Translate

Bu Blogda Ara

443)‘Yeryüzü, bize atalarımızdan miras kalmadı, çocuklarımızdan ödünç aldık’*-özcan yaman-evrensel-21 Aralık 2018

Fotoğraf: Sema Balila


‘Yeryüzü, bize atalarımızdan miras kalmadı, çocuklarımızdan ödünç aldık’*

"yık duvarları çocuk / yazılı yazısız kuralları
yasalar bozulmak için yapılır
yap boz / boz yap / yık parçala dağıt
kendi doğrunu bulana değin
mihenk taşı kalbinde gizli
göklerde arama çocuk’’
( Şiir: Adil Okay)

Çocuklar ve gelecek, çocuk hakları, mülkiyet ilişkileri, miras hukuku hak, adalet bla bla...
Her biri önceki yıldan kalan konular. Yeni yıla girmek üzereyiz. Hem bir yeni yıl yazısı hem de güncel mevzulara bir göndermesi olsun istedim. Bu hafta beni etkileyen Sema Balila’nın Çocuklar ve İstanbul fotoğrafından söz edeceğim. Fotoğrafı görünce dostlarım Adil Okay’ın, desenleri Ressam İsmail Yıldırım’a ait ‘’Ah çocuk’’ adlı şiir kitabı aklıma geldi. Paylaşmak istedim. Bu vesileyle güzel bir şeyler söyleyerek giriş yapmak gerek ki geleceğe yatırım olsun.

"Eskiyi yıkacak, yeniyi kuracak olan çocukların özgür, mutlu bir dünyada yaşayacağı güzel günlere umutların hep var olması dileğiyle yeni yılınız kutlu olsun’’

Bu fotoğrafta ne var? Üç çocuk, belli ki ötekilerden, belki çıraklıktan, belki hayta bir varoş okulundan kırmışlar günü. Ayağı toprağa basarak büyüyen çocukların sağlıklılığı var. Belli ki şehrin kilometrelerce uzağında gidecekleri bir plaj veya havuz keyfi yapacakları ne halleri ne durumları var. Muhtemelen bu deniz keyfini Beşiktaş civarında yapmaya karar vermişler. Çizdikleri kompozisyon, yüzlerindeki muzurluk içimizi ısıtıyor. Fotoğrafçı kadrajını oluşturmuş ve bu mutlu anı kalıcılaştırmış. Sıcak, içten ve olduğu gibi bizlere aktarıyor. Görüyor musunuz mutluluğu der gibi.

Başka ne gösteriyor? Bir kenti. Hem bize yakın hem bizden çok uzak bir kentin iki yakasını. Muktedirlerin ve ötekilerin dünyasını yani. Kısacası yalnızca bir fotoğraf ama bir çok hikaye anlatıyor. Bakıyoruz onlar bize neredeyse alay ederek bakıyorlar. Fotoğrafta dolaşmamızı sağlıyorlar. Aralarından arkalarındaki İstanbul’u görüyoruz, kentin asıl sahipleri bizleriz demenin rahatlığı sanki. Fotoğrafa bakanın vereceği anlam önemli tabii. ‘Belediye-zabıta mabıta yok mu denize girilmez yerde güzel İstanbul’un görüntüsünü bozan varoş çocuklarını engellesin.’ Aklıyla bakan için bu söylediklerim tabii ki geçerli değil. Çocuklar bize İstanbul’u sorgulatıyorlar öyle ya da böyle. Bunu görüp hem güzel hem de iyi çekmek önemli, Sema bence bunu başarmış. 

Varsın muktedirler dikey kentleşmeyi rantsal dönüşümle birleştirip dedelerinden miras aldıklarını zannede dursunlar. Ardından yatay matay kentleşme diyerek alay etsinler. Galataport, sanat kültür mültür derken kentin çivisini çıkarsınlar. Çocuklar var oldukça umut hep olacak.

 (*) Kızılderili atasözü
https://www.evrensel.net/yazi/82900/yeryuzu-bize-atalarimizdan-miras-kalmadi-cocuklarimizdan-odunc-aldik



442) DİSTOPYA MI DEDİNİZ? İŞTE CHAOSMOS.-Özcan Yaman-Evrensel-14 Aralık 2018





DİSTOPYA MI DEDİNİZ? İŞTE CHAOSMOS.

