Translate

Bu Blogda Ara

67-26 MAYIS AMELİYAT GÜNÜYDÜ…Evrensel-30 mayıs 2010-özcan yaman



26 MAYIS AMELİYAT GÜNÜYDÜ…
Tekel işçileri gibi haftalardır genel  grev için 26 mayısı bekledim.  Son haftaya girildiğinde sendikalar resmen döndüler. Sendika konferaderasyonları  bu tarihi seçmelerini , hazırlanmak ve 1 mayısın çoşkusunu alarak güçlü bir grev ve direniş yapmak olarak açıklamışlardı. Ne var ki işçiler örgütlenme ve hazırlık diye bir şey yapılmadığını görünce kendi göbeklerini yine kendilerinin keseceklerinin farkına çabuk vardı.  Ve sonuç ;26 mayıs, uzlaşmacı ve bürokratik sendikacılığa karşı işçilerin eylem gününe dönüştü. Başta TÜRK-İŞ ve Mustafa Kumlu olmak üzere,  diğer konfederasyon ve yöneticileri payları oranında fırçayı yediler. Sendikalar farkında olmadan kendilerini ameliyat masasına yatırdılar, halbu ki tarihi bir fırsatı kaçırdılar. İşçiler ameliyat önlüklerini giydiler ve 26 mayıs bu ameliyatın başladığı gün olarak tarihte yerini alacak gibi görünüyor.  Sorulması gereken , Nasıl bir sendika? Olmalıdır. Mesele sendika yöneticilerini bu hale getiren nedenlerin ortadan kaldırılarak yeni yöneticilerle tabandan tavana yenilenme olursa bu sorun çözülür gibi..Yoksa Kumlu gider, Kumsuz gelir.  Yalnızca isimlerin değil yapının değişmesi gerekiyor. DİSK’in kurulma nedenleri bugün dünden daha fazla ortadadır. Bu rüzgardan DİSK’in de payını alıp etkinleşip  sınıf sendikacılığını yeniden gözden geçireceğini umut ediyorum.  Sendikalarda  milletvekili olmak için başkan olanlarla yada eski milletvekili olanların sendikalarda tatlı hayat sürme dönemlerinin bitirilmesi lazım. Ülkede siyasi bir operasyonun yapıldığı görülüyor. Dincilik ve şeriatcılıktan yaratılan liberal-muhafazakar-demokrat ve açılımcı bir partinin sonunun geldiği görülmekte. O zaman yerine bir uckur videoluk muhalefeti güçlendirerek yola devam etme senaryosuyla özde değil görüntüde bir değişiklik sunuluyor. Eğer böyle olmasa idi sermaye medyası 26 mayıs taki eylemleri bile vermezdi. Şimdi medyası ve sendikalarıyla işçileri susturma ve uyutma planları yapıyorlar. Yarın işte halkçı politikalarıyla yeni sol (!) iktidar diyecekler. Sabır isteyecekler  ve acı reçete diyerek sözde sol bir partiye daha katmerli saldırılar yaptırtacaklar. (Yunanistan buna iyi bir örnek) 1978 yılını hatırlayanlar bilir. Karaoğlan Ecevit 12 milletvekili eksiği ile iktidar olmuş ve halkçı politika , yoksulluk ve köylülük üzerinden yola çıkmıştı. Milli eğitim, Gümrük ve Tekel Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı gibi yerlere AP-MHP-MSP gibi partilerden aldığı milletvekillerini getirmişti. Kıyıma uğrayan sosyalist ve demokratlar durumu anlatmaya çalıştıklarında “Bu bakanlıklardaki faşist kadrolaşmaları –kurdu, kurda parçalatacağız-“ diye açıklamıştı. Gümrük ve Tekel Bakanı olan Tuncay Mataracı malı hamuduyla götürdüğü için cezalar almıştı. Şimdi ise Tekel’den eser bırakmamaya yeminli gibiler. Sonrası malum Maraş katliamı, çorum olayları ve öldürülen aydınlar ve 12 eylül faşizmi. Bilmem tarihten ne kadar ders çıkarılır ama ben artık halkın bir belleğinin oluştuğunu düşünüyorum. Bu anlamda 26 mayıs’ın bir genel grev yolunda işçilerin ameliyat önlüklerini giydikleri ve kendi kurumları olan sendikalara çeki düzen verme gününe çevirdiklerini düşünüyorum.
Ama buradan KESK’i tebrik etmek gerekiyor. Sözünde duran ve uygulayan tek konfederasyon olarak işçi sınıfı tarihinde yerini alacak olan KESK’e ne mutlu…
Tekel direniş günlerinde ve sonrasında belgesel fotoğraf alanında teorilerini pratikle birleştiren Afsad, Mehmet Özer Belgesel Fotoğraf Atölyesine de bir merhaba demeden olmaz. Hiçbir sendikanın, “ya siz ne yapıyorsunuz arkadaşlar “deyip , “hele şu çalışmalarınızı getirin ülke çapında etkinlikler sergiler yapalım “ demediği  bir ortamda ellerinden geleni yapan bu fotoğraf atölyesi  dünyanın sayılı ajanslarından olan SIPA-PRES tarafından Paris’te Tekel belgesellerinin gösterimi için davet alması beni fazlasıyla memnun etti. İstanbul’da redfotoğraf grubunun çalışmalarında da fotoğraf ve sinevizyonlarıyla katkı koyan Mehmet Özer Belgesel Fotoğraf atölyesine başarılar diliyorum.
Yılmadan direnme ve mücadele kararlılığının gösterildiği bir 26 Mayıs yaşadığımızı, işçilerin ameliyat önlüklerini giydikleri gün olarak hatırlayacağımız, sendikaların nasıl olması gerektiği sorusunu sordurması bakımından önemli olduğunu ve gerçekleştirilecek ameliyatın başarısıyla güçlü bir Genel Grev  yapılacağı inancıyla…










