Translate

Bu Blogda Ara

387) 28 nisan 2017-SOVYETLERDE FOTOĞRAF-2- “1917 öncesi Rusya’da fotoğraf”

Evrensel gazetesi
Kadraj köşesi
387) 28 nisan 2017
 özcan yaman


fotograf-Mikhail Nastyukov-
 fotoğrafın bulunuşundan henüz 30 yıl geçmiş ama objektifler doğaya çevrilmiş-1867


SOVYETLERDE FOTOĞRAF-2- “1917 öncesi Rusya’da fotoğraf”


“en önemli çağdaş tema emektir...
Kitaplarımızın başkahramanı olarak emeği,
yani emek süre­cinde örgütlenmiş insanı almalıyız...
 Emeği yaratıcı bir süreç olarak görmeyi öğrenmeliyiz.”
M. Gorkiy

Tarih 19 Ağustos 1839’u gösterdiğinde, Fransız Bilimler Akademisi “Daguerreotype”yi yani bu günkü adıyla “fotoğraf”ın icat edildiğini  dünyaya duyuruyordu. Bilinen ilk fotoğraf bu duyurudan yıllar önce 1826 tarihinde Fransız bilim insanı Joseph Nicephore Niepce tarafından bir evin çatısından yansıyan görüntünün duvara sabitlenmesi şeklinde gerçekleşmişti. Nicephore’nin verdiği isimle “heliograph”. Boyutları 25.8  x 29.0 cm. Fransa’da çekildi ama şu anda Amerika, Austin'de Teksas Üniversitesinde korunuyor.
Bilimsel araştırmalar ışıkla çizim yapılabileceğini gösterdiğinde, değişik ülkelerde değişik yöntemler deneniyordu. Sonuçta 1822 lerde başlayan denemeler 1839’da toplum içine çıkmaya başlıyordu.
Daguerre bulunuşuna yardımcı olduğu fotoğrafı tanıtırken, “Zenginlerin eğlenebileceği bir oyuncak olarak söz etmişti. Yüksek sınıf, Daguerreotype ile boş zamanını değerlendirecek ve onu çok çekici  bulacaktır. “ diyordu.
Burjuvazi, ayrıcalıklı bir sınıf olduğunu fotoğrafla göstermeye çalışıyordu. Nihayet Fransa’da yüzyıllardır ressamlara yaptırdıkları uzun ve uğraşlı portrelerini artık daha hızlı ve gerçeğe en yakın biçimiyle ve daha ucuza halledebileceklerdi. Aristokrasi için portre yaptırıp evlerinin ve ayrıcalıklı mekanların duvarlarına asmak  simgesel bir anlam taşıyordu. Fotoğraf yaygınlaşmaya başlarken 1830lu yıllarda bir Parisli, kendi portresini dönemin kralı Louise-Philippe’in portresiyle yan yana asıyor ve “Phillippe ile benim aramda hiçbir mesafe yok; o kral-vatandaş, ben de vatandaş-kralım” diyordu.
Eastman Kodak’ın “Siz düğmeye basın, gerisini bize bırakın” sloganıyla endüstrileştirmeye başlaması fotoğrafı burjuvalar arasında cazip ve ulaşılması gereken ihtiyaç listelerine dahil ediyordu. Başta Fransa, İngiltere, Almanya ile Amerika’da  hızla yayılan fotoğraf  dünyayı sarıyordu. Londra üniversitesi 1856 yılında fotoğraf eğitimini programları arasına alarak teknik ve sanat dünyasına akademik eğitimi sokmuş oluyordu. . Hızla fotoğrafçılar yetişiyordu. Bir çok ressam fotoğrafa yöneliyordu ya da resimlerini yapmak için fotoğraftan yararlanıyorlardı. Fotoğrafçılar yeni icattan çok para kazanma yollarını ararlarken herkes bundan yararlanmaya çalışıyordu.
Batıda bu gelişmeler olurken Rusya uzak duramazdı. Başta Çar III. Aleksandr olmak üzere aristokratlar da  artık resim yerine fotoğraf olarak portrelerini yaptırmalı ve ayrıcalıklarını tüm dünyaya göstermeliydiler. Fotoğraf Rusya'da, batıda olduğu gibi büyük bir heyecanla  takip edildi.
Rusya’da 1839'dan itibaren karmaşık teknik evriminin tüm aşamalarından geçti. Özellikle çar ve aristokratların ilgisi nedeniyle, Popülerlik kazanmış ilk fotoğraf türü portre olmuştu.
1860'lı yıllardan başlamak üzere, eğitim ve bilimsel amaçlar için yaygın olarak kullanılan panoramik ve etnografik fotoğraf gibi diğer alanlara yönelindi. Ardından endüstriyel büyüme ve mimari alanında kullanılmaya başlandı. 
1870 yıllarına gelindiğinde, güncel olaylar ve hızla değişen yaşam belgesel fotoğrafı geliştiriyordu.
1905 – 1917 yılları ise foto jurnalizmin  ve foto muhabirliğinin gelişmesini sağladı. 
1917 Sosyalist devrimi öncesi Çarı ve aristokratları memnun ederek para kazanmayı hedefleyen fotoğrafçılar bir şey daha yaptılar.  Objektiflerini günlük yaşama çevirdiler. Halkın yaşamını ve doğayı da belgelediler. Özellikle Volga nehri ve çevresinde yaşam konusunda 1870 lerden görüntüler oldukça etkileyici. Bu dönemde uluslar arası başarılar edinmiş Rus fotoğrafçılar çıkmıştır... (Haftaya bu fotoğrafçılarla devam edeceğiz)

