Translate

Bu Blogda Ara

473-Yakarsa dünyayı garipler yakar!-Evrensel 27 Aralık 2019-özcan yaman



Yakarsa dünyayı garipler yakar!

Her yeni yıla girerken hoş geldin denir. Yeni dediğimize göre bir de bunun eskisi var demektir. Her yeni biraz da eskimeye yüz tutmuş demektir. Geçen yıl yeni olan bugün eski oldu. 365 gün sonra 2020 de eski olacak. Bu bir devinim aslında…
2000 yılına çifte bayram havasında girmiştik. Hem yeni bir yıla hem de Milenyum çağına. 3. bin yılda insanlık tarihinin geldiği yeni bir çağda yaşamak yani. Savaşların son bulduğu, barışın egemen olduğu, kardeşliğin huzurun geliştiği, doğanın korunduğu yeni bir çağ diye sunuldu. Sonuçta vara vara açmazların, savaşların, doğanın talanının pervasızca sürdüğü limanlara vardık.
Tarihten ve doğadan alınmayan dersler ağır faturalar çıkarır. Sonuçlarını biz hissetmesek de çocuklarımız, torunlarımız çeker. Ne yapmalı? En kabasından bu düzen değişmeli!
Müslim babanın bir şarkısı vardı. ‘Yakarsa dünyayı, garipler yakar’ diye.
Garipler yakacak sonunda dünyayı, doğrudur. Gerçekte haramileri tepede tuttuklarının farkına vardıklarında. Çünkü garipler olmasa fabrikalar, tarlalar, bilgisayarlar çalışmayacak. Üretim araçlarına sahip olanların dünyaları parçalanacak. Milyonlarca garibin emekleri haramzadeler tarafından kullanılarak paraya çevriliyor. Garipler de karın tokluğuna şans oyunlarına bel bağlayıp ‘ya çıkarsa’ umuduyla yaşıyor. Bilgi en kıymetli hazine. Bilgiyle ve pratikle gelişecek garipler akımı gecekondulardan gelip meydanları zapt ettiğinde fabrikaları, tarlaları kilitlediğinde zannetmeyin ki ülke batacak. O zaman kutlanacak yeni yıllar bayram olacak. Zarar gören, bir avuç azınlığın ve onların iktidar gücü olacaktır.
2019 yılını geride bırakırken bu günkü dünyaya bir bakalım. Ama hangi gözlükle ya da hangi açıyla baktığımızı bir sorgulayalım. Egemenlerin açısından bakarsak bir başka, işçinin emekçinin açısından bakarsak bir başka dünya görürüz. Sonra da kendimize bakalım biz neredeyiz? Egemenlerin sınıfında mı? İşçinin, emekçinin, memurun olduğu sınıfta mı? Bırakalım ‘ya çıkarsa, yarın zengin olursam’ hayallerini. Can Yücel'in deyişiyle; ‘Sınıfını bil safa gel’. Unutmayalım hangi sınıfta olduğumuzu. Bunu hatırladığımızda gerçek yeni yıllara gireceğiz.
Sanatçı, aydın, bilim insanları da bu sorgulamanın içinde elbet. Korunaklı gibi görünen bu alanlarda kimseyi ayrıcalıklı yapmıyor. Sennur Sezer’in deyimiyle; ‘İşçi sınıfının yanında değil, içinde olmak’ yani.
Madem ki yeni yıl. Yeni yıl en çok da çocuklar için, gelecek için, o zaman Şükrü Erbaş’a kulak verelim;
Fotoğraf: özcan yaman