66-NE OLACAK BU 26 MAYISIN HALİ?-Evrensel-23 mayıs 2010-özcan yaman



NE OLACAK BU 26 MAYISIN HALİ?

Son haftalarda yazı konum 26 mayıs oldu. Artık yazacak bir şey kalmadı. Bertold Brecht; “Eski iyi şeylerden değil, Yeni kötü şeylerden işe başla” diyor. Bu güne bakınca ülke yangın yerine dönmüş. Sendikalar hala, genel grev için uygun ortam yok diyorlar… ve resmen döndüler…TÜRK-İŞ, DİSK, KAMU-SEN ve KESK 26 Mayıs'ta yapılması planlanan greve ilişkin yaptıkları ortak açıklamada, daha önce alınan grev kararından geri adım atılarak, her konfederasyonun kendisinin belirlediği eylemleri düzenleyeceği belirtildi. KESK genel grevde ısrarlı görünüyor 27 mayıs’ta göreceğiz. Zonguldak’ta. madencilerin ruhu, Muğla’da katledilen Şerzan’ın ruhu, Sınır ötesi operasyonların sürmesi, halkın açlık ve sefaleti, ve de grev kararı aldıran Tekel işçilerinin direnişçileri sendikalara ne haklarını helal edecekler ne de güvenecekler. Belki de sendikaların istekleri bu. 1 Mayıs mevsimiyle birlikte eylem ve direniş sezonlarını kapattılar. Şaka bir yana sendikalar her halde icazetli bir genel grev düşünüyorlar olabilir mi? 16 mart katliamını protesto için uyarı grevi yapan bir zamanların sınıf sendikasına ne oldu? Sendikalar yasasına ve DGM’lere karşı bir avuç işçi sendikasına sahip çıkarak 15-16 haziranları yaratmadı mı? Tekel direnişi genel grev-genel direniş kararını aldırtmadı mı? İşçisine güvenmeyen bir sendika olur mu? Gerekçe güçlü ve örgütlü değiliz mi? Kusura bakmayın ama bir zamanların DİSK’i 600 bin üyeli oldu ise 15-16 haziranların sayesinde oldu. Demokrasi mücadelesinde 16 mart katliamına grev le cevap verdiği için oldu. Tekel işçileri sizlere bu fırsatı vermişti kaçırdınız.!
Formun ÜstüFormun AltıGELELİM DUYURULARA..
26 mayısla ilgili açıklama yapan redfotoğraf;
 26 mayıs’ı belgeleyecek ve tanık olacaktır…

