Translate

Bu Blogda Ara

72-Açık alanlar ve görsel iletişim 2-Evrensel 4 Temmuz 2010-özcan yaman



AÇIK ALANLAR VE GÖRSEL İLETİŞİM-2-
( Geçen haftalarda birinci bölüm olarak ele aldığımız “Açık alanlar ve görsel iletişim” (13 haziran Pazar) ve araya bazı konular girdiğinden bu hafta kaldığımız yerden devam ediyoruz. Hatırlamak isteyenler Evrensel internet adresinden, Evrensel Hayat menüsünden ulaşabilirler.
Yazımızı şöyle bitirmiştik. “…Görsel iletişim demek, Hedef kitleye en kısa ve çarpıcı yoldan etki etmek, insanların beyninde bir yer tutmak ve yönlendirerek amaca ulaşmak demektir. Bunu da telif haklarıyla kutsanmış, bazen sanat adına  ama ille de reklam olarak metrelerce büyüklükte ve en son gelişmiş araçları kullanarak yaparlar.
Oysa ki “Biz de bu kentte yaşıyoruz ve bizim de söyleyecek sözümüz var”. Diyerek bu kamusal açık alanları kullanma hakkımız var!”)

Evet kamusal alanları kullanabilmek için, doğru bildiğimizi yapmak için, örgütlenmeye ihtiyacımız var. Var olan sınıf örgütlerini başta sendikalar ve meslek örgütleri olmak üzere,  sokağa çıkarmamız gerekiyor. Bu örgütlerin Sanat-Kültür komisyonları, Propaganda –ajitasyon merkezleri ne iş yapar? Yalnızca broşür ve bir çok yere asılamayan afiş midir mesele. Yada basın açıklamaları yeterli olur mu? Yukarıda saydık (13 haziran tarihli yazı) Şimdi meseleyi açalım:                                                                                               Fotoğrafçılar, özellikle belgesel fotoğraf alanında üretenler, büyük bir hevesle sarılıyorlar makinalarına, öğrenci, memur, işçi, işsiz ama fotoğrafçıdırlar. Kurslara giderler, atölye çalışmalarına katılırlar daha iyi fotoğraf yapmak için. Mitinglerden eylemlere, atölyelerden sokaklara adaletsizliği haksızlığı anlatan fotoğraflar çekiyorlar. Sonra ekonomik gücü ve sahip çıkan bir örgütü yoksa (ki genellikle yoktur). Kişisel arşivinde ve internette paylaşarak bir süre dolaşır. Sonra makinasını satar veya evde büfeye kaldırır. Öte yandan işçilerin-emekçilerin nasıl ezildiklerini biliyoruz. İyi yada kötü sendikalarına aidat öderler. İşçileri ve aydınları, sanatçıları  buluşturacak olan sendikalardır. Sınıftan yana tavır koyan sanatçı ve aydınları, ürettikleri işlerle iyi günde, kötü günde , ortaklaştırarak mücadele hattının örülmesidir. Aynı zaman da solda görünen belediyelere de sorumlulukları hatırlatılmalıdır. Gelişen teknolojilerin sağladığı olanaklarla egemen olan dilin yıkılmasını sağlayarak, kamusal alanlarda olan payı almanın yolunu açma mücadelesi olmalıdır., kendi dilimizi sokağa yansıttığımız oranda gelişir.                                                                                        Haydi bir hayal kuralım: Düşünsenize Kadıköy iskelesinin oradan otobüs duraklarına doğru bakın, devasa reklamlar ve reklamlarla giydirilmiş belediye otobüsleri. Bir an o kocaman binalardan birinin duvarında Ankara direnişinin devasa büyüklükteki fotoğrafı, Otobüslerden birinde Tuzla tersanelerinden bir kare. Otobüs duraklarındaki bilboardlardan birinde “Yaşasın kardeşlik – Silahla değil barışla” yazan ve altında Türk-kürt halay çekenlerden bir fotoğraf. Yine Kadıköy şehir tiyatrosunun arkasında rıhtımda balık ekmekçilere doğru açılmış bir sokak sergisi diyelim 8 martla ilgili. Bu hayalleri genişletebiliriz. Bunlar olmayacak şeyler değil. Eskişehir’de Tepecik belediyesi sevgililer gününde tüm bilboardlar da Ali Öz’ün Ankara direnişinden çektiği bir fotoğrafı kullandı. “Sevgi paylaşmaktır, sevgi emektir diyerek”. Büyük AVMlerin girişlerinde sergiler açılmasına olanaklar veriyor.
