Translate

Bu Blogda Ara

77-FOTOĞRAF VE SANATA DAİR-3- Evrensel- 8 Ağustos 2010-özcan yaman




FOTOĞRAF VE SANATA DAİR-3-

“…Fotoğrafa akıl, tarih Ve diyalektik gözüyle
bakmayan kimse, o bir tek kareyi yeryüzünün büyük fotoğrafı içine
yerleştiremez. Bunun boş gözlerle boşluğa bakmaktan farkı yoktur.
Boş bakış fotoğraf karşısında YOKSULDUR!.” ( TEVFİK TAŞ)
Murat Yaykın, önceki yazısının devamını bu hafta “Burjuvazi Belgesel Fotoğraf’ı”…başlığı ile yazdı. Yaykın son yazısında “…burjuvazi belgesel fotoğrafın tarihi tanıklığından rahatsız olur ve çeşitli yöntemlerle  de manüple etmeyi sisteminin sürekliliği için zorunlu görür. Sanat alanına kaydırma gayretleri subjektif olana kaydırma gayretleridir.” diyerek bitiriyor.
Geçen haftaki  yazımda 4. madde olarak yazdıklarımı teyit eder biçimde. Ne demişim:. “Neo liberal politikalar ve onun ekonomik etkilerinin, Kültür ve sanatı da etkilediği, Küresel Kapitalizm tek merkezli bir yapıyı hayatın her alanına dayatırken “sanatçıyı”da özneliğinden koparıp sistemin bir parçası haline getirip “hakikati” de iktidarın bakış açısına göre sunmaya çalışıyor…”

Yani burjuvazi kendi sanat tarifi yada kavramı içinde belgesel fotoğrafı hakikiliğinden koparıp, Murat’ın deyimiyle subjektif olana kaydırmak istiyor. Doğrudur, doğaldır…

Hatta salt ‘belgesel fotoğraf ‘ için değil, bir çok alan için de böyledir. Muhalif ve alternatif sanat için de geçerlidir diye genişletebiliriz diyorum.

Ve tekrar ediyorum,tartışmaya konu olan “Belgesel fotoğraf sanat değildir” düşüncesi de  yanlıştır. Ve bunu şöyle açıklamıştım: “Fotoğrafçı, azınlığın çoğunluk üzerindeki iktidarında, muhalif ve alternatif  ise; üzerine düşen, kendi dilini dahası kendi ideolojik literatürüyle kavramları anlamlandırıp görünürlüğünü sağlamak zorundadır. Sanat kavramını burjuva literatürüne göre değerlendirmek ve fotoğrafı muhalif diliyle ve gerçekçiliği ile özellikle ‘belgesel fotoğrafı’ işlevi bakımından tanımlamak ve ‘sanat değildir!” Demek bana doğru gelmiyor.

Belgesel fotoğrafı burjuvazi çıkarları için niye kullanmasın ki ?  Her şeyi sisteminin işine yarayacak şekilde örgütleyen ve Marx’ın deyimiyle; “ Gölgesini satamayacağı ağacı keserken”  niye belgesel fotoğrafı kendi sanat kavramları içinde eritmeyi düşünmesin?

Burjuvazi belgesel fotoğrafı kendi sanat kavramları içinde yok etmeye  çalışacak diye belgesel fotoğrafın da sanat  olarak kabul edilebileceğini red etmek ne kadar doğru olacaktır .
Bu anlamda sorun yalnızca Belgesel fotoğraf için değil, tüm sanat dalları için de geçerlidir.

Burada sanatı ‘öznelliğin’ birinci planda tutulması dolayısı ile ‘nesnelliğin’ önünde olduğu için  subjektif yargının baskın olduğu, ama belgesel fotoğrafta ‘nesnelliğin’ ‘öznelliğin’ önünde olmasının ‘sanat’olmasının önüne geçtiği gibi bir yargıya varmak ne kadar doğrudur? Ortaya çıkan fotoğraf öznel öncellikli ve subjektif ise “Sanatsal fotoğraf” - Objektif ve nesnel ise  belgeseldir ve burjuvazinin ideolojik tuzağına düşmemek için de ‘sanat’ tuzağına düşmemek gerekiyor gibi ortaya çıkan düşünceyi kabul edemiyorum.  Şimdi Murat ben böyle söylemedim diyebilir. Son yazısında ve öncekilerden de ben bunları çıkarıyorum. Fotoğrafta ‘sanat fotoğrafı’ tanımı bence yanlıştır. Fotoğraf ya vardır ( Kültürel birikim tarihsel ve toplumsal kalite kazanıp kazanmadığı) yada yoktur ( biçimsel olarak var olması, içerik olarak yetersiz olması). Bu tanım burjuvazinin sanatsal olanı gerçeklikten ayırma tanımıdır ve burjuvazinin fotoğraf alanında  sanat anlayışını anlatabilir. Bizler için böyle bir tanımlama olamaz. Yani fotoğraf ya vardır ya da yoktur. Varsa sanat da olabilir biçiminde yorumlanmalıdır  diye düşünüyorum.

