündüm. Tabi bunun sınırları daha dar olacaktır ama olsun.
Tüm gün fabrikanın dışına çıkamayan işçiler de cezaevi mahkumlarına önerdiğiniz gibi fotoğraf yapma sürecine katılabilirler diye düşündüm.



… işçiyim. Bu aralar yoğun bir tempo ile çalışıyoruz, her akşam fazla mesaiye kalıyoruz bu nedenle de eve gelip dinlenmem ve gazeteyi dahi okumam güçleşiyor. Buna rağmen çabalıyorum… Neden fotoğraf? 
İnsan yaşadıklarına tanıklık eder/etmeli. Bu tanıklığı günlük hayatın akışı içinde geçici hafızasına kaydeder. Bir süre sonra ise silinip gider bu kayıtlar. Oysa kalıcı olmalı diye düşünüyorum bunlar. Başkaları ile paylaşılmalı. Bu birinci etken. Bu tanıklığı sanatın başka dalları ile de somutlamak mümkün olabilir. Ancak fotoğraftaki teknolojik / dijital gelişim çoğu insanın dikkatini bu yöne çekti. Belki ben de onlardan birisiyim. Günümüzde kullanılan dijital makinelerle yukarıda bahsettiğim tanıklığı kaydetmek artık daha kolay olabiliyor. 
Fotoğraf??? Diğer sanat dallarında üretimde bulunmak fotoğrafa nazaran daha çok çaba, sabır ve zaman gerekiyor. Mutlaka fotoğraf üretmek de kolay iş değil ancak biz amatörler için iş biraz bu yönlü işliyor. Bir de işçiyseniz ve sürekli işyerinde/fabrikadaysanız sanatsal üretime de bir yerden bağlanmak gerekiyor.
 Ayrıca fotoğraf öylesine güçlü bir alan ki cümlelerle, sayfalarla anlatacılak ifadeyi bir tek kare ile yakalamak mümkün oluyor. Buna sayısız örnek vardır, ama ilk aklıma gelen Sovyet resim sanatçısı Anton Fedor'un "Her şeyi yeniden yapacağız" adlı çalışmasıdır. Her şeyi yeniden yapmak bende kalabalık çağrışımlar uyandırırken, bu sloganı bir kadın işçinin güzel ve kendinden emin ifadesiyle kaydediyor Fedor. Yine sizin fotoğraflarınızda da böylesi bir etkiyi buluyorum, özellikle de kapitalizmin çirkinliklerle dolu çelişkilerini ortaya koyan fotoğraflarınız. Aklıma ilk gelen,  Sanırım Taksim Meydanı civarında çekmiştiniz, yerde gazete parçası üzerinde ekmek (ya da simit miydi?) yiyen o gariban, kimsesiz... Ve daha niceleri... Neden fotoğraf? Daha çok cevabı var bende. Ancak yeterince uzattım :))
Fotoğraf çekmeyi/üretmeyi bilmiyorum. Gördüklerimi kaydetmeye çalışıyorum sadece ve bunların birkaçını sizinle paylaştım.  Umarım fotoğraf konusundan az çok anlamaya başlarım. Çünkü fotoğraftan anlamak (bakmak, görmek ve onları en yalın ve vurgulu haliyle kaydetmek) her şeyden anlamayı gerektiriyor diye düşünüyorum. 
Uzatıp vaktinizi daha fazla almayayım... Size yine teknolojiden nasibini almamış bir fotoğraf daha, "Emeğin Işığı" isimli bu fotoğrafı gönderiyorum.




