 
Fotoğraf: Maxim Dimitriyev- 
fotoğrafçıların yüzü halkın yaşamına dönmüş-Rus halkının günlük yaşamından bir kare. –1890


fotoğraf: Sergei Levitsky- çar ııı.aleksander-1890 lardan 


386) 21 nisan 2017-SOVYET’LERDE FOTOĞRAF

Evrensel gazetesi

Kadraj köşesi
386) 21 nisan 2017
 özcan yaman







foto-Yevgeny Khaldei bulgaristan 1944


SOVYET’LERDE FOTOĞRAF

“Bütün fotoğraflar, unuttuklarımızı hatırlatmak için vardır.
Bu açıdan bakıldığında fotoğraf; resmin tam tersidir.
Resim, ressamın hatırladığını kaydeder.
Her insan, her birimiz farklı şeyleri unuttuğumuz için
bir fotoğrafın bir resimden daha farklı biçimde,
ona bakana göre anlamı değişebilir…” JOHN BERGER

Hem 1 Mayısın yaklaşması hem de büyük ekim devriminin 100. yılı dolayısıyla birkaç hafta sürecek bir yazı dizisine başlamanın uygun olacağını düşündüm. “Sovyet’lerde Fotoğraf” konusundaki araştırmalarımı paylaşmak istiyorum.
Benim yaş kuşağım ve öncellerimizin çok iyi bilip hatırlayacakları gibi “RUS MALI” “USSR” “SSCB” ve fotoğraf deyince akla hemen ZENİT ve LUBİTEL  gibi fotoğraf makineleri markaları gelir. Çoğumuzun dudaklarında tatlı bir tebessüm bırakırlar. Ve çoğumuzun fotoğrafa ilk başladığı makinelerdir.
Peki şimdi bir desem ki; Kaç tane yabancı fotoğrafçı tanıyorsunuz, biliyorsunuz? 5-10-20-50... tamam. Kaçı “Sovyet” ya da eski deyimle “doğu bloku” ülkelerinden ? Çoğunlukla da 0 (sıfır) olur herhalde belki 1-2 fotoğrafçı değil mi?
Ama fotoğraf makineleri deyince; Canon, Nikon, Laice, Opemus, Pentax...ve hemen Zenit, Lubitel mutlaka bilinir.
İnternette bir araştırayım dedim mesela “Sovyet Fotoğrafçılığı” diye yazınca Sevgili Mehmet Özer’in yazısından başka bir şey çıkmıyor. Mehmet Özer bu konuda güzel bir yazı yazmış. Yeri gelmişken önereyim istedim. Sonrasında ingilizce kaynaklı aramalarla ve google translate ile karınca ilerleyişiyle bir şeyler bulunabiliyor. Biliyorum uzadı ama giriş derken konuyu da açmış oldum.
İki kutuplu bir dünyadan (Kapitalist ve Sosyalist) tek kutuplu (Kapitalist) bir dünyaya geçişte bir çok alanda olduğu gibi Sanat ve Fotoğraf alanları da etkilendi. Konuya teknolojik ve insani boyutlarıyla baktığımızda ne türden etkiler olduğu da ortaya çıkıyor.