472-Yeni bir yıla doğru...evrensel 13 aralık2019-özcan yaman


Yeni bir yıla doğru...
39 yıl önce tam bugün Erdal Eren’i astılar. “…Biz karşımızdakiler gibi bir avuç değiliz. Biz halkız. Bak sana bizden olanları iyiyi, güzeli, haklarını isteyenleri sayayım. Ben varım, babam var, sen varsın, kardeşlerim var, ablam bacım var, sonra köydeki dayılarım, şehirdeki amcalarım ve onların akrabaları, komşuları var, onların arkadaşları, onların oğulları, kızları, benim okul arkadaşlarım, onların arkadaşları, onların akrabaları, amcaları, dayıları var ve yine onların... saymakla bitiremeyeceğim kadarız biz. Gördün mü ak saçlı boncuk gözlü anacığım saymakla bitiremiyorum. Yeter ki omuz verelim birbirimize. Yeter ki destek olalım ortak mücadelemizde…’’ (Erdal’ın annesi Şadan Eren’e yazdığı son mektubundan)
13 Aralık 1980’de faşist diktatörlüğü yargılayan Erdal Eren’i şükranla anıyorum.
HAVALAR DA İYİCE SOĞUDU
2019 yılının bitmesine iki hafta kaldı. Zamlar geldikçe geldi, ücretler eridikçe eridi, alım gücü düştükçe düştü. Asgari ücret ve emekli aylıkları mı? Hiç umutlanmayın. Savaş ve mermi ekonomisi almış başını gidiyor. Sadaka kültürüyle uyutulmaya devam yani…
2020 yılını farklı kesimler farklı kutlayacaklar. Tatlı bir retorik olarak söylenen ‘sevinçte ve tasada birlik ve beraberlik’ hayal olmaya devam edecek. En zengin yüzde 20 ile en yoksul yüzde 80 arasındaki gerilim arttıkça artıyor. En zenginlerin sevinçleri ile en yoksulların sevinçleri bir olabilir mi? Ya da En zenginlerin tasaları ile en yoksulların tasaları bir olabilir mi? Bu çelişki yıllardır artarak sürüyor. Muhalefeti birleştirmeyi başaran bir iktidar elindeki olanakları rantiyeye sunmak için türlü yol ve yöntemleri buluyor. Bir demokrasicilik oyunu oynanıyor ve kuralları da hep onlar kuruyor. Eğitim, sağlık ve konut sorunu halkın çıkarınaymış gibi en zenginler sınıfının çıkarlarına hizmete devam ediyor. Birçok örnek vermek mümkünse de şu soruyu sormak yeter belki. Meclisin üçüncü büyük partisi HDP. Belediye seçimlerinden sonra yaşanan kayyum rezaleti ortada neredeyse HDP’nin seçimle aldığı tüm belediyeler lağvedildi. HDP Eski Eş Başkanı Selahattin Demirtaş hapiste sanatsal becerilerini geliştirmekle meşgul ediliyor. (Hatırlayın telefonda şarkı yapmayı, hatırlayın Ketıl’dan tweet yollamayı, hatırlayın öykü kitaplarını, hatırlayın yaptığı resimleri…) TRT’den, holding uzantılı havuz medyaya kadar, her akşam HDP ve sol muhalefet hedefe konuyor. Yetmezmiş gibi ekranlarına uzman, bilim insanı diye çıkardıkları yandaşlarıyla objektif, tarafsız ve gücü özgürlüğünde yayıncılık(!) yapıyorlar. Sabah akşam sövdükleri HDP ve sol muhalefete karşı itibarsızlaştırma ve karalama kampanyalarını sürdürüyorlar. Sanki HDP’nin temsilcileri yok. Sanki iktidarı eleştiren muhalefet yok. Güllük gülistanlık içinde bir Türkiye’de yaşıyoruz! Kara komedi örneği fabrika bacalarına filtre takma mevzuuna girmeye gerek bile yok. Yirmi yıldır çocuklarının kemiklerini isteyen Cumartesi Anneleri’ne yeri geldiğinde şiddet uygulayan bir devlet, Diyarbakır’da anneleri, aileleri örgütleyip sabah akşam HDP’ye yükleniyor. Neden?
Belediye seçimlerinden sonra hezimete uğrayan partili cumhurbaşkanlığı ve AKP hükümeti yara aldı. Karanlığa atılan bir çizik oldu. Oradan sızan ışık büyürse ne yaparız derdine düştüler… 2019 yılını işte bu gerçeklikle sonraki yıla devrederken o karanlığın daha da yırtılmasını sağlayacak bir muhalefetin örgütlenmesi hayırlara vesile olacaktır diyeyim.  
2019 yılını uğurlarken İstanbul’da iki güncel sergi açılıyor.

"KARANLIKTAN, AYDINLIĞA"


Her yıl Mehmet Atay anısına düzenlenen DKD (Divriği Kültür Derneği) ile redfotoğraf’ın gerçekleştirdikleri ‘‘Karanlıktan-Aydınlığa’’ fotoğraf sergisi 18 Aralık’ta DKD Mehmet Atay Sergi Salonu’nda gerçekleştirilecek. Sergide 32 fotoğrafçının 60 fotoğrafı yer alıyor. 22 Aralık’ta da İbrahim Karaca ve Erdal Erzincan’la bir etkinlik gerçekleştirilecek. İzlemek isteyenler için;
Divriği Kültür Derneği: Adres: İstiklal Cad. Suriye Pasajı No: 348 Kat:2 Beyoğlu-İstanbul Telefon: 0212 292 20 20

"DEPREMİNİ BEKLEYEN İSTANBUL"


Bu yıl İstanbul’da yaşanan deprem, tekrar bu olgunun tartışılmasını sağladı. Bir meslek örgütü olan TMMOB bu gerçekliği gündemde tutmak üzere mimarlık öğrencileriyle bir atölye çalışması gerçekleştirdi. Ben de atölye kapsamında fotoğraf çalışmalarında destek oldum.
‘‘Depremini Bekleyen İstanbul’’ temasıyla 23 Aralık-10 Ocak 2020 tarihlerinde gerçekleşecek olan sergi izleyicilerini bekliyor.
TMMOB Sergi Salonu: Kemankeş Karamustafa Paşa, Kemankeş Cd. No:31, Karaköy Beyoğlu/İstanbul