Translate

Bu Blogda Ara

405- 13 Ekim 2017-- 10 Ekim 2017’nin ardından-- evrensel

Evrensel Gazetesi
Kadraj köşesi
405- 13 Ekim 2017
özcan yaman


10 Ekim 2017’nin ardından


Bu kana bulanan sosisli ekmek, 
10 ekim 2015 katliamında çekildi.

Emek ve ekmek mücadelesinin 
canla kanla yazıldığının 
kanıtı olarak okunsun
insanlık sayfasında...

Foto :Engin Çolakoğlu







"Cehennem acı çektiğimiz yer değil, acı çektiğimizi kimsenin duymadığı yerdir." Hallac-ı Mansur
Tarih 10 Ekim 2015’ti. Türkiye’nin başkentinde, güvenlik ve istihbaratın en üst düzeyde olduğu zannedilen yerde Ankara’da yaşadık büyük acıyı. 102 canımız katledildi. Geriye yüzlerce sakat ve acıyla yaşamaya mahkum insan kaldı.  
Devlet üç günlük yas ilan etmişti hani, hatırladınız mı? Araştırma, inceleme, belge bilgi toplamışlar, üstelik soruşturmanın gizliliği için bir sıkı çalışmışlar ki sormayın. Katliamdan bir yıl sonra ancak dava açılabilmişti. Bir de ne görelim ifadesi alınacak bir kamu personeli dahi yok. ‘Devletin memuru hiç suç işler mi?’ öngörüsü olsa gerek. Dava dosyasında katliam yok, terör var. ‘Gar patlaması, terör olayı,’ tanımlar böyle. Daha dosyasında ‘katliam’ tanımı yazamayan dava görülüyor anlayacağınız. 
Geldik katliamın 2. yılına. Ankara’da anma yaptırılmadı. Devlet yine en iyi bildiği işi yaptı: Gaz, plastik mermi, tazyikli su... Devlet gücünü bir kez daha gösterdi. Gerçi yeni değildi bu her ayın 10’unda genellikle tekrarlanan manzaralardı. Ama belki 2. yılı diye bir kez olsun olay çıkarmaz diye beklemiştim. Yanıldım. 
Unutmamak ve unutturmamak için yaşananları  bir hatırlayalım.
Roboskî 2011 (34),  Reyhanlı 2012 (54), Gezi 2013 (12), Soma 2014 (301), Ermenek 2014 (18) Diyarbakır HDP mitingi 2015 (4), Suruç 2015 (33), Ankara 2015 (102)…
2011 ile 2015 yıllarında toplamda 558 insan katledildi ve yüzlerce yaralı… Peki siyasi veya idari görev üstlenenlerden bir tane olsun sorumlu başbakan, bakan, mülki amir yok muydu? Bir tane istifa eden duydunuz mu?
Kardeşliğin gereği katliamların sorumlularının cezalandırılmaları için hesap sormaktır.
Bu gün bırakın hesabı anma yaptırılmıyor. 
Çünkü; başkasının acısına bakmayan bir toplumda muktedirlerin tezgahları hiç boş kalmaz…
Katliam yaşandığında haftalarca manşetlerinden indirmeyen yaygın ve havuzda yüzen medya  katliamın 2. yılında 3. sayfa haberi olarak bile değer görmedi.  Anaların ahı, o havuzunuzda sizi boğacak. Hani Türkiye’ye yapılan saldırıydı? Hani kardeşliğimize yapılan saldırıydı. Hani falandı filandı Yalancısınız... 
Bu topluma her şeyi yapabileceğinizi zannediyorsunuz. Oradan bakınca belki öyle görünüyor. Gerçeklerin üstü örtülebilir ama hakikatin gücü o örtüyü atar. Siz yalnızca 102 kardeşimizi öldürdüğünüzü zannediyorsunuz. Ama onlardan binlercesi doğuyor. Baba olacağının bilgisine dahi sahip olmadan katlettiniz Gökmen’i. Şimdi bir yaşını doldurdu oğul Gökmen Dalmaç. Babasının katlini unutacak mı sanıyorsunuz? 
Unutmayınız. Resmi tarihe karşı hakikatin tarihi gayriresmi tarih olarak yazılıyor. Gören göz, duyan kulak, yaşayan hakikati yazıyor. 
https://www.evrensel.net/yazi/80056/10-ekim-2017nin-ardindan