20)21 haziran 2009-- TATİL, KAMP VE FOTOĞRAF

EVRENSEL GAZETESİ
KADRAJ
20)21 haziran 2009
Özcan Yaman



TATİL, KAMP VE FOTOĞRAF

Okulların tatil olmasıyla bazı ailelerde telaş da başlamış oldu. Aile fertlerinin tamamı olmasa da bir kısmı için tatile çıkma programları başladı. Tatil ve gezi deyince hemen akla fotoğraf makineları geliyor. Fotoğrafla uğraşanlara, ilk defa fotoğraf çekecekler katılacak.
Mutlu azınlık mensubu kimi gençler miskin miskin günlerini geçirip, baba parasıyla yurtdışında eğlenecekler. Kimi gençler bir iş bulup çalışmaya devam edecekler.  Bütçelerini ayarlayabilen gençler ise tatil yaparken hem eğlenecekler  hem de kendilerini geliştirecekler. Bu anlamda düzenlenen gençlik kampları önemli bir yer tutuyor. Kolektif yaşam, birlikte üretim içerisinde tatil yapacaklar. Daha önceki yıllarda katıldığım Dikili ve Gümüldür gençlik kamplarında Fotoğraf atelyesi çalışmalarında bulundum. Tanıştığım gençlerin bir  çoğu ile ilişkimiz sürüyor. Fotoğrafa hobi olarak başlayıp kamptaki atelye çalışmalarından sonra fotoğrafı sanatsal bir yaşam biçimine dönüştürerek, okullarında ve çevrelerinde aktif olarak ‘fotoğraf üretenler’ olmaları beni gerçekten sevindiriyor. Bu genç arkadaşlardan biri 2007 Dikili kampında tanıştığımız Nihat Karadağ. İktisat mezunu fotoğrafçı oldu. Bir süre Evrensel Gazetesinde çalıştı şimdilerde bir ajansta fotoğrafçılık yapıyor. Bu günlerde Marmara Üniversitesinde fotoğraf alanında yüksek lisans yapmak için uğraşıyor. Başarılar diliyorum.Geçen hafta mail yollayan Celal yıldırım’ da bu günkü yazımın konusunu oluşturdu. Mailini paylaşıyorum:
” Merhaba hocam ben kocaeli’nden Celal Yıldırım. Geçtigimiz yaz Gümüldür gençlik kampında tanışmıştım şizinle ve fotografa bakış açım o gündür degişti. Artık fotografın bir yaşam yansıması oldugunu, sizin söylemlerinizle daha iyi anlamış durumdayım. Fırsat buldukca fotograf çekmeye çalışıyorum. Hocam son zamanlarda cocuk fotografları çekiyorum onları çekmek hem daha kolay hemde fotografa yakışıyorlar. yine teknikten biraz uzağım hocam, konu odaklı çekiyorum bilmiyorum hata mı yapıyorum makinede zaman kaybetmek istemiyorum.
   Çektiklerim den bir kaçını size yolluyorum degerlendirmeleriniz önemlidir benim için…. 

Hep söylediğim gibi ‘Fotoğraf, yaşamımıza anlam katmak için bir araçtır. Kendimizi ifade yöntemidir. İçerik ve biçimsel yanlarının üst üste çakışması gerekir. İçerikten anlaşılması gereken seninde ifade ettiğin fikir ve bu fikrin yansıtılmasıdır. Bu da teknik sorunların giderilmesi ile olur.  Bu konu ile ilgili bu köşede yazdığım ‘zenaat ve sanat’ başlıklı yazılarımı yeniden okumanı isterim.
22-30 Ağustos tarihlerinde Balıkesir Gönen’de Birleşik metal iş Kemal Türkler eğitim ve tatil sitesinde ‘Kriz Kapitalizmin, Gelecek bizimdir!’ Sloganıyla düzenlenen yaz kampında, fotoğraf atölyesinde yeni genç arkadaşlarla buluşacağız.
Bu hafta Celal arkadaşın fotoğraflarını sizlerle paylaşıyorum.


Fotoğraflar: Celal Yıldırım - Kocaeli

Sevgili Celal Fotoğraflarda her şey yerli yerinde eline sağlık. Çekmeye devam…
Terörle Mücadele Yasası Mağduru çocuklarında, özgürce koşacakları günlere kavuşmaları dileğiyle…
 
 
 
 
 
 
 

 
 
 
 
 
 
 
 



Bu fotoğrafları görünce Aziz Nesin’in Çocuklarıma şiirini anmadan olmaz dedim. 
 
ÇOCUKLARIMA
 
Diyelim ıslık çalacaksın ıslık
Sen ıslık çalınca
Ne ıslık çalıyor diye bakacak herkes
Kimse çalamamalı senin gibi güzel
 
 
Örneğin kıyıya çarpan dalgaları  sayacaksın
Senden önce kimse saymamış olmalı
Senin saydığın gibi doğru ve güzel
Hem dalgaları hem saymasını severek
 
De ki sinek avlıyorsun sinek
En usta sinek avcısı olmalısın
Dünya sinek avcıları örgütünde yerin başta
Örgüt yoksa seninle başlamalı
 
Say ki hiçbir işin yok da düşünüyorsun
Düşün düşünebildiğince üç boyutlu
Amma da düşünüyor diye şaşsın dünya
Sanki senden önce düşünen hiç olmamış
 
Dalga mı geçiyorsun düşler mi kuruyorsun
Öyle sonsuz sınırsız düşler kur ki çocuğum
Düşlerini som somut görüp şaşsınlar
Böyle bir dalgacı daha dünyaya gelmedi desinler
 
Dünyada yapılmamış işler çoktur çocuğum
Derlerse ki bu işler bişeye yaramaz
De ki bütün işe yarayanlar
İşe yaramaz sanılanlardan çıkar.
 
