Translate

Bu Blogda Ara

482-Fotoğrafın gezi halleri-evrensel 27 mart 2020-özcan yaman

Fotoğrafın gezi halleri

Korona günlerinde evde kalmışken ne yazabilirim diye düşündüm. Nihayetinde bu günler geçecek ve yine sokaklara çıkacağız ama her şey eskisi gibi olur mu, bilmiyorum.
Biliyorsunuz fotoğraf hayatın bir parçası. En çok da etkinliklerin ve faaliyetlerin vazgeçilmezi. Şimdi seyahat fotoğrafçılığı, gezi fotoğrafçılığı ve fotoğraf çekmek için fotoğraf gezileri nedir? Ne değildir? Bir hatırlatayım ki korona günleri geçince bir kenarda dursun.









GEZİ FOTOĞRAFÇILIĞI

Fotoğraf hayatımızın her alanında. Dolayısıyla tatillerimizin, gezilerimizin de içinde. Kimi zaman hatıra kimi zaman belgeleme kimi zaman da eğlence olarak fotoğrafsız bir hayat düşünemeyiz. Temel anlamda cep telefonlarımızda bu ihtiyacı karşılayacak fotoğraf makineleri olabilir.

ÖNCELİKLE AMAÇ NE? TATİL VE FOTOĞRAF

Tatile çıkıyoruz. Gerekli eşyaları aldık ama ille de fotoğraf makinesi alırdık yanımıza. Şöyle derdik; ‘Yok canım öyle profesyonel falan değil hatıra fotoğrafları çekmek için’. Önceki kuşaktan bizlere kalan albümlerde çocukluk fotoğraflarımız genellikle böyledir. Günümüzde ise cep telefonları bu işi gayet iyi görüyor. Ek bir yük olarak fotoğraf makinesine gerek yok. Denizde, havuzda dans ederken ailecek selfiler, ya da gün batımında sevgilimizle baş başa selfi bile çekebiliyoruz. Eeee tatil fotoğrafları dediğimizde bu zaten. 

SEYAHAT VE FOTOĞRAF

Seyahate çeşitli amaçlar için çıkılır. Gönüllü olduğu gibi zorunlu nedenlerle de olabilir. İş seyahati veya gezmek amaçlı. Niye fotoğraf çekmek isteriz? Yaptığımız seyahati belgelemek, seyahatten hatıra kalsın vb. Rotamızı belirleyen seyahatin amaçlarıdır. Seyahat ederken fotoğraf bize eşlik eder. Gittiğimiz yerler, yediğimiz yemekler gördüğümüz tarihi yapıları çekeriz. Olur mu olur tabii. Yine bunun için de ayrı bir fotoğraf makinesine gerek yok. Ha meraklıyız, fotoğraf çekmeyi de biliyoruz fotoğraf makinesiyle çekeriz. Diyelim akşam üstü tarihi bir yapının yanından geçiyoruz ışık kötü ama beklemeye zamanımız yok, çekeriz olur biter. Sonra da ‘Filanca antik kentte iken çektim ama kötü çıktı aslında bla bla’ diye fotoğrafı anlatmaya çalışırız. Bazen de olduğumuz zaman uygundur harika fotoğraf olur. O zaman da ‘Ben bu işi biliyorum benim makinem harika çekiyor, profesyonel gibi’ deriz. Kısaca amaç fotoğraf çekmek değil, seyahat esnasında olduğumuz zaman ve mekanı belgelemek olur. Bir anlamda o tarih ve zamanda orada olduğumuzun ispat araçlarıdır fotoğraflar.


ETKİNLİK VE FOTOĞRAF

Dağcılık veya trekking amaçlı etkinliklerde fotoğraf çekmek: Amaç zirveye ulaşmak veya planlanan sürede uzun bir yolu gitmektir. Bu gibi durumlar için en uygunu ‘Gopro’ denen kasklara veya boyna takılarak ister fotoğraf ister video çekilmesidir. Molalarda cep telefonları yeterlidir. Böylece ek yük olarak fotoğraf makinesi ve ekipmanlarının yükünden kurtulunur. Ama fotoğraf makineniz var ve şahane fotoğraflar çekmeyi düşünüyorsunuz? Olmaz… O zaman sürüden koparsınız ve etkinliğiniz işkenceye dönüşür.


FOTOĞRAF ÇEKMEK İÇİN ‘FOTOĞRAF GEZİLERİ’

Amaç bellidir. Güzel ve amaca yönelik fotoğraflar çekmek. O zaman mevsim, zaman ve mekan seçimleri ona göre yapılır. Buna da ‘Fotoğraf amaçlı’ geziler diyebiliriz. Günümüzde yukarıda saydıklarımla birlikte karmakarışık bu durumlar ‘Hem tatil, hem eğlence, hem spor hem de fotoğraf bir arada’ diye pazarlanarak fotoğraf gezileri adı altında düzenleniyor.

