Translate

Bu Blogda Ara

22)04 temmuz 2009-- İŞÇİLER VE FOTOĞRAF

EVRENSEL GAZETESİ
KADRAJ
22) 04 temmuz 2009
Özcan Yaman




İŞÇİLER VE FOTOĞRAF

 “ İnsanların fotoğraflarını çekmek istiyorsanız öncelikle o insanları tanımayı öğreniniz. İnançlarını, tavır ve hareketlerini, hislerini anlamaya çalışınız. Biliniz ki kültürünüz ve meşgul olduğunuz konu hakkındaki bilginiz ne kadar derin olursa, başarı oranınız da o kadar büyük olur."
 W. EUGENE SMITH

Bugün burjuvazi sanat ve kültürün hamisi, bekçisi olduğunu ileri sürüyor. Dahası yatırımını yapıyor. Galerileri, müzeleri boşuna açmıyor. Beyoğlu’nda Aksanat altındaki marketi Teknosa’yı dahi sanat galerisine çeviriyor. Kriz mıriz dinlemiyor. Bilindiği gibi İstanbul’u yoksullardan temizleyip dünyanın sayılı finans ve sanat merkezi haline getirecekler. Özetlersek neoliberal politikalarını sanat ve kültürle süslüyorlar. Açık ve kapalı alanları kullanıp sanat icra eyliyorlar. Trajediyi kullanıyorlar. Geçmişten bugüne güncellikten düşen her trajik olanı yeniden sunuyorlar/sanat yapıyorlar. Bugün insanlar ölürken ilgilenmeyip yıllar sonra bu olayları işleyip sanatsal yaratıda bulunuyorlar. Yıllar sonra bugün yaşananları Kürt sorununu, dahi işlediklerine şahit olacağız. Emek örgütlerinin bu konularda politikası var mı? Yok. Neyse bu konu uzar gider.
İşçiler emekçiler yaşamlarını kendileri belgelemeli. Bu gün yaşadıklarını kendileri dile getirmeli. Fotoğraf bu anlamda bir araç olabilir. Tıpkı 1890’larda Jacop Riis’in yaptığı gibi, Lewis Hine’nin yaptığı gibi.1944’lerde Almanya’da işçilerin yaptığı gibi. Bu işçi fotoğrafçılar işlerinden artırdıkları zamanlarda fotoğraf çekiyorlardı. Makinalarını kendilerine çevirmişler ve işin öznesi olan işçilerin günlük yaşamlarını belgeliyorlardı. Teknolojini geliştiği günümüzde neden bu alanlarda ilk elden işçilerin kendilerinden fotoğraflarla çalışmalar yapılmasın? Tuzla’da yaşananlar Sabah gazetesinden Sadık Güleç’in çektiği mülteci kampı benzetmeli fotoğrafından sonra duyulmadı mı? Halbuki o güne kadar muhalif basında bol bol işleniyordu. Ama eksik olan çarpıcı, hikayeyi anlatan etkili fotoğraflardı. Yani fotoğrafın görsel gücü. Bu alanda fotoğrafla kendi sorunlarını işleyecek işçi fotoğrafçılar yetişmeli. Sergilerle albümlerle muhalif basında seslerini duyurarak işçi sınıfı mücadelesinde önemli ilerlemeler sağlayabilirler. Bu konuda yardımcı olacak eğitim verecek fotoğrafçılarda var.
Bu vesile ile sesleniyorum. Genç işçi arkadaşlar fotoğraf çekin,proje geliştirin. Ben kendi adıma yardıma hazırım. Bu konularda zaman zaman girişimler olduğunu biliyorum. Fakat bunlar genellikle dışarıdan yapılmaya çalışılıyor. Oysaki işin öznesi sizlersiniz. Evet geçen haftalarda işçi bir arkadaşın seslenmesi bu haftanın konusunu belirledi. Haftaya işçi ve emekçilerin yani yoksulların sorunlarını dert edinip, belgesel çalışmanın öncülüğünü yapmış
olan Jacop Riis ve Lewis Hine ustaların kısa hayat hikayeleri ve fotoğraf örnekleriyle devam edeceğim.
Fotoğraflı bir hafta dilerken, düşünce öneri ve fotoğraflarınızı beklediğimi hatırlatırım.
Beğeneceğiniz umuduyla kendi fotoğraflarımı paylaşıyorum.



 














Sanat nerede ve kim için büyüyo? 

 










İşiniz bitti, güe güle…














Gülmek bizim de hakkımız…

 













Makinanın parçası-mıyım.?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızı yazarsanız yardımcı olursunuz...