Translate

Bu Blogda Ara

17)31 mayıs 2009-- DIŞARDAKİLER, İÇERDEKİLER GELİN FOTOĞRAF YAPALIM…

EVRENSEL HAYAT eki
 KADRAJ
17)31 mayıs 2009
Özcan Yaman


" Fotoğraf gözle çekilir; gözün ardında oluşan birikimle, görgüyle, izanla çekilir. Makineye teknik değerlerin yanında bu değerleri yüklemeyen kimse fotoğrafı yükseltemez…
Yeryüzünün hangi olayına, olgusuna, anına ve insanına ilişkin olursa olsun fotoğraf durgundur. Durgundur o kareye bakanlar onu yeniden üretmiyorsa eğer; o anın, insanın, olayın arkasında, önünde nelerin olabileceğini, nelerin eksik olduğunu düşünceye, harekete çıkarmıyorlarsa…
Fotoğrafa akıl, tarih ve diyalektik gözüyle bakmayan kimse, o bir tek kareyi yeryüzünün büyük fotoğrafı içine yerleştiremez. Bunun boş gözlerle boşluğa bakmaktan farkı yoktur. Boş bakış fotoğraf karşısında YOKSULDUR.”
                                                                                                                      TEVFİK TAŞ

DIŞARDAKİLER, İÇERDEKİLER GELİN FOTOĞRAF YAPALIM…

Geçen bir hafta içinde, sizlerden bir çok yorum ve fotoğraf geldi. Beni en etkileyen Çağlar Mirik’in yanda gördüğünüz fotoğrafı ve kendi yorumu oldu. Gerçi fotoğrafın teknik sorunu ve belgesel açıdan bir çok eksikliği var. Onları da fotoğrafın yanında okuyabilirsiniz.
Bu köşede zaman zaman teknik, zaman zaman da fotoğraf felsefesi üzerine notlar aktarıyorum. Bu gün fotoğraf çekimine ilişkin bir iki şey söylemek istiyorum.
Ben ortaokuldan itibaren fotoğraf çeken, ve hayatının her aşamasında fotoğrafla bir şeyler yapan biriyim. Fotoğraf benim hem kendimi ifade aracım hem de para kazandığım iş alanım. Yıllardır böyle. Şöyle düşündüm, herhangi bir nedenle fotoğraf çekemesem. Dahası cezaevinde olsam ne yaparım.?
Cezaevinden düşüncelerini paylaşan arkadaşımız Tekin Tangül, benim konunun bu yönüyle de ilgilenmemi sağladı. Diğer sanat dallarının bir çoğu bir şekilde becerilebiliniyor. Bir kağıt, bir fırça ve bir kalem bir de tual varsa tamam. Fakat fotoğrafçı iseniz? Sinemanın dahi mutfak bölümü (senaryo vb.)büyük oranda kotarılabiliniyor.Yılmaz Güney bunu gösterdi. Öykü yazmaya çalışırken senaryo yazan Feride Çiçekoğlu bunu (Uçurtmayı vurmasınlar filmi) göstermedi mi? Demek ki, insan yapmak istedikten sonra hatta öğrenmekte dahil kendini ve düşüncelerini hayata geçirebileceği su yolları bulabiliyor. Nazım Balaban’ı yetiştirmedi mi? Orhan Kemal’ler Asım Bezirci’ler, İbrahim Çiftçioğlu, Cahit Aral, Ruhi Su’yun Sansaryan handa bestelediği mahsusmahal hala kulaklarımızdadır.Nice şairler yazarlar ve ressamlar çıkmadı mı? Bu listeyi uzatırsam bana yer kalmayacak.
Ey cezaevlerindeki, içerdeki arkadaşlar dostlar, öncesinde fotoğrafa bulaşmış sevmiş belki biraz veya çok çekmiş arkadaşlar: Kendimi bir an sizlerin yerine koyduğumda hele kırk yıldır fotoğraf yapan biri olarak acaba ben ne yapardım? Nasıl çekerdim?  sorusunu kendime sordum . Fotoğraf yapmaya devam ederdim. Her görüntüyü kadrajlardım. Sonra onları beynime kazırdım. Bir şekilde o kareleri çekmeye devam ederdim. Evet maddeye dönüştürünceye kadar soyut ve bende olurlardı.
Bazen yolda giderken ‘vay be ne güzel fotoğraf ‘ derim. Eşim, ‘hadi Özcan çeksene’ der. Eğer teknik nedenlerle çekilemiyorsa ya da makinem uzağımda ise ‘bakarım ve çektim’ derim. Kendi gerçekliğimde beynime kaydettiğim bir kare olur. Sonra fotoğrafın gerçekliğinde bu kareler hayat bulur. Kolaj yada deneysel tarzlarda çalışırken yararlanırım. Öğrencilerime yada fotoğraf çeken arkadaşlara önce beyinlerinde bu kareleri çekebilmelerinin önemini anlatırım. Fotoğraf, biriktirilen soyutlamaların daha sonra maddeye dönüştürülmelerinin eseri olabilir. Aradaki fark bu birikimleri sağlayınca uygun olan anlatım diliyle sunumudur. Yani fotoğraf bu anlamda bir araçtır. Fotoğrafın oluşabilmesi için makinanın deklanşörüne bu birikimle basmak işin son noktasıdır aslında.. Dedim ya eğer hapiste olsaydım ne yapardım? Proje düşünürdüm. Özlemlerime ilişkin, yaşadıklarıma ilişkin yaşamak istediklerime ilişkin, kareler çizerdim (Layout) bir nevi başlıklar halinde öykü yada senaryo benzeri bir şeyleri başlıklar halinde yazıp,  çöp adam yöntemiyle de olsa çiziktirirdim. Sonra görüşe gelenlere verir, fotoğraf çekmeyi bilen birinden bunları veya benzerlerini çekmelerini isterdim.
Bazı kareler deneysel çalışmayı,bazı kareler hakikatten oluşturulabilinir. Belki yeni bir fotoğraf uygulama alanı olurdu. Hayatı kollektif yaşamanın, fotoğrafta ve sanatta uygulaması olarak da düşünülebilir.
Ben bunları düşündüm ve yazdım.
Hapishanelerde olan, fotoğraf yapmak isteyen arkadaşlar, sizler de alternatifler önerebilirsiniz. Ben ve bu projeye uygulayıcı olarak katkı koyacak fotoğrafçı arkadaşlarla çektiğimiz fotoğrafları sizlerin düşünceleriyle oluşturup yapabiliriz. Yada bi deneyebiliriz. Sonrada sizlere fotoğraf olarak yollarız.,, Sergiler açarız…Ne dersiniz? Başarabilir miyiz? Hadi bi deneyelim mi?