Aziz Nesin
 
 


19)14 haziran 2009-- GÜNCEL SORUNLAR

EVRENSEL GAZETESİ
KADRAJ
19)14 haziran 2009
Özcan Yaman




GÜNCEL SORUNLAR

Bugün her kes demokrat! .
Ama kim veya kimlerin demokrasisi?
Yani takiye öyle işlemiş ki. Büyük sermaye demokrasi diyor, AKP demokrasi diyor, MHP demokrasi diyor. CHP demokrasi diyor, Polis,  Asker demokrasi diyor, Esnaf, İşçi ,Bilim adamları üniversitelerin yöneticileri demokrasi  diyorlar – sa  burada bi yanlışlık var demektir. Daha geçen ay Uludağ üniversitesi’nde bu demokratik güçlerini sergilediler. Bir fotoğraf sergisine bile tahammül edemediler. Neydi saldırılan? Kürt gerçeği, Neydi saldırılan CHP nin açılımları . Tabii bu ülkede demokrasi var. Sergi açılması bir haksa, baskı görmesi de doğaldır- mı?

Kürt meselesini TRT Şeş’le, 1 Mayıs’ı bayram yapmakla, Taksim’i sürekli bir pazarlık noktasında tutma çabalarıyla, Krizi bahane edip işçi haklarını gasbetmekle, Dergi satanı felç bırakıp, Protesto edeni işkence ile öldürüp pardon deyip demokratlığa sığınımak. Burjuvazinin demokrasi anlayışı değil midir.
 Oysa ki suyu yavaş yavaş kaynatıyorlar farkındamıyız?

O zaman izler karışıp, kavramlarda anlam değiştirir oldu.
Burjuvazi istediğini yine halk istiyormuş gibi, halkın ihtiyaçlarıymış gibi gösterip solculuk adına, demokrasicilik adına Sanatı her türlü sponsorluk mekanizmalarını işleterek  kullanıyor.
Halbuki mesele halkın çıkarlarına dayalı bir demokrasi mücadelesidir. Gelirin %15 lik dilimden alınıp  % 85 lik dilim arasında bölüşüm mücadelesidir. Üretim araclarına halkın sahip olma mücadelesinin adıdır.
Basınıyla Tv siyle hakim sınıf sorunlar icat edip halkı bu suni sorunlarla uğraştırıp kendi amaçları doğrultusunda istediği politikayı uygulamıyor mu?

Bu oyunları boşa çıkartma yolunda, hakikatçi olmak gerekiyor.
Şeriatçı-Laik, Suni-Alevi, Türk-Kürt, Kentsel dönüşüm diyerek Rantsal bölüşümle her şeyi metalaştırıp daha daha çok para demiyorlar mı? Kışkırtıcı ve halkı bölmeye, kardeş kavgası aşamasına getirip, apartta tutmak kimlerin işine geliyor?
Ve gerçek demokrasi için mücadelede buradan geçiyor. Artık gerçek miş gibi görünenlerin ardındaki hakikati göstermenin zamanı.

Sorumluluk duyan  sanatçılar, Yaşadığımız güncel sorunları Güncel sanat ortamına hızla taşımamız gerekiyor. Bu bilinçle deklanşörlerine  basan fotoğrafçılar diretelim. Ekonomik ve  demokratik mücadelenin harcı sanat ve kültür’dür.İşçi sınıfı mücadelesi sanat ve kültürsüz olmaz. Sermaye saldırı programlarını hep sanatla kamufle etmiyor mu? İstanbul’u sanat ve finans merkezi yapacağız diyerek  Sanat galerileri ve müzeler açma yarışına boşuna mı giriyorlar?
Başta büyük sendikalar örnek olmak zorundadırlar. Galeri bile yetmez, Kültür merkezleri açmalılar ve işçi sınıfının birikimlerini örgütlemeliler. Kırk yıl oluyor 15-16 Haziran büyük işçi direnişinin yıldönümündeyiz.1 Mayıs’ın yüzüncü yılını geride bırakıyoruz. Bırakalım müzeleri derli toplu bir merkez var mı? Güncel sorunlar can yakıcı ve bu sorunları Güncel sanat olarak sunacak sanatçılar nereye gidecek? Kişisel çabalar, Odalardan bozma kültür merkezleri yeterli mi? İşçilerle emekçilerle nasıl buluşacak bu sanatçılar?  Şairin dediği gibi; “Hem dert çok, hem dert yok! “

Bu hafta Polat Çağlayan ve Nil Keçeli arkadaşların fotoğraflarını paylaşıyoruz.
İki hafta önce hapihanelerdeki arkadaşlara bir fotoğraf projesi önermiştim. Katkılarınızı bekliyorum. Her hafta olduğu gibi bol fotoğraflı haftalar diliyorum.