İnsanlık tarihi bakımından fotoğrafın icadı gelişmesi ve kullanımı insanlık için bir nimet olmuştur. Bilim ve Sanat alanları fotoğraf sayesinde gelişmiş ve hala gelişmelerini sürdürmektedirler. Biran fotoğrafı ‘Bilim’den çıkarın (Röntgen, tomografi, uzay, tıp çalışmaları) Biran ‘Sanat’tan çıkarın (Resim, heykel, Seramik, Sinema gibi klasik dalların dışında enstelasyon, Kolaj, gibi ) büyük bir boşluk...Üstüne bilgisayarlarınızda ve cep tellerinizdeki fotoğraf özelliklerini ekleyin...
Tüm bilimsel icatlar insanlık aleminin hayrına olsada bir o kadar da aleyhine kullanılabiliyor. Çünkü Bilim’de Sanat’ta ideolojik bir içerik taşıyorlar. Aynı icat hem insanlığın yararına hemde zararına kullanılabiliyor. Dinamit bulunuyor yollar barajlar yapılır diyorken, bomba olup savaş mühimmatına dönüşüyor. Kısaca en klasiğinden son teknoloji ürünü ne icat edilmişse hemen savaş endüstrisinin merkezine yerleştiriliyor.
Şirketler Endüstrisi diyebileceğim kapitalizmin dev tekelleri ilaçlardan, savaş nesnelerine paraya çeviremeyecekleri her şeyi başta insanlığı yok etmeyi felsefe yol ve yöntem bellemişler. Marx’ın deyimiyle “Gölgesini satamayacakları ağaçları kesiyorlar” Bu tablo günümüzde olduğu gibi “1917 büyük Sovyet Devrimi” öncesi de aynıydı.
1917'de temelleri atılan ve 1922'de kurulan Sovyetler Birliği 1953’e kadar bu insanlık dışı kapitalizmi korkutmuştur. Bu durum başta ABD olmak üzere kapitalist ve emperyalist ülkeleri harekete geçirmiş içerden ve dışardan provakasyonlarla yaralanmış ve 1991 yılında da SSCB’nin dağılmasına yol açmıştır.
1917 Sosyalist ekim devrimi SSCB’de olduğu kadar dünya halkları için de bir umut ve “bir başka dünya mümkündür” düşüncesinin hayata geçirildiği, devrimin kısacık yaşamı boyunca  hayatın her alanında bilimden-sanata bıraktığı kültür ve miras önümüzü aydınlatmaya devam ediyor.  

(Haftaya “1917 öncesi Rusya’da fotoğraf” la devam edeceğiz.)

foto yevgeny khaldi -berlin 1945



385)7 nisan 2017- HAYIR “NORMAL”OLMAYACAĞIZ SERGİSİ...