404) anKARA KATLİAMININ 2. YILI 06 Ekim 2017 - - Evrensel







Evrensel Gazetesi
KadraJ Köşesi
404) 06 Ekim 2017
Özcan Yaman


anKARA KATLİAMININ 2. YILI

Ankara Katliamı’nın üzerinden 2 yıl geçti. Son duruşma 25-26 Eylül tarihlerinde yapıldı. 
Bu gidişle duruşmalar daha çok sürecek, katliam kanıksattırılıp geçiştirilecek gibi. Son duruşma, yaygın medyada bir satır dahi geçmedi. Habere değer görülmedi...
Katliamın yaşandığı ilk gün ve sonrasında, katliamı “birlik ve beraberlik” ilanı eşliğinde haftalarca manşetlerden, canlı yayınlardan düşürmeyen medya nerede, diye sormayı da ihmal etmemeli. Penguen medyası dördüncü kuvvet olarak üstüne düşen görevleri bu katliam davasını 3. sayfa haberi olarak bile görmeye değer bulmamış. Bizleri yani ülkenin yaşadığı en büyük katliamı kanıksatma yarışına girmişler. 
Basın, yargı yürütme ve yasamadan sonra dördüncü kuvvet olarak bilinir. 15 Temmuz darbe girişimi bahane edilerek ilan edilen OHAL ve KHK’lerle iyice susturulmuş durumda. Hayatın Sesi televizyonu ve beraberinde muhalif ses çıkartan TV kanalları, gazete ve dergiler kapatıldı yüzlerce basın emekçisi işsiz bırakıldı. Yaklaşık 170 gazeteci hapiste. Başta Evrensel gazetesi olmak üzere BirGün ve Cumhuriyet ile bir kaç muhalif internet gazetesi sesimizi duyurmaya çalışıyor...
Medyayı kullanarak katliamları kanıksattıran, alıştırmaya çalışanlara karşı her şart altında ben ve benim gibi düşünenlerle birlikte nefes aldığımız sürece gerçekleri kaydedecek ve belgeleyeceğiz.
IŞİD ortaya çıktığı yıllarda iki insanın kafasını kesip katlettiler dendiğinde dünya ayaklanmıştı... Sonra 10-50  kişi işkenceyle öldürüldü dendiğinde kanımız donuyordu. Sonra akıl almaz yol ve yöntemlerle kafa kesme, kafeste yakma, kafesle suda boğma gibi yöntemlerini duyduğumuzda merak etmeyen bir toplum yaratıldı. Yarın IŞİD filanca yerde 500 kişiyi gazla boğarak öldürdü diye duyarsak “Ha IŞİD mi o yapar canım” diye kanıksamış bir toplum yaratılmaya çalışıldığını görüyorum. Ne yazık...
Devleti yönetenler, siyasi iktidar katliamları “olay/terör olayı” diye basitleştiriyor. Ülkenin başkentinde, güvenlik ve istihbarat açısından devletin en güçlü olması beklenen yerde, gerçekleşen bir katliama basit bir “olay” basit bir “terör olayı” denemez. Bu bir toplu kıyımdır ve uluslararası tanımı “KATLİAMDIR”. Ve devlet bu katilleri, emri verenleri, onları besleyen destekleyen palazlandıranları, nereye uzanırsa uzansın yakalamak ve bu davaları aydınlatmak zorundadır. Katliamlar karşısında sorumluluğu, hizmet kusuru, görev kusuru vb. nedenlerle dahi olsa bir tek yargılanacak yetkili yok(!) İstifa edecek bakanı, bürokratı olmaz mı? 
Hepsi ak pak ve sorumsuz mu? Peki kim sorumlu? Ölenler mi? Bir tek kaymakam, vali, emniyet amiri, polisi ya da askeri yetkili yok mu? Bu nasıl vicdan, nasıl adalet? Bir iş yerinde yaralanan biri olsa iş yeri bundan sorumlu oluyor da koskoca devlette, devletin kademelerinde en azından vicdan azabı çeken adalet duygusu olan bir kişi dahi istifa etmez mi? Haydi geçtim yargılanmalarını. Bu nasıl vicdandır?
Bir devlet adamı “FIRAT’IN BU YAKASINDA BİR KOYUN KAYBOLSA DEVLET SORUMLUDUR” demişti. Bırakın koyunları insanlar katlediliyor. Devlet ‘sorumluluğum yok’ diyor.  İşte bunadır isyanım. 

https://www.evrensel.net/yazi/80013/ankara-katliaminin-2-yili