Translate

Bu Blogda Ara

417-FOTOĞRAF KÖPRÜSÜ-23şubat 2018-evrensel-özcan yaman

FOTOĞRAF KÖPRÜSÜ
Redfotoğraf ile Görülmüştür ekibi 3 yıl süren Fotoğraf Köprüsü projesinin ikinci bölümünü geçen ay tamamladı. İlk bölümü olan ‘‘Dışarıdan İçeriye Fotoğraf Köprüsü’’ 2 yıl önce tamamlandığında bir çok ilde ve yurt dışında sergilendi. 
Tutuklulara şöyle bir soru soruldu; ‘‘Dışarıda olsalardı neyin fotoğrafını, nasıl çekmek isterlerdi?’’ Onlardan gelen betimlemeler, çizimler fotoğrafçılara dağıtıldı ve tutuklular ile mektuplaşmalar sağlandı. Bu aşamada proje ağırlaştı, süreç uzadı. Nihayetinde ocak 2018 itibariyle projenin ikinci bölümü bitirilebildi. 60 tutuklu 60 fotoğrafçı 68 fotoğraf ile ‘‘İçeriden-Dışarıya Fotoğraf- Düşler Tutsak Edilemez!’’ adıyla  sergilenmeye başlandı. İlk olarak İstanbul İFSAK’ta açılan sergi sonrasında Mersin’de  ve Urfa’da dolaşıyor. Sergi kitapçığı her iki projeyi kapsayacak şekilde çıkarıldı ve dayanışmaya destek olarak dağıtılmaya başlandı. 
ZORUNLULUK
Dışarıda özgür, içeride tutsak olmak? 
Ya da dışarıda tutsak, içeride özgür olmak? 
Peki zorunluluk  ne?
Zorunluluğun kapsamı özgürlüklerin de kapsamı oluyor. Zorunluluklarımızı azaltan ya da çoğaltan nedenler tutsaklık alanlarımızdır. Herkes biraz özgür, biraz da tutsaktır aslında. Hayallerimiz, düşüncelerimiz bu sınırları aşan dolayısıyla sınırsız özgürlükleri yaşadığımız alanlardır. Miras ve mülkiyet ilişkileri, eğitim, sağlık ve barınma ihtiyaçları ve bunları elde etme ya da  kaybetmemek için verilen yaşam mücadelesi var olma mücadelesidir. 
Bu proje (birincisiyle birlikte) bunun örneğidir. İçeriden dışarı, dışardan içeri bir ses verme projesidir. 
Projede yer alan Deniz Tepeli’nin betimlemesi ve Fotoğrafçı Emine Başa’nın gerçekleştirdiği fotoğraf...
Deniz TEPELİ’nin çekmek istediği fotoğraf: (1 No’lu F Tipi Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu - Kandıra / KOCAELİ)
“...İki tane minicik (Tüyleri şeklini-rengini almış olan henüz küçük, uçamayan) keklik yavrusu. Bunu nasırlı, kocaman iki el birleştirilmiş ve kıvrımlar içinde... Yakın çekim, sadece avuçlar görünüyor, altta da biraz çimen, yeşillik... Bunda beni çarpan şey o civcivlerin masumiyeti, korunmaya muhtaçlığı ve onları tutan ellerin kocaman, çatlaklarla nasırlarla dolu oluşuydu. İşte emek sevgi hali. O kaba ellere böyle ince, hassas şefkati yakıştırmaz ya çoğu insan, oysa aksine en çok emeği bilenler sevgiyi bilir. O ellere o civcivler çok yakışmış uyumlu durmuştu, işte sevginin fotoğrafı bu demiştim. Böyle bir kareyi görmeyi çok isterim. Benim içimi sevinçle dolduran o minik kuşlar ve o kocaman eller izleyenlere, bakanlara da sevinç verecektir sanırım. Sevgilerle.”