PEKİ NEDİR FOTOĞRAF GEZİSİ?

Fotoğraf çekmeyi öğrenme amaçlı geziler olabilir. Kalabalık bir grup oluşturulur, 30-40 kişi herkes aynı hizadan aynı konu veya kişiye yönlendirirler objektifleri çek babam çek. Neredeyse birbirinin aynı yüzlerce fotoğrafla dönülür. Başta dediğim gibi öğrenme amaçlıdır bu geziler. (Aslında şehir dışına falan da gitmeye gerek yoktur ama ille de Kars’a Van’a gidilir. Eeee bir ucu da tatil ve eğlence. Ama yöre halkına gına gelmiştir. Fotoğraf makineli kimi görseler “yeter” diye bağırırlar. Bu tür gezilerde rehber falan hikayedir. Neyin fotoğrafını niçin çektiğiniz de önemli değildir nasılsa…
Üstüne bol bol da selfi çekerseniz. Sonra “Bu muydu fotoğraf gezisi” dersiniz…
Geziler, fotoğraf pratiği için yapılıyorsa o başka. Işık, kompozisyon ve makine ayarlarını öğrenmeye yöneliktir. Onun için de dünya para harcayıp, şehir şehir hatta ülke ülke dolaşmaya gerek yok. Olduğunuz şehirde geniş meydanlarda bu amacı gerçekleştirebilirsiniz.
Fotoğraf gezilerinin belli bir amacı vardır ve o amaca yönelik çalışmadır. Bir çoğumuz turistik gezileri de fotoğraf gezileriyle karıştırırız. “Aaa ne güzel heykel, ne güzel cadde, ne güzel bina”, hele otantik giysili insanlar, “Vay güzel çektim” bitti. Eeee nerede fotoğraf… Anı fotoğrafları klasörüne eklersin…
Fotoğraf çekme amaçlı gezilerde zaman, mekan ve kültürel birikimler ve devamlılık vardır. Güzel fotoğraflar çekmek için neden çektiğinizin sorusunu da cevaplamanız gerekir. Tarihsel, güncel ve kültürel birikimler fotoğraflarınıza yansır. Gün gün not alırsınız. Fotoğraflarınızı tasniflersiniz. Projelendirip gezinin hakkını vermiş olursunuz. Bunun için hazırlık aşaması önemlidir. Fotoğraf makineleri tabii ki önemli. Ama fotoğraf gezisinin amacına uygun bilgi ve teknik koşulların planlanması. Tarihsel ve kültürel birikime sahip rehberle birlikte başarılı bir çalışma olur.

Bu geziler günlük veya konaklamalı olarak düzenlenebilir. Fotoğrafçılar kadar onları yönlendiren arka planda hazırlanacak program ve hizmet bir bütün olarak düşünülmeli. Lütfen ne istediğinize karar verip ona göre gezi planlarınızı yapınız. Sizlere de bu konularda doğru hizmeti verecek organizasyonları tercih ediniz. Ya da kendiniz proğramlayınız. Kafa dengi fotoğrafçı arkadaşlarınızla ortak bir program yapın, size yol gösterecek ve önerilerde bulunacak rehber arkadaş almayı unutmayın. Göreceksiniz daha anlamlı geziler gerçekleştireceksiniz. Işığınız bol olsun…
fotoğraflar: özcan yaman



481-PARİS KOMÜNÜ VESİLESİYLE FOTOĞRAFIN İKİ YÜZÜ-evrensel 20 mart 2020-özcan yaman