 Fotoğraf: Polat Çağlayan
Tuzla

Ekmek dizimde
Yıldızlar uzakta tâ uzakta
Ekmek yiyorum yıldızlara bakarak
Öyle dalmışım ki sormayın
Bazen şaşırıp ekmek yerine
Yıldız yiyorum” 
Oktay Rifat










 

                                                                                                       








Fotoğraf : Nil Keçeli
Trabzon





18) 07 haziran 2009--TIK ÇIKMASI YA DA KLİK SESLERİ…

EVRENSEL GAZETESİ
KADRAJ
18) 07 haziran 2009
Özcan Yaman



TIK ÇIKMASI YA DA KLİK SESLERİ…

Tarih 1970 ve haziranın 15-16 sı.. Büyük işçi direnişinin yaşandığı günler, işçi sınıfının ‘TIK’ çıkardığı ve anti demokratik sendika yasasına geçit vermediği yıllar. Bu direnişte beş kişi yaşamını yitirdi. Yaşar Yıldırım(işçi), Mustafa Bayram (işçi), Mehmet Gıdak(işçi), Yusuf Kahraman(Toplum polisi), Abdurrahman Bozkurt (Kadıköy`de Fenerbahçe işkembecisi) ve 200 den fazla yaralı. Evet ‘tık’ çıkarılan günlerde bilanço böyle idi.

Sonrasında 1977 ve 1 Mayıs katliamı beşyüz bin emekçi toplandı taleplerini haykırmaya. Sonuç 37 kişi katledildi. Çünkü İşçi sınıfı ‘tık’ çıkarıyordu. Fotoğrafçılar da boş durmuyor bu ‘TIK’ çıkarılan günlere fotoğraf makinelarının çıkardığı ‘KLİK’ sesiyle katılıyorlardı. Bu gün geçmişte yaşananlara kattıkları Klik sesleri yankılanıyor…


Bu gün ne oluyor? dendiğinde ‘yok abi işçi sınıfından TIK çıkmıyor’ laflarını hep duyuyoruz.
Kürt sorunu ve barış, Sabah-Atv grevi, Botaş kuyuları, TMK Mağduru çocuklar, Mayınların temizlenmesi, İşçi ücretlerinin düşürülmesi, Üniversitelerin sorunları,
Kayıplar-kaybedilenler, Rantsal dönüşümün getireceği soylulaş-ma projeleri bu liste uzayıp gidiyor. Bu güncel sorunların  çözümü için işçi sınıfının ‘TIK’ çıkarması ve bu tıkları fotoğrafçıların KLİK sesleriyle geleceğe belgesel olarak bırakması… En son 2009  Bir mayısını yaşadık. 1977 de 500 bin kişiyle girilen alana 501 bin kişiyle girilmeliydi. Bu sonuçları herhalde sendikalar değerlendiriyorlardır. Yoksa 4000 kişiyle makul sayıydı değildi tartışmalarıyla icazetliydi değildi tartışmaları Nisan sonlarında hatırlanan ve hazırlanılan 1 mayıslar yerine tüm yıl boyunca  çalışmaların yapılmasının gerekliliği ortadadır. Fotoğrafçılar yaşanan bu anları belgelediler. Yarın bu günlerin dökümleri yapıldığında yararlanılacak görsel bir arşiv bıraktılar.
ÇHD ve REDFOTOĞRAF “Türkiye’de 1 Mayıs’ın 100 yılı’ nedeniyle ve Büyük işçi direnişinin 40. yılına doğru bir sergi hazırlıyor. Sergi programı netleşince sizlerle paylaşılacak. Dileğimiz TIKların çıkarıldığı Barış, Demokrasi ve Özgürlük taleplerinin KLİK sesleriyle çoştuğu günlerin belgesellerini  oluşturmak…
Her zaman söylediğim gibi fotoğraflarınızı ve fotoğrafa ilişkin sorularınızı bekliyorum,





15-16 haziran a doğru bellek tazelemesi olarak
(Kemal Sülker’in  Kitap kapağı)


Fotoğraf: Oktay Gülağacı

Oktay arkadaşımızın “Türkiye’de 1 Mayıs’ın 100. Yılı’ sergisi için yolladığı fotoğrafı paylaşıyoruz.
‘1 Mayıs 2009 da Makul kalabalığa
Katılamayanlara polisin tavrı.’



Fotoğraf: Yürüyüş Dergisi
‘Birlik-Mücadele ve Dayanışma’

Yürüyüş dergisi fotoğrafçılarının kolektif olarak katıldıkları “Türkiye’de 1 Mayıs’ın 100. Yılı’ sergisi için yolladığı fotoğrafı paylaşıyoruz.


1 Mayıs 2009’da ara sokaklardan bir enstantene…