DUVARLAR
Günlük hayatta
çokca kullanırız, duvar kelimesini. Engel, Sınır, kavramları arasında bir yerlerdedir. Aynı zamanda bir korunma
alnıdır da. Mekanlarımızın sınırlarını oluşturur duvarlar. Mesele nasıl
hissettiğimiz yada duvarların çekilme nedenleridir. Filistin’de devasa
duvarlarda İsrail kendi alanını çizerek bir sorunu çözdüğünü zannederken,
Filistin bir ablukanın ve tecridin kıskacında inletiliyor. Peki duvar dediğimiz
sert betonlarmıdır yalnızca? Hapishaneler birer tecrid mekanları olarak bir
sürü bir sürü duvarlardan yapılırken içerdekiler ve dışarıdakiler arasında da
bir sınır ve tecridin nedenidir. Hukukun ve adaletin eksikliği de gizli bir
duvar değimlidir? Bireysel ve toplumsal yaşamımız sürekli duvarlarla örülüdür. Yaşam,
görünür veya görünmez duvarları aşma
amacıdır beklide.
İçimizdeki ve
dışımızdaki duvarlarla mücadelemiz , bizlerin bir yerlerden bir yerlere gitme
yolculuğumuzdur aslında. Duvarları yıktıkça
karşılaştığımız yeni duvarların, yeni yol ve yöntemlerle yok edilmeleri esas
oldukça umut hep var olacaktır.
Çektiğimiz
fotoğrafları bir başka dille ne kadar anlatabiliriz. Yani yorumlayabiliriz.?
Yada duygu ve düşüncelerimizi nasıl fotoğrafla anlatabiliriz.? Daha öncede
Semra Arslan arkadaşımızın ‘Gelin Görun’ isimli
şiiriyle birlikte yolladığı fotoğrafı paylaşmıştık.
Bu hafta
sevgili Sevil Tunç arkadaşımız ‘Duvar’ konusunu işlemiş. Fotoğraflamış ve
öyküleştirmiş. Sizlerle bu güzel öyküsünü paylaşırken çalışmalarınızı
beklediğimizi bir kez daha hatırlatmak isterim. Fotoğraf, düşünce ve
önerilerinizle daha güzel sayfalar yapmak üzere…
DUVAR
Sevil Tunç
Zamanla
gördüklerimiz ne kadar da değişiyor.Bazen gördüklerimiz değişiyor bazen de
farklı baktığımız için bize değişik geliyor.Ancak bizde veya bizim
dışımızdakilerde sürekli değişen bir şeyler var.Dün çocuk gözüyle
gördüklerimiz; gördüklerimize çocukça yüklediğimiz anlamlar bugün ise bize
farklı bakış açıları kazandırabiliyor.
Benim
çocukluğumun geçtiği yer çiftlik diye adlandırabileceğimiz, etrafı duvarlarla
ve dikenli tellerle çevrilmiş genişçe bir arazi.Anne ve babamın işi nedeniyle
ikamet ettiğimiz bu çiftlik benim dünyamdı. Ayağımı basmadığım tek bir noktası
kalmamıştır bu arazinin.Bu koskoca arazide yalnız geçen çocukluğumu daha
eğlenceli hale getirebilmek için türlü türlü oyunlar bulurdum kendimce. Sahip
olduğum bu uçsuz bucaksız oyun alanı içinde birgün yepyeni bir oyun buldum. Dünyamı
çepeçevre saran duvarları takip etme oyunu… Duvarlara paralel yürüyerek bittiği
yeri bulmaktı amacım. Böylelikle duvarlara parelel olarak yürümeye başladım bu
şekilde çiftliği defalarca turladım. Bu yorucu gezintilerimin sonucunda
duvarların bittiği yeri bulamamıştım ama çok büyük bir keşifte
bulunmuştum.Çocuk yüreğimde hayretler uyandıran bir keşifti bu. Hazır betondan
levhaların yan yana getirilmesinden oluşan bir duvardı ve yan yana geldikleri
yerlerde boşluklar kalmıştı.Her ne kadar köpük kullanılarak doldurulmaya
çalışılmışsa da köpükler zamanla aşınmış.Bu sayede duvarlarda bir sürü
aralıklar ortaya çıkmıştı.İşte benim keşfimde bu aralıklardı.
