İTİRAZIM
VAR!
Sosyal bir hukuk devleti ile asosyal bir devlet arasındaki farkı
açıklar gibi bir gelişmeyi gecen hafta yaşadım.Konu her ne
kadar benimle ilgili görünse de aslında genel.
10 Ekim 2015 yılında Barış ve Demokrasi mitingine katılmak
için bir grup arkadaşla Ankara'ya gittim. Devletin gerekli önlemi almaması nedeniyle bir çok kişi gibi katliamı yaşamak zorunda
kaldım. Tanık oldum, belgeledim, sorguladım. İstanbul'a gelince TİHV'ye (Türkiye İnsan
Hakları Vakfı) başvurdum, tedavi gördüm ve
psikolojik durumumla ilgili
raporu 26 Aralık 2016 tarihinde aldım. Yaşadıklarımı
yazdım, fotoğrafları paylaştım, ulusal ve uluslararası bir çok medyada yayınlandı. Çektiğim fotoğraflar, AFP (Fransız basın ajansı) tarafından Atlanta'da yapılan 2015 yılı basın fotoğrafları yarışmasında dünya ikincisi oldu.
yazdım, fotoğrafları paylaştım, ulusal ve uluslararası bir çok medyada yayınlandı. Çektiğim fotoğraflar, AFP (Fransız basın ajansı) tarafından Atlanta'da yapılan 2015 yılı basın fotoğrafları yarışmasında dünya ikincisi oldu.
Sonra davalar başladı. Ceza davasına müşteki olarak katıldım. Duruşmaları izledim, yazdım
ve yine fotoğraflayıp paylaştım. Bu arada tazminat davası açılması için yoğun gayret sarf ettim. 1 Nisan 2016
tarihinde Ankara 17. İdare
Mahkemesinde tazminat davası açıldı.
Avukatım kalınca bir dosyayı belge olarak mahkemeye sundu. (TİHV'nin verdiği rapor, ulusal ve uluslararası medyada yayımlanan
fotoğraflar, katliam anında orada olduğumu gösteren fotoğraflar, katliam anından itibaren yazdığım yazılar...)
Bu arada katliamın birinci yıl dönümünde, kendilerine milliyetçi diyen ırkçı, faşist bir grup tarafından tüm sosyal medya hesaplarım hacklendi. Ankara katliamıyla ilgili hakaret ve küfürler paylaştılar. Suçluların yakalanması için savcılığa suç duyurusunda bulundum. Hâlâ yakalanmalarını
bekliyorum.
31 Ocak 2018 tarihinde Ankara 17. İdare Mahkemesi tazminat davasında karar verdi. Özetle;" Sosyal risk ilkesi"
gereği ile Ankara Bölge İdare
Mahkemesine istinaf başvuru yolu açık olmak
üzere oy birliği ile tazminat ödenmesine karar verdi. Bu karar benim durumumda
olan patlama anında orada olan herkes için emsal olacak bir karardı...
Bu karar üzerine İçişleri Bakanlığı, Ankara Bölge idare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesine itiraz etmiş. "Talep edilen tazminat miktarının fahiş olduğu ve sebepsiz zenginleşmeye
neden olacağı ileri sürülmüş..." Mahkeme 26 Eylül 2018 tarihinde karar vermiş.
