Translate

Bu Blogda Ara

37-18 ekim 2009- Vayy bu da ne?, Acayip bi yer…Evrensel

Vayy bu da ne?,  Acayip bi yer…

Fotoğraf: Özcan Yaman


Geçen gün Zincirlikuyu metrobüs durağından inip Beşiktaş yönüne doğru giderken fotoğrafını gördüğünüz reklamla karşılaştım. Önce durdum anlamaya çalıştım.
Üç çocuk önündeki paravanı bir şekilde aşıp duvarın arkasını görmeye çalışıyor. Ve gördükleri karşısında vaay bee, acayip bir yer diye ünlüyorlar.
Paravanın arkasında ise yüksek güvenlikli konsolosluk koruması benzeri yapılar yükselmekte…Acaba ben mi yanlış okuyorum deyip fotoğrafladım ve uzun uzun inceledim.
Bu reklamda imza Forum İstanbul. Aklıma hemen İstanbul Sosyal Forumu geldi. Bu bir benzerlik olabilir miydi? Hemen Google sordum. Yanılmamışım benzerlikmiş.
Ortaya çıkış tarihlerine baktım. Forum İstanbul 2006 tarihinde oluşmuş ve kendilerini şöyle tarif ediyorlardı: Eleştirmek, eleştirmek, ve yine eleştirmek... Eleştirilerde yapıcı olmaktan çok fırsatçı olmak, küçük kişisel çıkarlar uğruna, bir toplumun geleceğini ipotek altına almak; yarınlara umutla bakacak kuşaklardan uzak yarınları planlamak....Bırakalım, bu kötü alışkanlıkları... 65 milyonluk ve çoğu genç olan bir ülkeye birlikte vizyon belirleyelim...Eleştiren konumundan yapıcı olmaya geçelim... Bunu sizlerin katılımı ile yapalım... İsteklerimizi doğru platformlarda ortaya koyalım... Düşünerek, konuşarak, tartışarak yarınları birlikte planlayalım... Haydi, Türkiye'ye ve Türk bireyinin gelişim ve mutluluğuna Türkiye ekonomisine 'birlikte' sahip çıkalım...’
Aslında bir şey demeye gerek yok gibi. Kendilerini çok güzel ifade ediyorlar. Dertleri büyük sermayeyle Kentsel Dönüşüm rantından azami ölçüde faydalanmak. Sponsorlarını saymama gerek yok. Sitelerinde oldukça kabarık bir yer işgal ediyorlar. Ülkenin önde gelen büyük sermaye grupları.
Bu fotoğrafını gördüğünüz reklam ise söylediklerinin görsel hali. Bir sınıfın, bir sınıf üzerindeki tahakkümü. Yani Adaletsizliğin ve hukuksuzluğun resmi. Yüksek korunaklı yoksulların dışlandığı rantın ve geleceksizliğin sembolü. Ama dile dikkat edin, benzerliğe dikkat edin. 11. İstanbul Bienalinde kullandıkları dil ve söylemin bir parçası oldukları ne kadar da belli. Dili ve eleştiriyi nasıl da çalıyorlar. Ülkenin %80’i açlıkla ve geleceksizlikle uğraşırken, %20 toplumun yararına imiş gibi her şey mübahtır diyerek koca koca görsellerle dalga geçiyorlar. Her şey Türkiye ve Türkler için!
O zaman direnmek te doğal bir hak değil mi? Mağdur edenlerin vazgeçilmez taktikleri, sorunları bölüp bölüp ayrı alan sorunları imiş gibi önümüze koyuyorlar. Oysaki Diyarbakır’daki köylü ile İstanbul’daki işçinin, Sanatçının sorunu ile Öğrencilerin sorunları ortaktır. Bu işçilerin somut sorunu, bu sanatçıların kendi sorunu gibi olaylara yaklaşmamızı istiyorlar. Kültür ve Sanat insanları, durumun mağduru emekçiler ve işçiler örgütlenmekten ve birlikte olmaktan başka neyimiz var? Hep söyledik, artık dillendiriyorlar; “ zaten İstanbul dünyanın sayılı finans ve sanat merkezi olacak” diye… Brecht’in deyimi ile  … ne uğruna bütün bunlar?
Sonra Türkiye Sosyal Forumuna baktım. Prag’da 2000 tarihinde oluşmuş sonrasında Avrupa Sosyal Forumu kurulmuş ve 2005 tarihlerinde Türkiye Sosyal Forumu oluşmuş. Onlarda kendilerini şöyle tanımlıyorlar:
Biz 2000'deki Prag'da yapılan protesto eylemlerini düzenleyen eylemcilerle dayanışma için Prag kampanyası düzenlemiştik. Ardından geçtiğimiz yaz Cenova'daki G-8 zirvesinin protesto eylemlerine paralel olarak burada bir Cenova kampanyası düzenledik. Bunu düzenleyen bir grup aktivist arkadaşımız zaten süreci takip ediyordu. Bu süreçler içerisinde Avrupa Sosyal Forumu fikri ortaya çıkınca bununla ilgilendik ve bunun çalışmasını Türkiye'de düzenlemeye karar verdik.’ ( www.sosyalforum.org) Daha detaylı bilgiyi sitelerinden edinebilirsiniz
Daha ne diyelim görsellikler çöplüğünde dolaşırken bakalım gözümüz daha nelere takılacak.







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızı yazarsanız yardımcı olursunuz...