Tekel direnişi süresince tanıklıklarını ortaya koyan fotoğrafçılar, 26 mayıs tarihini de belgeleyecektir. İşçi sınıfının önceki direniş ve eylemlerini fotoğraflayan fotoğrafçıların bizlere miras bıraktıkları görüntüler toplumsal bellekte yerini almıştır. Biz fotoğrafçılar da 26 Mayıs 2010 tarihini belgeleyeceğiz. Başarılı bir direnişi belgelemenin onur ve çoşkusunu yaşamak istiyoruz. Ama başarısız bir direniş olursa da yine belgeleyerek işçi sınıfının, sorumlu kurumlarının sorgulanmasının önünde belgeselliği sağlamış olacağız…
Tüm fotoğrafçılara çağrımızdır…
redfotoğraf olarak tüm fotoğrafçılara çağrı yapıyoruz. 26 Mayıs günü gidebildiğimiz, hayatın devam ettiği her yerde çalışalım. Fabrikalar, Atölyeler, Plazalar, Resmi kurumlar, Sokaklar, Sendikalar, Partiler okullar… O günü insanların olduğu her yerde fotoğraflayalım. Ve her zaman yaptığımız gibi fotoğrafları aşağıdaki mail adresine yollayalım.
Tekel işçileri yolu gösterdi ve direniş dedi. Bizlere düşen de tanık olup belgelemek.
Şimdiden kolay gele derken bu çağrımızı çevrenizde yaygınlaştırmanızı rica ediyoruz.
www.redftograf.com - redfotograf@gmail.com
fotoğraflarınızı uzun kenar 1024 piksel ve jpeg formatta, fotoğrafın çekildiği yeri ve isminizi yazmayı unutmayınız… redfotoğraf grubu ..

26 MAYIS ETKİNLİĞİ;
Tekel İşçileri sendikaları önlerine katmış ve nasıl direnileceğini göstererek ülke çapında bir destan yaratmışlardır. Sanatçı ve aydınlar uzunca bir aradan sonra işçilerle yeniden buluşmuş ve toplumsal muhalefetin özneleri olan işçilerle, hak alma mücadelesinde yan yana gelmişlerdir. Yüzbinlerce işçi emekçi meydanları doldurmuş ve birlikte oluşturulan gücü göstermiştir…
“1 Mayıs’ın çoşkusuyla 26 Mayıs’da üretimden doğan gücü kullanma ve genel direnişe” diyerek, bu günlere gelindi.
BANK-SEN, HOMUR MİZAH GRUBU, REDFOTOĞRAF GRUBU. KEMAL TÜRKLER VAKFI, MASAL’IN ASLI MÜZİK TOPLULUĞU’nun kolektif çalışmasıyla bir etkinlik düzenlenmektedir. Sorumluluk hisseden  aydın ve sanatçıların da katılacağı etkinlikte 1 Mayıs sergisi ve Tekel direnişini anlatan fotoğraf ve karikatür sergisi açılacak. Sinevizyondan Tekel ve 1 Mayıs belgesel çalışmaları gösterilecek. Söylenecek şarkılarla, marşlarla ve konuşmalarla 26 Mayıs etkinliği yapılacak.                      
Etkinlik ve sergi yeri: BANK-SEN (DİSK Genel Merkezi – Şişli giriş katı ve önü) 
Tarih: Açılış :25 Mayıs 2010  (30 Mayıs kadar sergi açık kalacak) Saat: 18.00 de