‘’...selamlamaya geldim seni yeryüzü umutları adına,
bedava ekmek ve bedava karanfil adına
mutlu emeklerle mutlu dinlenmeler adına
"Yarin yanağından gayrı her şeyde hep beraber"
diyebilmek adına
evlerin / yurtların / dünyaların
ve kosmosun kardeşliği adına...’’
(Kosmosun Kardeşliği Adına,
Nazım Hikmet, Paris - 13.04.1961)

Açılışına gidemediğim ve ilk fırsatta gidip izleyip etkilendiğim bir fotoğraf sergisi oldu ‘’Chaosmos’’. Fotoğraf sanatçısı Emin Altan 5 yıl ülke ülke dolaşarak lafın anlamıyla iğne ile kuyu kazarcasına çektiği fotoğraflardan bir seçki sergisi Chaosmos .
Belgesel fotoğrafın neredeyse kapsayıcılığını unutmuş , fotojurnalizm, sokak fotoğrafçılığı / enstantene fotoğrafçılığını her yerde görürken Emin Altan’ın Chaosmos sergisi   ‘belgesel fotoğrafın asıl böyle bir ağırlı da vardı’ dercesine  ortaya koyduğu büyük projeli zor bir sergi beni gerçekten sarstı.  Hikaye anlatan, uzun erimli projeli çalışan belgesel fotoğraf ustalarını hep önerir ve fotoğraf projelerini anlatır, örnek veririz (S.Salgado, H.C.Bresson, Lewis Hine ...) Başarılı projeli çalışan bir çok Türkiyeli fotoğrafçı var olmasına rağmen uluslar arası büyük ustaların yanında bu ustalara günümüz Türkiyeli bir fotoğrafçı ekleyemezdim. Belki Ara Güler olurdu. Bundan sonra büyük kitapçılarda S.Salgado’nun fotoğraf albümünün yanında olanca haşmetiyle  Emin Altan’ın ‘Chaosmos’ albümünü görürseniz şaşırmayın derim. Norgunk yayınevi tarafından Bülent Erkmen’in kurgu ve tasarımıyla Chaosmos  yayımlandı.

The Empire Project işbirliği ile düzenlenmiş olan Chaosmos sergisi 9 Kasım 2018 tarihinde Karaköy’deki artSümer galerisinde açıldı. 15 Aralık 2018 yani yarın son gün. Başka yerlerde de ileride mutlaka sergilenecektir, en azından aklınızda bulunsun mutlaka izlemeye çalışın derim. Mümkünse kitabı edinmek arşivlik bir değer olur.

Galeriye girdiğimde büyük boy koca fotoğraflar karşılıyor, Sade koca salonda sessiz çığlık atar gibiler. Her biri diğerinden daha etkileyici. Sanki photoshop’la kavramsal bir fotoğraf çalışması gibi. Örneğin; Koskoca bir obruğun altından yukarıya bakıldığında minnacık ışık giren bir delikten atılmış minnacık arabaları görünce oyuncak gibi algılayıp anlam vermeye çalışıyorsunuz.  Burası bu dünyada bir yer ve medeniyet çöplüğünün gittiği yeri gösteriyor. Her biri etkileyici fotoğraflar. Sanki büyük prodüksiyonla gerçekleştirilmiş  film platoları gibi. Sergiyi gezince ‘acaba buralar nereleri’ diye düşündüm. Hiçbir açıklama isim ve tarih yoktu. Oysa ki belgesel fotoğraflarda yer, mekan, zaman ve tarih olmazsa olmaz diye düşünürüm. Ortada duran çok kalın ve büyük bir kitabın sayfalarını çevirmeye başladım. Yaklaşık yarım saatte anca bitirmiştim ki neden yer mekan ve tarih olmadığına bir anlam verebildim. Sınırların, bölgelerin o ya da bu coğrafyanın bir önemi yoktu. Yaşananlar ‘kaos’du ve bu kaos tüm ‘kosmos’du. Koca koca binalar, mekanlar, araçlar ve deniziyle, kumuyla, dağıyla doğa ve insanlığın kendini yok edişinin fotoğrafları. Sanki başka bir gezegende daha önce yaşanmış hayatlardan kalıntılar gibi. Geleceğin distopik görüntüleri yani.
Emin bu durumu şöyle açıklıyor: ‘’ Günümüzde var olma adeta büyüme kavramıyla anılır oldu. Daha çok üretme, daha çok tüketme ve hatta daha çok üreme. Ben bu sürecin bir sıkışmışlıktan ibaret olduğunu ve doğanın ve insanlığın sonunu hızla getirmekte olduğunu düşünmekteyim.  Fotoğraflarıma konu ettiğim mekanlar ve nesneleri bu mutlak sonun bugünden öngörülen bir yansıması olarak değerlendiriyorum, burada bir distopya öngörüyorum. 
Görüntüler dünyası içinde her gün yeniden üretilen ve toplumların bireyleri tarafından yeniden üretime özendirilen bu  çıkışsız gelecek ile izleyenleri bugün yüzleşmeye davet ediyorum. Örneğin nükleer santralların yarattığı felaketler sonrası bu bölgelerde yaptığım çekimler (Fukishima ve Chernobly) ya da çölleşen Aral denizi kıyılarında ortaya çıkan çevre felaketleri ya da rekabete dayalı ekonomik çöküntüler buna örnek olarak Detroit otomotiv endüstrisi, İtalya ‘da kapanan akıl hastaneleri, savaş sektörüne yönelik yatırımlar. ‘’...
Galeriden çıktım kapının önüne inince çevreme baktım, gördüğüm fotoğrafları düşündüm ve telefonu çıkarıp Emin’i arayacakken cafenin önünde bakışırken buldum kendimi. Sergi, kitap ve fotoğraf üzerine uzun uzun sohbet ettik. Emin’le bir röportaj yapıp sizlerle paylaşmayı düşünüyorum.