https://www.evrensel.net/yazi/80933/fotograf-koprusu


416-TERK- Evrensel-9 Şubat 2018 - Özcan Yaman


TERK
Terk, terk etmek, terk edilmek üzerine bir sergiyi geçen ay İFSAK sergi salonunda izledim. Fotoğrafçı Fatih Balkan’ın bir yıl üzerine çalıştığı ve yukarıda saydığım kavramı fotoğrafın diliyle anlattığı bir sergiydi. 
Sergi kataloğunda Tanju Akleman şöyle diyor; “ ... İlk gelen trene biniyorum, okuyamadığım tren tarifelerinden uzaklaşıyorum. Nereye ulaşacağımı bilmeksizin yola çıkıyor ruhum, yola çıkıyor bedenim. Kasaba dışında küçük bir göl, hatırlıyorum onlu yaşlarımda o göle girişimi. Kafamı çeviriyorum, kasabadan, o gölden, hatıralardan, her şeyden uzaklaşıyorum...”
Kırka yakın fotoğrafla açılan sergideki her bir fotoğraf tek başına bu kavramı değişik yanlarıyla bile anlatıyordu.  “Terk” kavramı hepimizde farklı anlamlar uyandırabilir. Terk edilmek, terk etmek. Kendimizi nerede bulursak o kısaca. Fatih’in titiz ve kendine özgü yorumu bence izlenmeye değerdi. Terk edilmiş mekanlar, yalnız insan, sonsuzlukta kayboluş, tüm fotoğraflara gren efektinin uygulanması ise soyutlamanın artmasını sağlamış. Fotoğraflar arasına eklenmiş metinler ise Fatih’in ruh hali ile üretimi arasındaki bağı güçlendiriyordu. İlk bakışta yılgınlık, vazgeçiş, umutsuzluk gibi algılansa da ince bir çizgi çizip oraya kendini koyuyor Fatih. Böylece Terk’den muradının “sonsuzluk ve içinde eriyiş” olduğunu düşündüm.
Zaman zaman hepimizin sığındığı çekip gitmek... Bir başka diyarlara yerleşmek değil buradaki terk. Bu tümüyle sonsuzluğun içinde erimek gibi bir terk ediş.
Sevdiklerimiz vardır terk edebilirler, sevdiklerimiz vardır hayattan ayrılıverirler içimizi acıtarak terk ederler. Yalnızlaşırız, sorgularız hayallerimizi, ümitlerimizi neye benzeriz o vakitler? 
Fatih şöyle betimliyor; “Rengarenk seslerim vardı, düşlerim de, kaybettim hepsini günbegün. Artık ne umut dolu ülkem, ne de umutla koşan kalbim var... O güzel insanlar terk ettiler ruhumu da parça parça, küflü, külgriyim...” Bence serginin kendisi bu betimleme. 
Fatih Balkan 1962 doğumlu ve göz hastalıkları uzmanı. Fotoğrafla on yıldır uğraşıyor. İlk kişisel sergisi “Terk” ile güçlü bir çıkış yaptığını düşünüyorum. Kendisine dert ettiği kavramların peşinde koşarken üreteceği yeni çalışmalarını merakla bekliyorum. 





https://www.evrensel.net/yazi/80842/terk

415)HAYAT DEVAM EDİYOR-2 şubat 2018-Evrensel özcan yaman




HAYAT DEVAM EDİYOR...
Çocuklar doğmaya devam ediyor, ölümler de devam ediyor tabii. Doğal ölümler yerini savaş ve can kayıplarına bırakıyor. Bu şartlarda yazmak çizmek de tehlike sayılıyor.
ZORUNLULUK
Dışarıda özgür, içeride tutsak olmak? 
Ya da dışarıda tutsak, içeride özgür olmak? 
Peki zorunluluk  ne?
Zorunluluğun kapsamı özgürlüklerin de kapsamı oluyor. Zorunluluklarımızı azaltan ya da çoğaltan nedenler tutsaklık alanlarımızdır. Herkes biraz özgür, biraz da tutsaktır aslında. Hayallerimiz, düşüncelerimiz bu sınırları aşan dolayısıyla sınırsız özgürlükleri yaşadığımız alanlardır. Miras ve mülkiyet ilişkileri, eğitim, sağlık, barınma ihtiyaçları ve bunları elde etme ya da kaybetmemek için verilen yaşam mücadelesi var olma mücadelesidir. 
Özgür olmak ya da serbest olmak;
İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özellik düşünme ve bilinçtir. İçeride ya da dışarıda “düşünce ve bilinç” işlemeye devam ediyorsa orada düşüncenin özgürlüğünden söz edebiliriz. Serbest olma hali belki araştırma ve incelememize olanak sağlar. Fakat ekonomik, yaşamsal sorunlar ne kadar doğru düşünmemizi kolaylaştırır? Ya da günlük yaşamsal sorunlardan ne kadar doğru ve özgür düşünmeye gidebiliriz? Bu anlamlarda genellikle özgürlük ile serbestliği karıştırırız. Düşünceleri yüzünden serbestliği kısıtlananlar tutsaktırlar. Ama özgür olmadıklarını söyleyemeyiz. Tersinden baktığımızda da dışarıda olanlar ne kadar özgür diye sorabiliriz. Korku, barınma, sağlık, eğitim, çoluk çocuk derdi ne kadar özgür düşünce geliştirmemize olanak sağlıyor? Bilincimizi geliştiriyor?

https://www.evrensel.net/yazi/80794/hayat-devam-ediyor