Translate

Bu Blogda Ara

73-Ha karpuz, Ha sanat sergisi-evrensel- 11 temmuz 2010-özcan yaman


Ha karpuz, ha sanat sergisi…

Bu hafta sergi diyoruz. Sergi deyince aklımıza hemen galeriler ve sanat geliyor. Sergi, göstermekle ilgilidir. Karpuz sergisi açılır, Resim sergisi açılır, Halı-Kilim sergisi açılır, Fotoğraf sergisi açılır. Vb..Peki sergi neden açılır? Sanat alanında üretilen işlerin, toplumla paylaşılması için. Yani serginin biçim ve içeriği amaçla doğru orantılıdır. Sergiler uygun olan her yerde açılabilir. Galerilerde, Sokaklarda, Meydanlarda…
Bilinen bir söz vardır. “Oyunu kuran, kuralları koyar!” Bu gün oyunu kuranlar, doğal olarak ta kurallarını koyuyorlar. Bizi burada sanat piyasası ilgilendiriyor. Yani açılan sergilerde sanat eserlerinin değeri, karpuz sergisi gibi para kazanmakla doğru orantılı hale getirilmiş. Sanatçı olabilmenin göstergesi, lüks galerilerde sergi açmak ve satmakla özdeşleştirilmiştir. Sergi mekanları olan galeriler sanat piyasasını yönlendiriyorlar. Bu mekanlar ya kamu alanlarıdır yada her alanda olduğu gibi özel kurum yada kişilerin açtığı mekanlardır. Aynı şekilde hiyarerşik bir yapılanmanın da göstergeleridir. Bu gün isim yapmış bir galeride, isim yapmamış bir sanatçının sergi açması o sanatçı adayının görünürlüğünün artmasının ön koşulunu oluşturuyor. Hayatın diğer alanlarındaki piyasalaşma bu alanlarda da kendini göstermektedir. Galeriler, görünürlüğün dolayısıyla sanatçıların para ile olan ilişkilerinin de düzenlendiği kurumlar olmuştur. Galeri sahipleri kimlerdir? Neden galericilik yaparlar? Bu sorulara yanıt aradığımızda sanat piyasasını oluşturmak, ekonomik ve ideolojik olarak piyasaya hakim bir yönlendiriciliğe sahip olma isteklerini görürüz. Bir banka, bir holding neden galeri açar? O büyülü kelimeler hemen dökülür; Sanat ve kültüre katkı.! Ticari hayattan kazandıklarını bu alana yatırarak toplumsal sorumluluk ve görevlerini yerine getirmek. Ve daha bir çok süslü açıklamalar… Konuyu uzatmak mümkün kısa keselim, Sendikalar, Demokratik kitle örgütleri yada toplumun ticari ve üst gelir grubunun dışında kalan çoğunluğunun temsilcilerinin ideolojileri, sanat ve kültür alanında söyleyecek sözleri, özetle işçi sınıfının sanatı yok mu? Peki kimler uğraş veriyor.? Bir araya gelen sanatçıların oluşturdukları insiyatifler ve platformlar. Biliyoruz burjuvazi sanatın hamisidir. Çünkü sanatçıya para veren yönlendiren yaşamasını sağlayan onlardır. Yüz yıllarca da böyle olmuştur. Bu aynı zamanda sistemin devamlılığında önemli bir noktadır. Sorulması gereken hangi sınıfın çıkarına olduğudur.  Her alanda olduğu gibi, sanat kültür alanında da çoğunluğun kendini ifade edeceği alanlar açılmadıkça asla demokrasiden, özgürlükten bahsedilemeyeceğidir. İşçilerle sanatçıların birbirlerinden uzak olmasının suni dengesinin kırılmasının yolu emek örgütleriyle sanat örgütlerinin sorunları ortaklaştırmasından geçmektedir. Ekonomik ve demokratik mücadelenin yanına sanat mücadelesini de katmalarından geçmektedir. Sanat dediğimiz şey milyonlarca liraya satılan resimler ve şık galeriler değil, bu iktidarın dili ve piyasalaştırılan sanat endüstrisidir. Parası olan yatırımcı ve koleksiyonculara yönelik açılan sergiler toplumun büyük kesiminin hiç umurunda değildir ama medyasından sokaklara kadar bu sergiler görünür kılınarak işlenmektedir.  
O halde kendi medyamızı, kendi sokağımızı, kendi galerilerimizi yaşama sokmak ve desteklemek zorunluluğumuz vardır. Sanatçısına sahip çıkan sınıfın, sınıfına sahip çıkan sanatçıların yetişmesi emek örgütlerinin bizim de sanatımız var! diyerek demokrasi mücadelesinin ayrılmaz parçası olarak sahiplenmesiyle mümkündür. Evet sorunlar çok, Dertler çok ama biz çoğunluğun sesiyiz. Karpuz sergilerini en güzel biz açarız da, neden sanatsal yaratılarımızı sergileyemiyelim değil mi?











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızı yazarsanız yardımcı olursunuz...