Önce birey olarak olarak, sonra da içinde yer aldığımız kurumlara, sokakların dahası açık ve kapalı kamusal alanların  önemini anlatmalı ve ısrarcı olmalıyız. Sanat burada muhalif tavrını ortaya koyar. Ve o sanat denilen ulaşılmaz ve yalnızca galerilerde olurmuş gibi sunulan dünya böyle yıkılır. Evet sokaklara hakim olan kazanır. Sokaklar caddelere, caddeler alanlara açılır. Bugün onlar hakim. Yarın biz niye hakim olmayalım.? Bütün mesele görsel iletişim denilen insanların beyninde bir yer tutma ve düşündürme isteğinde olmakta.
Emek örgütlerinin bir çoğu dahil çeşitli vakıf, dernek ve kurum fonlardan para almak için harıl harıl projeler yapıyorlar. Peki ne yapıyorlar? Tartışması uzun sürer. Diyelim iyi yapıyorlar projelerin içeriklerin den taviz vermiyorlar. En radikal söylemlerle “hey burjuvazi sizi yıkacağız ve sosyalizmi kuracağız “diyorlar. Peki bu fonları veren vakıflar, devletler ne uğruna bu paraları sebil gibi dağıtıyorlar? Hiç dikkat ettiniz mi? işin özneleri olan işçilerin bir şeyden haberi olmuyor. Yapılan projeler aydınlar sanatçılar ve sivil toplum kurumları dahilinde oluyor ve bitiyor. Ne adına işçi sınıfı? Peki foncular kim? Hadi geçtik neden fonluyorlar? Evet bir söz vardır; “Emeksiz yemek olmaz!” “ Değirmenin suyu nerden geliyor? Efendim AB’ ye üye ve aday ülkelerden para kesiliyor bir havuzda toplanıyor sonrada Avrupa başkenti diye dağıtılıyor.. İnsan hakları ve demokrasi gelişsin diye veriyorlar. Bu halkın vergisi niye kullanmayalım? Mesele işçi sınıfının öz gücünü zayıf tutmak. Kapalı mekanlara, cicili bicili yayınlarla oyalamak. Kısaca İşçi sınıfını uyutmak ve hak alma mücadelesinde pasif kalmalarını sağlamak..                                                                                                              O zaman ne yapacağız? Fotoğraf özelinde söylüyorum diğer alanlardaki arkadaşlarda benzer çözümler bulur. Kollektif çalışmaları sıklaştıracağız, örgütleneceğiz . Harçlıklarımızı vererek, maaşlarımızdan keserek fotoğraflarımızı bastıracağız. Başta, sendikaların olmak üzere kurumların kapılarını aşındıracağız. Biz bu sergiyi sendikanızla birlikte açacağız diyeceğiz. Paranız sizin olsun diyeceğiz. Bizler fotoğrafın diliyle, işçi sınıfının içinde çalışmalarımızı yürüteceğiz. Lafın kısası “Bir işi yapmak isteyen yolunu, istemeyen nedenini bulur” diyor bir arap atasözü, onlar neden bulsunlar biz işimizi yapalım. B.Brecht’in  dediği gibi;” .Estetiğimizi de,  mücadelemizin gereksinmelerine göre yönlendireceğiz.” Bazı büyük sanatçı dostlarımız yüksek sanat estetiği ile uğraşsın. İşin özneleri, dijital çıkışlarla da olsa  sokaklardan caddelere, caddelerden meydanlara  dolaşarak sergilerle, kamusal alanları kullanacak…



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızı yazarsanız yardımcı olursunuz...