Translate

Bu Blogda Ara

23)12 temmuz 2009--Öteki Yarı Nasıl Yaşıyor? “How the Other Half Lives?”

EVRENSEL GAZETESİ

KADRAJ
23)12 temmuz 2009
Özcan Yaman


Öteki Yarı Nasıl Yaşıyor?
“How the Other Half Lives?”

" Çaresiz kaldığım zamanlarda gider, bir taş ustası bulur, onu seyrederim. Adam belki yüz kez vurur taşa. Ama değil kırmak, küçücük bir çatlak bile oluşturmaz. Sonra birden, yüzbirincide taş ikiye ayrılıverir. İste o zaman anlarım ki; taşı ikiye bölen o son vuruş değil, ondan öncekilerdir.
Jacob Riis

Fotoğraf tarihine baktığımızda , Joseph Nicephore Niepce ‘den den itibaren Jacop August Riis ‘e  gelene kadar bir çok ünlü ve fotoğrafa emek vermiş fotoğrafçıları görüyoruz. Kuşkusuz ki bu insanların fotoğrafa olan katkıları yadsınamaz. Kiminin çalışmaları daha kaliteli teknikler geliştirmek, kiminin katkıları o dönem burjuvalarının portreleri ile kimilerinin de  savaşı ilk çeken ama nesnel gerçekliğinin dışında sanki piknik yapıyorlarmış havasında olan fotoğraflar olsun. Bugün hepsi birer belge. Hem de yeni icatın hakim sınıfların elinde nasıl kullanıldığını da gösteren bir belge olarak tarihteki yerlerini almalarını sağlamışlardır. İşte böyle bir ortamda Jacob A.Riis adında bir fotoğrafçı gözleri başka bir yöne çevirtiyor. Artık fotoğraf ötekilerini de göstermeye başlamıştır. Daha sonraları bu yolda ürünler veren bir çok fotoğrafçı yetişmiştir. Fotoğraf tarihinde ilk olarak, belgesel bir bütünlük içinde yayınlanan fotoğraflar olması nedeniyle Jacob Riis önem kazanır. Riis, Henüz fotoğrafın icadından (1826) 60 yıl kadar kadar sonra fotoğrafın ne kadar güçlü bir araç olduğunu bizlere göstermiştir. Yeter ki kullanmayı bilelim dercesine…

Belgesel Fotoğraf ‘ta bir usta
Jacop August Riis (1849-1914)