PARİS KOMÜNÜ VESİLESİYLE FOTOĞRAFIN İKİ YÜZÜ
Bilindiği gibi Paris Komünü (18 mart-28 mayıs 1871) 72 günlük ‘komünizm deneyimi’ olarak tarihe geçer. Dünyadan ve Türkiye’den Paris’e gidenlerin neredeyse ilk uğrak yeri Père-Lachaise Mezarlığı’dır. Ahmet Kaya, Yılmaz Güney ve dünyanın tanınmış birçok insanının yattığı bu mezarlık değerini 1871 Paris komün günlerinden almaktadır. Komün yenilmiş ve 147 komünar bu mezarlığın duvarında kurşuna dizilmiş ve orada açılan bir çukura gömülmüşlerdir. Mezarlığın bu duvarı günümüzde başta Fransız komünistleri olmak üzere dünya solunun anma merkezi olmuştur.
Dönemin Parisli fotoğrafçıları bu süreci belgelemişler. Kimi stüdyo, kimi gazeteci olan bu fotoğrafçılar yaşanan gerçekliğe tanıklık etmişlerdir. Bugün bizlere toplumsal hafıza olarak bırakmışlardır. Fotoğrafları artık anonimleşen fotoğrafçıları saygıyla analım; André-Adolphe-Eugène Disdéri, Agusta Hippolyte Collard, Agusta Bruno Braquehais, Eugene Appert, Gandenzio Marconi, …
‘’… Paris Komünü, birçok komünist önderin saygısını kazandı. Mao sürekli Komüne referans verdi. Lenin, Marx’la birlikte Komünü proletarya diktatörlüğünün yaşanmış bir örneği olarak niteledi. Cenazesinde bedeni Komünden kalan kızıl bir bayrağa sarıldı. Sovyet uzay gemisi Voskhod 1 Paris Komünü’nden kalan bir afiş taşıyordu. Bolşevikler Sivastopol adlı savaş gemisinin adını Komünün şerefine Parijkaya Kommuna olarak değiştirdiler.’’ ( Wikipedia)
2014 yılında yazdığım yazımı güncelliği nedeniyle alıntılayarak devam ediyorum.


BÜTÜN İYİ YURTTAŞLAR AYAĞA!


‘’Barikatlara koşun! Düşman şehrin duvarlarındadır! Cumhuriyet için, Komün için, Hürriyet için ileri! Silah başına!” Milli Selamet Komitesi / 22 Mayıs 1871
… Zafer günlerinde direnişlerde barikatlarda çekilen fotoğraflar, daha sonra bu insanların idamında ve katledilmelerinde kullanılmıştır. Tıpkı Şili, Arjantin, Yunanistan ve 12 Eylül 1980 Türkiyesi’nde ve de dünyanın birçok yerinde fotoğraf bir belge ve kanıt olarak iktidarlar tarafından kullanılmıştır. Gelişen teknoloji artık doğrudan iktidarın toplumu gözetleme aracı olarak kullandığı kameralar dünyasıyla gelişmelerini devam ettirmekte.



KOMÜN; ‘’DÜNYA CUMHURİYETİ, BAYRAĞI KIZIL, MARŞI ENTERNASYONEL’DİR.’’


Paris Komünü bir deneyim olmasının yanında, komünistlerin bayrağı olan kızıl bayrağın ve enternasyonal marşının da anasıdır. Komün, işçi sınıfına, proletarya enternasyonalizminin simgeleşen  kızıl bayrak ve enternasyonal marşını miras bırakmıştır.
Paris Komünü’nün 5 Nisan 1871 tarihli bildirisinde komüncüler ilk defa bayraklarının “kızıl bayrak” olduğunu ve kızıl bayrağın da “Dünya Cumhuriyetinin Bayrağı” olduğunu burada tüm dünya proletaryasına ilk kez açıklarlar. İşte o andan itibaren, komünistlerin ve proletaryanın bayrağı kızıl bayrak olmuş ve ulusal bayraklar da sınıf bilinçli işçiler için fiilen ilk kez o gün, bir daha geri dönmemecesine tarihe karışmıştır.
Enternasyonal Marşı’nın sözlerini Paris Komünü üyelerinden aynı zamanda Uluslararası Emekçiler Derneğinin Paris Federasyonu Başkanı olan Eugéne Pottier Komünün yenilgisinden hemen sonra Haziran 1871’de yazmıştır. Bestesi daha sonra 1888’de Lille’li Sanayi İşçisi Pierre Degeyter tarafından yapılmıştır. (Şimdi kalkıp 1 Mayıs’ta milli marşların ve ulusal bayrakların kullanımı konusunda diretenlere not olarak hatırlatalım) malum önümüz 1 Mayıs.
Yaklaşık 200 yıllık tarihi incelediğimizde neredeyse belgesel fotoğraf, sınıf mücadeleleri tarihi ile gelişimini bir eş zamanlılık ile kuruyor. Fotoğrafın icadından bu yana olan gelişmeler toplumsal değişim ve mücadeleler tarihiyle senkronlanıyor.
1920’li yıllara oranla daha modern görünseler de aynı sorunları yaşamıyor muyuz? Kapitalizmin krizleri devam ediyor. Çocuk işçiler yine var, terörle mücadele adına çocuklar sorgulanıyor hapse atılıyor, savaşlar emperyalistlerin oyun alanları olmaya devam ediyor. Kredi kartları mağduru insanlar intihar ediyor. Her geçen gün yoksullar daha yoksul, zenginler daha zengin olmaya devam ediyor. Önce vatan, önce ahlak diyerek ezilenleri milliyetçilik, ulusallık batağında yok etmeye çalışıyorlar. Vatan insanın karnının doyduğu yerdir. Yaşanan göç olgusu bunu göstermiyor mu? Yoksulluğun vatanı olmaz. B.Breht ‘’Ekmek olmadan ahlak olmaz’’ der. Barınma hakkı, Eğitim hakkı ve Sağlık hakkı en büyük insanlık sorunu. Kolera günlerinden sonra Corona virüs günlerini yaşıyoruz.
Bugün yaşadıklarımıza bakınca, dertler değişmeden, tarihlerin de değişmediğini görüyoruz. O zaman tarihi değiştirmek için verilen mücadelede, fotoğraf makinelerini bir silah gibi kullanmak biz fotoğrafçılara düşmüyor mu? Ama sorumlulukla deklanşöre basarken iki kez düşünerek…










