Fotoğraflar:Özcan Yaman
Taksim Meydan platformu
Taksim Meydanı’nın durumu İstanbulluların bir hayli içini acıtıyor. Yolu Taksim’den geçenler İstiklal girişinde Aya Triada Ortodoks Kilisesi’nin önündeki hamburgercilerin arasından utangaç halini, yeni yapılmakta olan cami ile Osmanlı’nın kudretini simgelercesine alana hakimiyet kurdurulmasını görür meydanda. Diğer uçta iktidarın zor kullanarak yıktığı AKM yerine yükselen inşaat ile Türkiye Cumhuriyeti’nin geçmişi sorgulanır. Gezi Parkı ilk fırsatta inşaat alanı yapılmak üzere rezerv halinde tutulduğu izlenimiyle polis merkezi olarak duruyor. Ortada metro girişiyle koca taş meydan. Saksılarda ağaçlarla yeşillik sorunu çözülmüş(!) Meydanda sirk çadırı gibi duran CİB’in (Cumhurbaşkanlığı iletişim Başkanlığı) koca sanat(!) çadırı. Hele bir ara Elmadağ yönündeki panayır çadırları, alanı rezalet ötesine taşıyordu. Nasılsa panayır çadırı (Zannediyorum önceki belediyenin kurdurduğu) kaldırıldı.
Meydanlara bu zevksiz çadır/konutlar nasıl, hangi kurumların kararıyla konur bilmiyorum. Yazın meydana döşenen taşların yaydığı sıcaklığın rahatsızlığıyla, kışın soğuğuyla; üstüne görselliğin rezilliğinde yaşamak zorunda olan İstanbullular benim gibi ‘Ne olacak bu meydanın hali’ diye soruyorlardı.
‘Her şey güzel olacak’ diyerek milyonların desteğiyle iş başına gelen Ekrem İmamoğlu’nun icraatlarının Taksim ayağı merak ediliyordu. Bazı arkadaşlara ‘Ara Güler sanat çadırı ne zaman kalkacak’ dediğimde ‘Belediyenin gücü yetmez, o çadır CİB’in’ demişlerdi.
Bir hafta önce meydanın ortasına bir şey yapılırken görünce pek anlamamıştım. Yapı bitince estetiğiyle, mimarisiyle bir platform olduğu ortaya çıktı. “Kavuşma Durağı” adı verilen ‘İstanbul’un kalbi Taksim’ sloganıyla İstanbulluların ziyaretine açıldı. Merak ettim dolaştım. Taksim Meydanı’nın ne olacağına İstanbulluların karar vereceği bir platform ve mini bir dokümanter Taksim Meydan tarihi sergisi gördüm. Üstü merdiven biçiminde oval amfi tiyatro havasında insanların oturup dinlendiği, konuşmaların yapılabildiği ve dileyenin selfi çekip, merkezden çevreyi panoramik izledikleri bir platform. Diğerlerinden (çadırlardan) farklı mimariyle, estetikle, alışılmışın dışında bir anıt havasında olmasını sevdim. Gerçekten alanın kaderini Taksim’e yakışan bir estetikle tartışacak bir platform fikrinin yaratıcı olduğunu düşünüyordum ki beklenen oldu. Koruma kurulu acilen toplanıp sit alanı üzerine izinsiz yapıldığı gerekçesiyle 15 gün içinde yıkım kararı verdi. Şimdiye kadar konulan çadırları görmeyen kurulun Taksim platform yapısını ya da Kavuşma Durağını daha inşa aşamasında görmesi manidar geldi. Acaba kalıcı bir anıt mı zannettiler diye iyi niyetle yorumladım. Fakat onunla birlikte miadı dolmuş olan CİB çadırının da kaldırılmasını istemiş. Bakın ne kadar eşitlikçiler. Yazıyı yazdığım gün baktım çadır kaldırılmaya başlanmış. Platformu, çadırsız meydanda görmek güzel olacak gibi. Cami ile AKM arasında görsel bir zevk. İmamoğlu, bir oba çadırı, Osmanlı çadırı gibi bir şey yapıp üzerine yüz ünlü Türk büyüklerini assaydı, ya da padişahlarla birlikte Atatürk fotoğrafını koysaydı yıkım kararı verilir miydi? Hiç zannetmiyorum. Ama o zaman bu yazı İmamoğlu’nu eleştiren bir yazı olurdu. Ben İmamoğlu’nun bu girişimini beğendim. İstanbul halkının, göstereceği direncin de arkasında olacağını düşünüyorum.
Meydanlar bir kentin hatta bir ülkenin hafızalarıdır. Toplumsal hafızaları meydanları kullanarak yok etmeye çalışırlar. Gidin 1980’lerdeki Taksim Meydanı fotoğrafını görün. Sergideki fotoğraflar nereden nereye gelindiğini özetliyor.
Bu yazıyı okuyanlara birkaç gün içinde yıkılması emredilen böyle bir çalışmayı ortadan kalkmadan görmelerini öneriyorum. Ekrem İmamoğlu’na bir karşı koyuşu gerçekleştirdiği için de teşekkür ediyorum.