1890’larda Amerikan halkının yaklaşık yüzde yirmisi evsizdi; her dört kişiden biri işsizdi; hastalıklar kol geziyordu ve sağlık hizmetleri nüfusun büyük bir kesimine ulaşmıyordu. Toplumsal ihtilaflar her yerdeydi: bugün görülmemiş ölçülerde şiddet içeren grevler yaygındı; toplumun zengin ve yoksul katmanları arasında derin bir uçurum vardı; siyasi partiler güç sahiplerinin elindeydi ve yerel yönetimler yolsuzluk batağına saplanmıştı. Kargaşanın hakim olduğu bu ortama her gün, yalnızca kendi dilini konuşan yeni göçmenler ekleniyordu. Her dört kişiden yalnızca birinin ebeveynleri Amerika’da doğmuştu. Amerika’ da yoksulluk, gelecek olan buhranı gösteriyor. Kapitalizm ağır ağır büyük bir krize doğru gidiyor. Kimse yoksulların nasıl yaşadığıyla ilgilenmiyor. Ülkeyi yöneten bir avuç mutlu azınlık ve onların kurdukları hayır kurumları kermeslerle laylay lom yapıyor. Bir yandan da gelişen sanayileşme göç ve ucuz iş güçü sağlıyor.
 İşte bu sıralarda Danimarka’da marangozluk yapmakta olan Jacob A.Riis, Amerika’ya göçmen olarak gider. New York’ta işsiz olarak, geçici barınma evlerinde kalır. Uzun bir süre göçmen olarak işsizlerle yoksulluğu yaşar. Yoksulluk ve nedenleri üzerine çalışır
Yazılar yazar .Bu yazı ve raporları kent sağlık örgütüne verir. Bir sonuç alamaz. Bu sıralarda South Brooklyn News, New York Tribune. gazetelerinde iş bulur ve polis muhabiri olarak çalışır. Bir muckraker ( kamu örgütlerinin kamu çıkarlarına ters düşen uygulamalarını araştırarak bunları açıklamak amacını güden gazeteci) olarak  Scribner's Magazine ‘de Amerika’nın ilk foto muhabiri olarak çalışmasını sürdürür.1889 yılında foto röportaj kitabı yayınlanır. “How the Other Half Lives?” (Öteki Yarı Nasıl Yaşıyor?) Kitabının arka sayfasında kendi oturduğu binanın fotoğrafını da kullanır.
(Bu arada, Yanarak flaş ışıkları oluşturan magnezyum tozunu ilk kez kullanan fotoğrafçı olduğunu da ekleyelim.)
Daha sonra Riis hazırladığı raporu kitap ile birlikte Kent Sağlık Örgütü'ne yollar. Riis 'in daha önce görsel malzeme kullanmadan hazırladığı raporla hiç ilgilenmeyen Kent Sağlık Örgütü,  Riis’in fotoğraflarına  inanılmaz ilgi göstermiş ve yoksul mahallelerde yaşam koşullarının iyileştirilmesi için çalışmalara hemen başlamışlardır. Bu olay belgesel fotoğrafın toplumsal işlevinin  güzel bir örneği olarak sonraki kuşaklara yol göstermiştir.. . …” Yoksullar kaderlerini belirlemekten çok, o kaderin kurbanlarıdır.” Diyen Riis,  Yoksulların; açlığı ve sefaleti kader olarak kabullenmelerine karşı çıkar. Bu konuda yardımcı olabilecek kişi ve kurumları harekete geçirecek yollar arar. Bu konuda yapabileceği şeyi yani fotoğrafı kullanır.
Sanat kaygısı yoktur bu fotoğraflarda, amaç sadece gerçekleri göstermektir. Yaşanılan ve varolan gerçeğin doğrudan aktarımı vardır. Kendiside yıllarca yaşadığı yoksulluğu, daha inandırıcı ve etkili olması için -hele o yıllarda pahalı ve zor bir zenaat olan- fotoğrafla anlatma yolunu seçmiştir. Aynı dönemlerde edebiyat alanında Sinclair, J.Steinbeck  gibi yazarlarda aynı sorunları anlatan romanlar yazmışlardır. Halkın sorunlarını duyumsayıp ortaya koymuştur.
Fotoğraf tarihi bakımından önemi ise ; Yaşadığı yoksulluğu görsel olarak bir fotoröportaj tarzda ilk olarak kullanmasından gelmektedir. Sınıfsal farklılığı, aradaki uçurumu objektif olarak yansıtmıştır. Fotoğrafları, normal objektifle çıplak gözle göründüğü biçimde çekmiştir.
Fotoğraflarda, kaba gerçekliğin anlatımını görüyoruz. Sorunların nedenleri ve çözümleri için ya da yoksulluğun kaynağı nedir? sorularının cevabını bulamıyoruz. Yine yoksulluğun nedeni olanlar tarafından kurulan dernek ve vakıfların belki de bu gerçeği örtmek için bile olsa sundukları katkıları görüyoruz. İşte bu anlamda Riis’in fotoğraflarını belgesel olarak yorumlayabiliriz..  
 Daha sonra: Yoksul çocuklar, 1892Mulberry caddesinin dışı, 1898- kentin yoksul semti ile savaş, 1902 ve Yoksul evde  çocuk- 1903 yazı ve fotoröportajları yayınlanır. 26 Mayıs 1914 yılında yaşama veda eder.
New York`taki evi müze olarak kullanılmaktadır.*

*Jacob Riis, whose autobiography, The Making of An American, was published in 1901,
 died in Barrie, Massachusetts,.

Önümüzdeki hafta fotoğraflarını çoğunuzun bildiği Sosyal belgeselci fotoğraf ustası Lewis Hine’yi inceleyeceğiz. Fotoğraf dolu haftalar dilerim…











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızı yazarsanız yardımcı olursunuz...