Diyor ki;" Bakılan davada, her ne kadar davacı
tarafından, patlama nedeniyle manevi yıkım yaşadığı iddia edilmiş ise de dosyadaki bilgi ve belgeler ile
davalı idarelerin savunmaları birlikte değerlendirildiğinde, DAVACININ PATLAMADA
KİŞİLERİN ÖLÜMÜNE VE PARÇALANMASINA TANIK OLMASI NEDENİYLE YAŞADIĞI TRAVMANIN TEK BAŞINA BU DURUMUN TAZMİNİ İÇİN YETERLİ OLAMAYACAĞI, AKSİ DURUMDA HER OLAYDAN ETKİLENEN İÇİN TAZMİNİ SONUCUNU DOĞURACAĞI, BU DURUMUN DA MANEVİ TAZMİNATIN AMACINI AŞAR ŞEKİLDE SEBEPSİZ ZENGİNLEŞMEYE NEDEN OLABİLECEĞİ GİBİ KALDI Kİ, DAVACININ PATLAMANIN GERÇEKLEŞTİĞİ ESNADA OLAY YERİNDE OLDUĞUNU VE BU NEDENLE TRAVMA GEÇİRDİĞİNİ KANITLAR SOMUT BİR DELİLİN BULUNMADIĞI HUSUSLARI DİKKATE ALINDIĞINDA... davacının 10 Ekim 2015 tarihinde Ankara Tren Garı önünde meydana gelen patlamada olay yerinde bulunduğundan bahisle maruz kaldığı manevi zararın tazmini istemi başvurunun zımnen reddine dair dava konusu işlemde
hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varıldığından manevi tazminat talebinin reddi
gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle; davacı istinaf
isteminin REDDİNE..." Oy birliği ile karar verilmiş.
Şimdi; gerekçe gayet açık. Yukarıda büyük harflerle
yazılı yer. Yani emsal olur
diğerleri de dava açarsa devlet zarara
girer. İŞTE BENİM BUNA İTİRAZIM VAR.
Bana gelen bilgilere göre, aynı durumda birinci mahkemede tazminatı (göstermelik de
olsa) kazananlar ikinci mahkemede kaybetmişler. Yalnız ben değilmişim.
Söylemem gerekir ki;
-ölenler bize siper oldukları için öldüler. Aileleri tazminat alsın diye değil!
-Yaralanan arkadaşlar tazminat almak için yaralanmadılar!
-Bizler mitinge gittik, katledilmeye değil, katliamı yaşayıp tazminat almak için gitmedik!
Bir kez daha söylüyorum: Devlet bu katliamdan sorumludur. Gar olayı, gar patlaması, terör olayı diyerek suçunu örtemez. Daha "katliam" kelimesini kullanamayan devlet ve yetkilileri "sosyal bir hukuk devleti" tanımlamasını da kullanamaz. Ankara Katliamı'nı soruşturan ceza davasının sonucu bile bir kez daha haklı olduğumuzu göstermiştir. Bu konuyla ilgili çokça yazdık yazdık yazdık.
Söylemem gerekir ki;
-ölenler bize siper oldukları için öldüler. Aileleri tazminat alsın diye değil!
-Yaralanan arkadaşlar tazminat almak için yaralanmadılar!
-Bizler mitinge gittik, katledilmeye değil, katliamı yaşayıp tazminat almak için gitmedik!
Bir kez daha söylüyorum: Devlet bu katliamdan sorumludur. Gar olayı, gar patlaması, terör olayı diyerek suçunu örtemez. Daha "katliam" kelimesini kullanamayan devlet ve yetkilileri "sosyal bir hukuk devleti" tanımlamasını da kullanamaz. Ankara Katliamı'nı soruşturan ceza davasının sonucu bile bir kez daha haklı olduğumuzu göstermiştir. Bu konuyla ilgili çokça yazdık yazdık yazdık.
Hiçbir şeye sahip değilim. Menkul, gayrimenkul, yani ev, araba vs. yok. Emekliyim. Kirada oturuyorum. Fotoğraf çekiyorum,
yazıyorum. İtiraz edeceğim. AYM'ye gideceğim, AİHM'ye
gideceğim. Haklarımı sonuna kadar kullanacağım. Ta ki asosyal olan devletin, sosyal
bir hukuk devleti oluncaya kadar. Yıllar sonra da olsa kazanacağım tazminatı yeni
katliamların yaşanmaması ve adaletsizliğin ortadan kalkmasına yarayacak alanlar da
kullanacağımdan kimsenin şüphesi olmasın...