Translate

Bu Blogda Ara

488- PANDEMİK KAOS - ÖZCAN YAMAN - EVRENSEL- 29 mayıs 2020

Pandemik kaos

   Diyorlar ki; “Dünyamız COVID-19 virüsü tehdidi altında. Zengin fakir ayırmıyor. Hepimiz aynı gemideyiz. Sosyal izolasyon, temizlik”... Pandemiyle birlikte yönetenlerin ağzından düşürmedikleri bu söylemler ne kadar doğru? Üstüne komplo teorilerini ekleyin… Eğer “nedenleri” sormaz veya sorgulamazsak kader deyip ya Allah’a havale etmemiz ya da sineye çekmemiz bekleniyor.

Kapitalizm öyle bir sistemleşti ki 1929’da yaşadığı krizi ve yeni ortaya çıkan pandemiler dönemine ‘vahşi kapitalizm’ dönemi dediler. Ardından ‘insani kapitalizm’ kavramını geliştirdiler ‘neoliberal’ politikalar dediler. Sözde daha demokratik, fırsat eşitliğine dayalı, sorumlu ama serbest ekonomik serbestlikli falan. Brecht’in deyimiyle ‘…Ama ekmek satılmadı daha ucuza’… Adaletsizlik ve gelir dağılımı aldı başını gitti. Dünya nüfusunun yüzde 15’lik dilimi her şeyin sahibi oldu.  E kolay değil tabii daha daha fazla kazanmak için doğayı talan etmeyi ihmal etmeden, ekoloji, börtü böcek hayvanların yaşam alanları ne varsa canına okumaya başladılar. Sonra deniz altı- üstü, gökyüzü, hava, oksijen, yağmur para indexlenebilecek ne varsa içine edilmelerini sağladılar. Yeter mi? Yetmez tabii. Ortadoğu’da hegemonya, milliyetçilik ve inançlar üstünden savaşlarda milyonlarca insanın ölmesini sağlarlarken bol bol silah sattılar. Ama yeter mi? Yetmez tabii. Sağlık, teknoloji alanlarını ‘modern’ daha ‘modern’ hale getirip yeni ilaç ve kimyasal savaş endüstrileri geliştirip daha çok kazandılar. Bir yılda sömürge ülkeler diyebileceğimiz Afrika ülkelerinde açlık ve yoksulluk ile buna bağlı hastalıklardan ölen çocuk sayısı milyonları geçince pandemiye ne gerek vardı ki. Takdir-i ilahi sayılsındı. Onlarla aynı gemide değildik ve dünyanın zengin ülkelerine bir salgın yoktu.

Yani sınıfsal bir seçim yapıyordu hastalıklar, virüsler. Ve insanlar öbür dünyaya göçüyorlardı. Ama bu sefer yaşananlar çok başkaydı. Sınıf, sınır yani zengin fakir ayırmıyordu. Korona, işte insanlık düşmanı bir virüs.

Dünyanın içine bu kadar edilirse o pislikten bıkan doğa yeter deyip virüs silahını yarattı. Evet önceleri de pandemiler oldu. İnsanlar öldü(rüldü). Ama kapitalizm yeni kavramlarla revize edildi. Vahşilikten insaniliğe evrilmiş. Adaletsizlik ve sömürü daha da katmerleşti.  

Anlayın artık doğa ezilenleri yoksulları uyarıyor aslında ‘Yıllardır sömürülüyor, yaşam haklarınız elinizden alınıyor hâlâ bir halt edemiyorsun’ diye isyan ediyor. Dünya sistemi şimdi çıkış yolu arıyor. Neoliberal politikalar çöküyor. Büyük bir kaos derinlerden geliyor.

Bir saat, bir dakika bile sermaye için para demekken üç ay rölantide çalışmak mahvolduk seslerini işitiyor musunuz? İşçiler yoksullar çalıştırılırken, patronlar korunaklı mekanlarında pandeminin bitmesini bekliyorlar. Yeter ki makineler çalışsın.  Bu eşitsizlik bile sınıfsal ayrımın ne olduğunu gösteriyor. Borsa rakamları birbirine karışıyor, istatiksel veriler hızla aşağıya iniyor. Sermaye bağırıyor kahrolsun COVID-19 aman Allah’ım ikinci üçüncü dalgalarda gelebilirmiş eyvah ki eyvah.. Gitti gidiyor paralar…

Dikkat ettiniz mi? Gündem her yerde koronavirüs salgını. Savaşlar durdu veya Libya’da olduğu gibi maske takıp birbirlerini öldürüyorlar. Suriye meselesi ne oldu? Ambargolar ne oldu? Küba deldi yine ‘İnsan sağlığı söz konusuysa gerisi teferruat’ diyerek insanlık dersi vermedi mi? Amerika yalpalayıp duruyor, İngiltere boşuna ‘doğal bağışıklık’ yöntemini deneyelim demedi. 

Pandemi kapitalizmi bir kez daha sorgulamaya çağırdı. Şimdi fedakarlık zamanı işçiler köle olun her şey eski haline dönsün diyecekler. 

Kısacası; Doğaya insana saygılı bir sistem kurulmazsa daha çok kısa süreli pandemiler yaşayacağız. Kaos homurdanarak başladı. Benden söylemesi…

https://www.evrensel.net/yazi/86438/pandemik-kaos



 


487- Ortaklaşa Bir Editöryel Fotoğraf Çalışması ‘’KORONA GÜNLERİNDE FOTOĞRAF’’ ÖZCAN YAMAN-15 mayıs 2020

Ortaklaşa Bir Editöryel Fotoğraf Çalışması 

‘’KORONA GÜNLERİNDE FOTOĞRAF’’

 

Korona’lı günler başlayınca yazılarımızda bu eksende oluyor. Türkiye’yle birlikte tüm dünya bir pandeminin etkisi altında aylardır covit 19 virüsüyle yaşıyoruz. Hızla dijital teknolojiyle haşır neşirliğimiz artıyor.