Her zaman söylediğim gibi fotoğraflarınızı ve fotoğrafa ilişkin sorularınızı bekliyorum,
Bu sefer, içerde ve dışarıda fotoğrafla yaşayanlar kendimize su yolu bulmak için devam …




Fotoğraf: Özcan Yaman
Şiir: Manos Loizos-che için-

Malum yazı cezaevi üzerine olunca,
1983 yılında deneysel fotoğraf dersi için üst üste çekim tekniği ile yaptığım ve sonradan bir dörtlük eklediğim fotoğrafı uygun buldum.





Fotoğraf alt yazı :Çağlar Mirik
  
Bedava mı?
Burası İstanbul Vatan Caddesi.
Hani o görkemli devlet törenlerinin, resmi geçitlerin yapıldığı sembol mekânlardan biri. Birkaç yüz metre ileride de İstanbul Emniyet Müdürlüğü bulunuyor. Akşamın karanlığında ise uyuyan bir adam.
İki saat mi yoksa daha mı az bedavadır sokakta uyumak bilinmez ama adamın yatışıyla tavuğun şaşkın bakışının kesiştiği bu karede tavuğu yatıştıran bir başka adam.  Belki de söz gerektirmeyen bir tesadüf; ama yine de şu soru akıllara gelebilir: bedava olan ne?

Benim notlarım:
Öncelikle teknik olarak; yolladığın gibi yayınlasaydık fotoğrafta yatan  adam olmayacak, siyahlığın içinde turuncu ağırlıklı reklam olacaktı. Photoshop’un levels ayarı ve geri alma ayarları ile basılabilecek hale getirdik. Gece olduğu için iso ayarın çok yüksek olduğundan pikseller ortaya çıkıyor. Fakat bu tarz çalışmalarda önemi yok. Kendini biraz bilgisayar ve teknik üzerine geliştir.
Gelelim fotoğraftaki eksikliğe;  Fotoğraf mümkün oldukça kendini anlatmalı. Vatan caddesi olduğunu yazından anlıyoruz. Yine ana cadde olduğunu yazından anlıyoruz. Oysa ki bu fotoğraf İstanbul’un herhangi bir durağından olabilir gibi duruyor. Alternatif olarak gönderdiğin diğer fotoğraf ta bu kaygını paylaşıyorsun ama çok yetersizdi. Bence yine biraz daha sağa kayıp, yoldan geçen otomobillerin farlarının aydınlatmasını bekleyip flu araçlar ve onların sağladığı trafik durumunu verebilseydin. Yada tavuk ve yatan adamın beline kadar olan bölümünü çekebilseydin ikinci bir alternatif olabilirdi. Yine de başlangıç olarak iyi. Çekmeye ve paylaşmaya devam…



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızı yazarsanız yardımcı olursunuz...