Çok zahmetli olan editöryel hazırlık, masa başı işlemler ve kitap ve sergi sonunda 2018 kasım ayına yetişebilmiş. 

Bitirirken Emin’e sözü vereyim: ‘’...Ben bir gemi inşaat mühendisi olarak profesyonel hayatın içindeydim ve çok yoğun bir çalışma temposu içerisinde fotoğrafa çok az zaman ayırabiliyordum. Bu uluslararası fotoğraf festivalleri sürecinde tanıştığım çok önemli fotoğrafçılar oldu ve onların nasıl çalıştığını, işlerinin peşinde tutkuyla nasıl koştuklarını, sınır tanımadıklarını gördüm, benim dar zaman aralığına sıkıştırdığım projeler ile yetinemeyeceğimi bir kez daha anladım, kendi koşullarım yüzünden fotoğrafa küstüm de diyebilirim. Fotoğraf çekmeyi öteledim ve buna paralel olarak emekli olup fotoğraf projelerinin peşinde koşacağım bir hayatın hayalini kurmaya başladım. 45 yaşında bunu gerçekleştirmeyi hedefliyordum ama 49 yaşımda oldu. Emekliliğin hemen ardından 2012 yılında bu projeye başladım, 2017 yılında da son fotoğrafları çektim ve böylece Chaosmos ortaya çıktı.’’







Emin Altan (Foto:Özcan Yaman)





441) Kırmızı Kayık- Özcan Yaman- Evrensel- 7 Aralık 2018




KIRMIZI KAYIK
2018’in son haftalarında güzel bir sergi duyurusunu paylaşmak istedim. Çalışmalarını grafik ağırlıklı olarak, güncel hayatı fotoğraflayan Atilla Atala, uzun zamandır ‘Kayık’ imgesini kullanarak kavramsal alanda çalışmalar yapıyordu ve heyecanla Kırmızı Kayığın maceralarını sergilenmesini bekliyordum. Sergi duyurusunu görünce de paylaşmak ihtiyacı duydum.
Yarın (Cumartesi) saat 18.00 de açılacak olan sergi BUDE art & architecture Sanat Galerisi’inde. ‘’Yeni yıl Karma’’ resim ve fotoğraf sergisinde Atilla Atala, Ayşen Engin, Eser Güray, Hatice Nalbant, İclal Erentürk Güçsav, Neşe Gümüşcüoğlu ve Öznur Eren’in katıldığı sergi 3 Ocak 2019 tarihine kadar açık kalacak. 
Atilla Atala, Nesnel hayattan aldıklarını kendi yorumundan geçirip tekrar bize sunuyor. Kırmızı kayık ile yolculuğa çıkıyor deniz, dağ sokak, ev, masa, rakı kadehi demeden dolaşıyor. siyaseten eleştiri, gelecek adına umut yansıtan metaforik anlatımlı kavramsal fotoğraf kurgularıyla bu sergide yer alıyor. Ressam ve karikatürist olan Atilla Atala , mizahi ve ironik bir yaklaşımla fikirlerini  fotoğraf aracılığıyla gerçeğe aktarmakta ve çocukluk oyuncağımız olan kağıt kayığı ile bizi düş yolculuğuna çıkarmakta.
Dediğim gibi çalışmalarını takip edip izliyordum. Grafik ağırlıklı çalışan bir sanatçının kavramsal fotoğraflarını merakla bekliyordum. Sergide yer alan diğer arkadaşların da işlerini görmek, aynı mekanda resim ve fotoğrafların ortak dilini okumak güzel olacak. Belki daha sonra sergi ile ilgilide yazarım.
‘Bude’ ne anlama geliyor diye merak ettim, sanat galerisinin sitesinde okudum. ‘’Bude, Gürcü dilinde “kuş yuvası” anlamına gelir. Biz de ilhamımızı kuşlardan aldık. Yuvalarını özenle, sabırla ve ustalıkla inşa eden kuşlardan… ‘’ diyordu. Klasik anlamda bir sanat galerisi olmayıp Psikoterapi merkezi bünyesinde hayatla sanatın kesişip, sanatın yer aldığı bir mekanda sergilerin gerçekleştiriliyor.
 İzlemek isteyenler için Adres: Halaskargazi Cad. Selim Bey Apt. N0:86 Kat:4 D:5 Osmanbey, Şişli İstanbul.