65-SORGULAYICI TAVRIMIZLA 26 MAYIS’A…evrensel-16 mayıs2010-özcan yaman


SORGULAYICI TAVRIMIZLA 26 MAYIS’A…
Hep ortada bir pastanın olduğundan ve pastanın paylaşılmasından bahsedilir. O pastanın üçe bölündüğünü ve üçte ikisini bir avuç zenginin paylaştığını ve kalan üçte birini çalışan ve üretenlerin paylaşmaya çalıştığı bir ülkede yaşıyoruz. Evet ortada bir pasta var ve nasıl paylaşıldığı önemli. Toplam nufusun ürettiği değerlerin %70’ini ülkeyi yönetenlerin ve onların sermaye çevrelerinin paylaştığı %30’luk kesim paylaşırken, Yine toplam nüfüsun ürettiği değerlerin  %30’unu  işçisiyle, çiftçisiyle işsiziyle  bütün bir halk paylaşmaya çalışıyor. Bir yanda kriz bahanesiyle servetlerine servet katanlar, öbür yanda evine  ekmek götüremeyen, ay sonunu getiremeyen yoksulluk sınırının altında veya sınırında yaşayan çoğunluk. Hak-Hukuk-Adalet nerede? Evet ortada bir pasta var ve nasıl paylaşıldığı önemli. Çalışan ve üreten çoğunluk adaletlice bu pastayı dağıtabilir. İktidar türlü oyunlarla kurdukları adaletsiz düzeni sürdürmeyi isteyecektir. Bunun içinde çokca başvurulan kötü polis rolünü oynayarak  en sert biçimde resmi ve sivil gücünü kullanır. Bazen de iyi polis rolünü oyuna sokar. Toplumun gazını alınca, kendi yasalarını tekrar oyuna sokar. Buna da demokrasi, insan hakları der. Kürt sorununu açılımla çözmüştür.(!) Dersim katliamını gündemleştirerek geçmişiyle nasıl hesaplaştığını göstermiştir(!) Taksim meydanını 1 Mayıs alanı yapmıştır (!) Çingenelerin insan olduğunu fark etmişlerdir (!) Yetmedi uçkur sorununu ülkenin sorunu yaparak gündemi örtmüşlerdir. İktidarıyla muhalefetiyle yerli ve yabancı sermayenin isteklerinin en iyi uygulayıcısı olacaklarını her fırsatta söylerken, halka karşı politikalarda nasıl kenetlendiklerini hep birlikte görmekteyiz.
Sağlık, eğitim ve çalışma yasalarının durumu ortada.  Özelleştirmelerle canına okunan işçiler ortada. Tekel’le yükselen toplumsal muhalefet sınavını vermek üzere 26 Mayısı üretimden gelen gücü kullanma ve genel direniş günü olarak ilan etmiştir. Tekel direnişi Zonguldak direnişinden  bu yana ortaya çıkan en büyük toplumsal muhalefetin sesi olmuştur. Tarihten ders çıkartmak gerekir. Zonguldak direnişinin nasıl sönümlendirildiğini unutmayalım. İktidar, her zaman medyasıyla, mecrasıyla güvenlik güçleriyle  işçilerin hak alma mücadelesini bastırarak “ülkenin ve milletin çıkarları” için gerekirse zor kullandığını ilan eder. Ama öncesinde sessiz ve derinden toplumsal muhalefetin içinde bölünme ve parçalanma yaratarak sorunu çıkaranların işçilerin ve emekçilerin olduğunu göstermeye çalışır. Dedik ya tarihten ders çıkarmak gerekir. 