480-Grup Yorum'a özgürlük...Evrensel 13 mart 2020-özcan yaman

Grup Yorum'a özgürlük...

Şimdiye kadar Grup Yorum ve ölüm/açlık grevleriyle ilgili yazmaya bir türlü elim gitmedi. Aylardır, İbrahim’in, Helin’in eriyişlerinin, taleplerinin kabulüyle biteceği inancımı korumaya çalıştım.
12 Eylül 1980 faşizmi sonrası 1985 yılında kurulan Grup Yorum yaptıkları müzikle muhalif sanatçı kimlikleriyle binlerce kitleye hitap etmiş, müzikleriyle hayat vermişlerdir. Türkü söylemek, muhalif dahası solcu müzik yapmak suçlarından sayısız baskı ve şiddet ile karşılaştılar. Kültür merkezleri basıldı, müzik aletleri kırıldı, arşivleri talan edildi, hapislere girip çıktılar. Her seferinde küllerinden doğdular. 2010 yılında Beşiktaş’ta 25. yıl konserleriyle binlerce kişiyle tek yürek oldular…
Ülkenin kaotik siyasal ve sosyal sorunlarına karşı müzikleriyle sözlerini söylüyorlardı ki tutuklamalar, gözaltılar ve baskılarla karşılaştılar. Her geçen yıl bir öncekini aratan antidemokratik uygulamalar sonucu açlık grevi derken ölüm orucuyla yollarına devam kararı aldılar. Hallacı Mansur’un tanımlamasıyla ‘‘Cehennem acı çektiğimiz yer değil, acı çektiğimizi kimsenin duymadığı yerdir’’ sözünü hayata geçirdiler.   
Grup Yorum üyeleri, çalışmalarını yürüttükleri İdil Kültür Merkezine polis baskınlarının son bulması, üyelerinin İçişleri Bakanlığının arananlar listesinden çıkarılması, 3 yıldır devam eden konser yasaklarının kaldırılması ve üyelerinin serbest bırakılması taleplerinin gerçekleştirilmesini istiyorlar.  
Açık hapishaneye dönüşen ülkenin demokratik kitle örgütlerinin sesinin kısıldığı, demokratik hakların rafa kalktığı bir ülkede vicdanlarımız ağrıyor. Tabloya bakın, üyeleri ölüm orucunda, avukatları açlık grevinde. İşte Türkiye manzarası…
İbrahim Gökçek ve Helin Bölek bir deri bir kemiğe dönüş(türül)müşler. Zorla hastaneye kaldırılmışlar. Gitar çalan, mikrofon tutan eller işlevlerini yitirmiş, sesleri çıkamayacak hale gelmişler. Vicdanlar susmuş, sessizlik yayılıyor her yana… Yarın geç olduğunda bu yükün altından nasıl kalkacağız?
“Konserlerimiz yasaklanmasın, kültür merkezimiz keyfi olarak basılıp talan edilmesin, keyfi olarak tutuklanan müzisyen arkadaşlarımız serbest bırakılsın, adil yargılanma olsun…” Talepleriyle ölüm ve açlık grevine başlayan Grup Yorum’u seversiniz, sevmezsiniz. Eylem yöntemini benimsersiniz, benimsemezsiniz. Ama ölüyorlar… Görülüyor ki bu kente değil, bu ülkeye ıssızlık çökmüş…
akşam olunca  / her taşın altında sıkıyönetim / bütün sokaklar mavi bereli /
seslere sağırlaşır kulaklar / ne komşu ağıtları duyulur / ne kayıplar yargılı yargısız /
ne açlar açlık grevleri / ne de ölüm oruçları / her ev kendine konuşur /
kendini dinler gece olunca /unutup diğerlerini…” (Adil Okay)



fotoğraflar özcan yaman