Büyük bir
heyecanla duvarları tekrar takip etmeye başladım.Bulduğum her aralıktan
hayretle dışarı bakıyordum bazen dakikalarca baktığım oluyordu.Her aralıkta
farklı manzaralar farklı şeyler görüyordum.Bu keşif benim için zevkli bir oyun
halini almıştı neredeyse her gün yaptığım tek şey buydu.Daha sonra gördüğüm her
bir aralığın farklı bir dünyaya açılan kapı olduğuna karar verdim.Buna kendimi
öyle çok inandırmıştım ki o kapıların açılmasını beklemeye başladım.Ancak
kapılar açıldığında hazırlıklı olmalıydım geçeceğim genişliğe geldiğinde ne
kadar açık kalacağını bilmiyordum.Bu nedenle her sabah kalktığımda ufak bi
çantanın içine sığdırabildiğim kadar kıyafeti koyuyor evden çıkarken de mutlaka
yanıma alıyordum. Akşama kadar o çantayla dolaşıyordum çiftlikte.Annem her
akşam işten geldiğinde benim küçük çantamı öfkeyle boşaltıyor bunu bi daha
yapmamam için sıkı sıkı tenbih ediyordu.Ama hiç anlatmıyordum neden böyle
yaptığımı o da sormuyordu zaten. Tek hatırladığım her gün kıyafetlerimi
düzeltmekten bıkmış olduğuydu.
Bu oyunun
ne kadar sürdüğünü tam olarak hatırlamıyorum. Ancak bir vesileyle o duvarların
dışına çıktığım gün beni bu oyunum da sona erdi.Meğer benim farklı farklı
dünyalarım gerçekte duvarların dışında kalan yerlermiş.Ne büyük bir hayal
kırıklığı yaşatmıştı bu bende.Artık gitmek istediğim başka başka dünyalarım
yoktu.Çocukça kurduğum tüm hayaller duvarların dışındaki gerçekle bir bir
yıkılmıştı.Bu hayal kırıklığı kendi içimde bir küskünlüğe yol açmıştı günlerce
evden çıkmadım.Komşu çiftlikte çalışan ailenin çocukları beni evden
çıkarabilmek için uçurtma yapmışlardı.Uçurtmayı uçurabileceğimiz en uygun
alansa çiftliğin dışındaki boş araziydi.Hep birlikte çiftliğin dışına çıkıp
uçurtma uçurmuştuk.Bende büyük bi hayal kırıklığı yaratan o yerler uçurtmayı
uçurduğum anda öyle hoşuma gitmişti ki rüzgarın sesi ve o rengarenk uçurtmanın
gökyüzündeki salınışı hala zihnimde.
Duvarları
takip etme oyunundan arta kalan içimdeki bitmek bilmeyen gitme
isteğidir.Gerçekler hayal ettiklerimiz kadar güzel olmayabilir ancak her
gerçeklik de düşündüğümüz kadar kötü değildir.Hayallerimizin rahatlatıcı
güzelliği her ne kadar bize tatlı gelse de gerçekliğin yarattığı özgürlük kadar
lezzetli olamaz.Kendi içimizdeki duvarların dışına çıkma cesaretini
bulabilirsek öğreneceğimiz ve yaşayacağımız o kadar çok şey olduğunun da
farkına varabiliriz çocukluğumun bana öğrettiği en güzel şey bu.
Af
duvar
duvar duvar
sana ne desem ki ah
incitmeden gözlerini mahkûmun
her taşını kırmalı bir bir
gerisi laf-ü güzaf
sana ne desem ki ah
incitmeden gözlerini mahkûmun
her taşını kırmalı bir bir
gerisi laf-ü güzaf
Nevzat
Çelik
Fotolar
Fotoğraf: Sevil Tunç-
Fotoğraf .Sevil tunç- ışık
Fotoğraf: Özcan yaman