İdeolojik yaklaşımlar doğaldır ve her sınıf kendi açısından karşısındakini yok etmek için türlü yol ve yöntemleri kullanır. Aksi ise Murat’ın söylediği gibi “Fotoğraf sanat değildir” gibi bir anlayışa götürür. Burjuvazi sanatı kendi ideolojik yapısı için de kullanıyor diye sanat kavramını terk etmek mümkün değildir. Tam tersine sanatı işçi sınıfı ideolojisi doğrultusunda burjuvaziye karşı korumak ve geliştirmek gibi bir sorumluluğumuz vardır.

Şimdi gelelim ‘Belgesel fotoğraf’ üzerine görüşlere;
Bu konuda ne kadar fotoğrafçı varsa o kadar da tanım var diyebiliriz. Fotoğraf doğası gereği belgeseldir. İster sıradan enstantene bir kare olsun, ister bir projeye bağlı üretilmiş dizi fotoğraflar olsun, Yada son yılların icadı mobese kameralardan elde edilen görüntüler olsun, Basın ve haber fotoğrafları olsun hepsi belgesel fotoğraf içine girer. Dahası cep telefonlarından tutun, basit makinalar dahil günde milyonlarca insanın öyle veya böyle çekip paylaştığı çocuğunun, eşinin, sevgilisinin, manzara veya herhangi bir fotoğrafı belgesel fotoğraf alanına girer. Burada hangi fotoğrafların daha belgesel olduğuna nasıl karar vereceğiz?

Fotoğrafçılar  arasında konuya çok katı yaklaşanlardan daha geniş yaklaşanlara kadar bir çok tanımlamada çıkarılabilir. Hayatta karşılığı olan ve gerçekliğini bozmayacak derecede müdahale edilmesi olabilir. (Fotoğrafını çektiğimiz konuyu engelleyen bir ağaç dalının kırılması veya işini yapan bir insana işini biraz solda yada sağda yapmasını söylemek gibi) Hatta kullanılan objektiflerin odak uzaklıkları dahi tanımlamalarda farklılıklar ve red edişleri getirebiliyor. Eleştirilerin ana noktası; nesnelliğin, gerçeğin fotoğraf olarak ortaya çıkışındaki algılanmasındaki hakikiliği olabilir. Örneğin S.Salgado’nun her bir karesindeki estetik kimi arkadaşlara göre ‘yoksulluğun estetize edilmesi’ gibi değerlendirilmesi ve red edilmesi. Bu gibi tartışmaların sonu gelmez. Yorumsuz yalnızca nesnelliğin geçerli olduğu bir kayıt olamaz. İster fotoğraf ister müzik ister video olsun. Meseleye salt yaşanan gerçekliğin o anda durdurulması olarak bakarsak ve böyle değerlendirildiğinde ‘belgesel’ bir zanaat yada sanat dalı yoktur denebilir. Yani ‘belgesel filmler’ olamaz. Belgesel müzik olamaz vs vs. böyle yaklaşımlar yanlıştır. Dolayısı ile ne kadar fotoğrafçı varsa o kadar da belgesel tanımı da ortaya çıkar.
Son söz olarak;
“Sanatın gücünü bildiğimiz içindir ki, Sorumluluğumuz bu denli büyük” ANNA SEGHERS

Fotoğraf: Sabastio Salgado: Madenciler çalışmasından

Salgado’nun bu fotoğrafı belgesel bir çalışmadan alınmıştır. Biçimsel olarak incelendiğinde Kompozisyon ve estetik açıdan artılara sahip bir fotoğrf olduğu şüphesiz. Peki nesnel olduğu ölçüde öznel ve subjektif bir fotoğraf değil mi?Fotoğrafın kadrajlanmasından karar anına kadar fotoğrafçının seçimini sergilemiyor mu? Sanatsal olarak değerlendirilemez mi? Yoksa ‘sanat fotoğrafı’ olur diyerek yalnızca belgesel fotoğraf demek doğru mu?

Fotoğraf: Özlem Alkurt, Tekel direnişi

Özlem’in fotoğrafı da bir belgesel çalışma. Bir çok belgeselcinin yaptığı gibi siyah beyaz da olabilirdi. Bu gibi yaklaşımlar fotoğrafın etki ve anlatım gücünü arttırmak içindir. Ayrıca alan derinliğine müdahale edilmiş. Oysa ki gerçekte biz böyle görmeyiz. (Her tarafı net görürüz) Yani nesnel gerçekliğin fotoğrafçı tarafından yorumlanıp yeniden sunulduğunu görüyoruz. Ne kadar nesnel ve ne kadar öznel?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızı yazarsanız yardımcı olursunuz...