Evrensel Gazetesi
Kadraj Köşesi
385)7 nisan 2017
özcan yaman

HAYIR “NORMAL”OLMAYACAĞIZ SERGİSİ...
Farklı meslek gruplarından on fotoğrafçının oluşturduğu “Grup Kapsamiçi” nin açtığı ilk sergi “NORMAL” İFSAK sergi salonunda 1 Nisanda açıldı. 13 nisan gününe kadar sergi izleyicilerini bekliyor.  Aylin Leblebici Öztürk, Ersoy Çoban, Fulya Evrim Yavaş, Gönül Gözen, Hakan Gönüllü, Kerem Ocak, Mutluhan Karakoyunlu, Selda Öztürk ,Yurdal Bilgiç ve benden oluşuyor. “Grup Kapsamiçi”  Benim İfsak’ta verdiğim  “Kavramsal Fotoğraf” dersleri sonrası öğrenci çalışmalarından ortaya çıktı. 10 fotoğrafçının 20 çalışması farklı boyutlarla  En küçüğü 70x100 cm. En büyüğü 100x385cm  boyutlarında. Şair/ yazar Adil Okay’ın kısa metinleri ve Atilla Atala’nın Afiş ve grafik tasarımlarıyla zenginleşen bir A-normal sergi...
Farklı sergileme anlayışıyla mekan dışına taşan serginin devamını yönlendirildiğiniz facebook grubundan izlemeye devam ediyorsunuz. Kimlik sorunundan, Kadın sorununa, Çocuk tacizlerinden, Yaşanan katliamlara, Ortadoğu ve savaş meselelerine fotoğrafın diliyle soyutlamalar yer alıyor. Eğer sergiyi gezerseniz (ki öneririm) Siyah sayfalı deftere düşüncelerinizi beyaz kalemle yazmayı unutmayınız. Sergi umutsuzluğa ve ‘gerçekliğin normalmiş algısına’ karşı bir duruş olarak ‘Bu normalliğe Hayır’  çağrısını duyacaksınız...

Sergi metninden
“İnatçı insanlar kendi aralarında üçe ayrılır;


dik kafalılar, boş kafalılar ve kalın kafalılar.”
ARİSTOTELES
Hani bazen söyleyecek kelime bulamayız ya...
Ağzımızdan bir çırpıda çıkıverir ya bazı kelimeler...
Yaşadığımız dünyaya dahası ülkeye baktığımızda, sorunlar ve sorular boğazımıza takılır da, kötü, çok kötü, berbat, boktan gibi kelimeler kullanırız ya...
Hani nasılsın dendiğinde; “İyi sen nasılsın?”diye cevap veririz ya…
Nasılsın sorusuna “kötü olduğumuzu” uzun uzun anlatacak mecalimiz kalmadığındandır ya...
Kodlanmış bir toplumun bireyleriyiz ya…
 Nasılsın Asker?” dediğinde bir komutan, verilen cevap “Sağolll”dur ya... Öyle pısırık mısırık da değil gür sesle bağırarak yani. Oysa ki ne sorunları vardır her bir askerin ama kuraldır.
Yani bir anlamda “a-normallik”tir aslında “normallik”.
Rantsal bölüşümün adı kentsel dönüşümdür. Kadın cinayetleri, gelenek/görenek/rızadır ya...
Çocuk istismarları, İstismarcıya ödüldür ya...
Hepsine Normal diyen bir toplum olmuşuz ya...
Öncesini bir kenara not edelim ama son bir yılda yaşadığımız ve yaşayacağımıza alıştırıldığımız katliamlar ve cezasızlık normalleştirilmiştir ya...
Anlayacağınız toplum olarak a-normallikleri normalleştirmişiz.
Kısaca; toplumu tek tipleştiren, hukuksuzluğun, adaletsizliğin, vahşetin ve vicdansızlığın ters anlamlar kazanarak yaşam haline geldiği bir ülkede, biz de tersinden bakalım istedik. Erk’in dileğini fotoğraf çalışmalarımızla gösterelim dedik.
Madem ülke iyiye gidiyor, IMF’ye bile borç veriyoruz, köprüler yollar barajlar ve büyük büyük binalar yapılıyor, daha daha büyük cezaevleri inşa ediliyor... Aydın, yazar, sanatçı, gazeteci ve bir çok vatandaş hapse girdikçe yükselen ses NORMAL oluyor...
O halde biz de bu normallikleri fotoğrafın diliyle gösterelim istedik. Hepsi bu...
Dip not.
Normal kelimesi "norm" kelimesinden türetilmiştir. Bir sosyal grubun kendisi için ilke edindiği ve grup üyelerinin eylemlerini yönlendiren davranış kuralları bütününe "norm" denir.
Normal olan toplumsal olarak onaylanandır. 1937 yılında Nazi Almanya'sında kolunuzda gamalı haç taşımak "normal" iken, günümüz Almanya'sında normal değildir. Kısacası zaman, mekan "normal" için belirleyici unsurlardır.