26 mayısı üretimden gelen güçleri kullanma ve genel direniş günü ilan eden sendikalar gereğini yapmak zorundadır. Tekel işçileri her fırsatta sorumlulara sorumluluklarını hatırlatmakta. 26 mayıs aynı zamanda sendikalar için bir sınav olacaktır. Üç ay sonrasına gün keserek eyleme hazırlık ve başarılı bir direniş yapacaklarını söyleyenlerin gerçek niyetlerini 27 mayıs da göreceğiz. Zaman içinde işçilerin direnişlerini yok etmeye mi çalıştıklarını yada söyledikleri gibi güç toplayarak ve çalışarak  bir 26 mayıs destanı mı yaratacaklar?
Ülkenin her yanı kaynamakta. İlk aklıma gelenleri saysam bile bir çok eksik yine kalacaktır.
Silikozis hastası işçilerin durumu ne halde? Tuzla ne alemde ? İzmir de Kent A.ş işçileri, tek bir grevciye kadar düşen ATV-Sabah grevi, Tübitak’taki eylemciler, İtfaiyeciler, İski İşçileri, Sinter metalciler, Marmaray işçileri, E-Kart emekçileri, UPS kargo çalışanları, Sağlıkta taşeronlaştırmaya karşı koyan çalışanlar, Sendikalaşmaya çalıştıkları için  işten atılmalara direnen Bilgi üniversitesinin aydın ve emekçileri ve tabii Tekel işçilerinin 4-c sorunu. Bu direniş ve eylemlerin sermaye medyasında yer almayışı ve yok sayılmaları. Görüntüyü mü kurtarıyor? Gerçekliği mi gösteriyor ? Yoksa hakikatin doğruluğunu mu ortadan kaldırıyor.? İşte 1 Mayıs’ın kitleselliğinin gösterdiği birlik ve dayanışmanın sınanacağı alan ve tarih 26 mayıstır. İşçi sınıfı kendi gündemini yaratmak zorundadır. Ne uçkur davası, ne Muğla’da yaratılan terör ne de o tarihe kadar yaratılacak başkaca bir provakasyon oyunu 26 Mayıs’ı gölgede bırakmamalı. Tarihte Maraş-Çorum, Sivas ve Gazi olayları ve katledilen aydın ve gazeteciler hep sınıfın gündeminin ekseninin kaydırılmasına yönelik olmuştur. Ya ders alınacak yeni bir tarih olacak, ya da tarihe geçen destan olacak 26 Mayıs. Toplumsal muhalefetin özneleri ile yaşayacağız, fotoğraf makinelarımızın tanıklığı ile belgeleyeceğiz bu günü. Geleceğe bırakacağımız 26 mayıs fotoğraflarıyla sorgulayıcı tavrımızı sürdüreceğiz. Bu niyetle fabrikaların, varoşların, Sendikaların Plazaların kısaca hayatın olduğu her yerde basalım fotoğraf makinelarımızın deklanşörlerine…
















64-TAKSİM ALANINDAN, 26 MAYIS’A…Evrensel-9 mayıs 2010-özcan yaman



TAKSİM ALANINDAN, 26 MAYIS’A…

Aylardır beklediğimiz 1 Mayıs’ı yaşadık. İlk defa kuşbakışı bir 1 Mayıs izledim. Derdim bomboş haliyle Taksim alanını çekerek, sonrasında 1 Mayıs alanı olmaya başladığı aşamayı ve sonunda “ işte 1 Mayıs alanı” dedirtecek fotoğrafları çekmekti. Bu arada gözümün önünde 1978 yılı 1Mayıs fotoğrafı canlanıyordu. Atatürk anıtından, AKM’ye kadar hınça hınç dolu meydan fotoğrafı.

77 katliamı sonrası ilk 1 Mayıs gösteriyordu ki sınıf sosyal gelişmeyi aşmıştı. Bundan korkan iktidar yasaklarına ve katliamlarına devam ediyordu. Ekonomik gelişmeyi aşan sosyal gelişme karşısında darbesiyle açık faşizme geçmeyi uygun bulmuştu. Evet tam otuz yıl 12 eylül faşizminin üstünden geçti. Darbecilerin yargılanması ve failleri belli cinayetlerin  aydınlatılması için toplumsal muhalefetin dinamikleri 12 Eylül’le hesaplaşmanın önündeki engellerin aşılması için uğraşıyorlar.
1 Mayıs değerlendirmeleri değişik kesimler tarafından yapıldı daha da yapılacak.
2010 1 Mayıs’ından Kitlesellik vebarışçıl havayaduyulan memnuniyet en büyük ortak payda oldu. Ama şu soruyu sormadan da geçemiyorum.:1 Mayıs İşçi sınıfının Uluslar arası  birlik, mücadele ve dayanışma günü değilmiydi? Enternasyonel’in okunmayıp, İstiklal marşının okunması beni ve bir çok kişiyi de şaşırttı. 1 Mayıs öncesi Tv’de yapılan bir açık oturumda Nazlı Ilıcak şöyle diyordu: “Artık sendikacılar da değişti. Öyle proleterya diktatörlüğü falan demiyorlar. Eskiden DGM’leri ezdik sıra MESS’te falan diyorlardı artık demiyorlar. Karşılığında işverenlerde değişti daha insancıl oldular “ gibi gibi.. Neyse bu konular çok tartışılacak.
Biz Nazlı Ilıcak hanıma enternasyonelin sözleriyle yanıt verelim…
Şimdi merak ediyorum 26 Mayıs’ı Genel Grev-Genel direniş için tarih veren sendikalar ne kadar gereğini yerine getirebilecek.? Yoksa Taksim’i aldık yeter mi diyecekler? Biz fotoğrafçılar o günü de belgeleyeceğiz.. İşin özneleri işte görev işte meydan diyorlar. Bizlere düşen de işçilerle birlikte olmak.
ENTERNASYONAL MARŞI
uyan artık uykudan uyan
uyan esirler dünyası
zulme karşı hıncımız volkan
kavgamız ölüm kavgası
mazi ta kökünden silinsin
biz başka alem isteriz
bizi hiçe sayanlar bilsin
bundan sonra her şey biziz

bu kavga en sonuncu kavgamızdır artık
enternasyonalle kurtulur insanlık

tanrı,patron,ağa,bey,sultan
nasıl bizleri kurtarır
bizleri kurtaracak olan
kendi kollarımızdır
isyan ateşini körükle
zulmü rüzgarlara savur
kollarının bütün gücüyle
tavı gelen demire vur

bu kavga en sonuncu kavgamızdır artık
enternasyonalle kurtulur insanlık

hem fabrikalar hem de toprak
her şey emekçinin malı
tufeyliye tanımayız hak
her şey emegin olmalı
cellatların döktüğü kan
bir gün onları boğacak
bu kan denizinin ufkundan
kızıl bir güneş dogacak

bu kavga en sonuncu kavgamızdır artık
enternasyonalle kurtulur insanlık

Söz: Euqene Pottier, Müzik: Pierre Degeyter

























(Sözleri Fransız işçi Eugene Pottier tarafından 1870 yılında yazılan, yine Fransız bir işçi olan Pierre Degeyter tarafından bestelenerek ilk kez 23 temmuz 1888'de Fransa'nın Lille kentinde okunan marştır. Fransa İşçi Partisi'nin seçim çalışmaları için bestelenmiştir. Eugene Pottier, Paris Komünü'nün sona ermesinin ardından siyasi mülteci olarak ABD'ye sığınmış ve ABD Sosyalist Partisi'nin kurucuları arasında yer almıştır. Daha sonra geri döndüğü Paris'te 1887'de hayatını kaybetmiş ve Enternasyonal'in bestelenmiş halini duyamamıştır.)