Dünyanın birçok ülkesinde fotoğrafçılar ya da fotoğraf çeken herkes görev başına çağrılıyor. Kamu ve özel kurumlar bir yandan, sanat ve fotoğraf dernekleri diğer yandan, bireysel girişimle fotoğrafçılar öbür yandan internet üzerinden on-line olarak fotoğraf projeleri, sohbetleri, arşivi yapıyorlar.  

Örneğin Viyana’da sanat müzeleri bu günleri belgeleyen fotoğraflar iletilmesini istiyor ve tarihe kalıcılık sağlamaya çalıştığını duyuruyor.

Türkiye’de de durum aynı. İfsaktan, İfod’a, Fotoğraf kolektifleri ve fotoğrafçılar kendi çaplarında internet üzerinden örgütleniyor, belge biriktiriyor ve eğitime devam etmeye çalışıyorlar. Belki de en kapsamlısı ‘’Korona Günlerinde Fotoğraf’’ başlığı ile şu günlerde hararetle sürüyor. Sonuçlandırıldığında Türkiye’de gerçekleşen projelerle birlikte hacimli bir pandemi dönemi belgesli ortaya çıkacak gibi gözüküyor. Belki de uluslararası platformlarda ortak çalışma projelerinde yer alacak. Çalışma esnasında özellikle editörlerin metinleri önemli kuramsal birikim olarak kendini gösterdi. Editörler arasında fotoğrafın konu olan alanlarında kendisi fotoğrafçı olmayan sosyal bilimci, sanat kuramcısı, sanatçı/fotoğrafçı, Akademisyenlerin olması çalışmanın teorik alanını oluştururken onların fotoğraf okumalarının getireceği değerli katkıların ortaya çıkacağını da düşünüyorum.

En önemlisi ise herkesin çalışmaları, günlük gelişmeleri takip edebileceği tüm editör mektuplarından yararlanabileceği bir şeffaflığı kapsadığını da belirtmek isterim. Tabii bu hacimli çalışmanın en önemli ayaklarından biri olan teknik destek ve organizasyonun takdire şayan yanını da vurgulamak gerekiyor. Bu başarıyı Bülent Tüccar, Cem Demir ile özellikle görsel/grafik çalışmalarıyla Günsel Baki ile Yücel Tunca’nın gayretlerinin altını çizmem gerek. Katılımcılar ise bu projenin gerçekleşmesinde en önemli unsur. Kısa süre içinde 400’e yakın örgütlenen katılımcı/fotoğrafçıların gayretleri ise önemli.

İsteyen arkadaşlar Web sitesinden; https://www.koronagunlerindefotograf.com ve sosyal medya hesaplarından https://www.facebook.com/koronagunlerindefotograf/ şimdiden takip edebilirler. Mektuplardan yararlanabilirler.

Sitede yayınlanan açıklamadan kısa bilgi vermek gerekirse;

 

Ortaklaşa Bir Editöryel Fotoğraf Çalışması ‘’Korona Günlerinde Fotoğraf’’

 ‘’Koronavirüs kaynaklı pandeminin günlük yaşantımızdaki psikolojik, sosyal ve ekonomik etkilerini fotoğraflıyor, paylaşıyor, biriktiriyoruz. Covid-19 virüsünden korunmak amacıyla farklı biçimlerde de olsa sınırlanmış hayatlarımızın "içeriden" ve "dışarıdan" görsel yansımalarından oluşacak Korona Günlerinde Fotoğraf çalışmasına hallerimizi, duygularımızı, anlarımızı fark ederek, kendimize daha içerden bakmayı deneyerek, bugünlerin görsel belleğinin oluşmasına katkıda bulunuyoruz.’’…

"Bu çalışmanın fikri 10 Nisan 2020’de eski Fotoğraf Vakfı – Galata Fotoğrafhanesi kurucuları arasında ortaya çıktı. İki gün sonra, 12 Nisan’da, Vakıf ve Fotoğrafhane’nin aktif katılımcıları arasında dolaşıma girdi. 14 Nisan’da ise daha geniş bir çevrede tartışmaya açıldı. İki hafta süren hazırlık çalışmaları sonucunda Korona Günlerinde Fotoğraf görsel bellek çalışmasının duyurusu Aykan Özener, Aylin Leblebici, Bülent Tüccar, Cem Demir, Dora Günel, Emin Altan, Günseli Baki, Handan Tunç, Hüseyin Yılmaz, Kamuran Feyzioğlu, Kemal Cengizkan, Necmi Kavuncu, Özcan Yaman, Özcan Yurdalan, Serkan Çolak, Silva Bingaz, Sinan Kılıç, Yusuf Aslan ve Yücel Tunca tarafından 27.04.2020 saat 00:35’te yapıldı.

02 Mayıs 2020 tarihinde web sitesi ve sosyal medya hesapları açıldı. Katılımcılara duyurular yapıldı. Editörler , teknik ekip ve katılımcılarla toplamda 400 kişinin ortaklaşa katıldığı bir fotoğraf projesi sürüyor.

Her faaliyetimizde olduğu gibi Korona Günlerinde Fotoğraf çalışmasında da ötekileştirmeden ve ayrıştırmadan, diğerine dokunan bir dil geliştirmeye özen gösteririz. Ayrımcılığı, ırkçılığı, cinsiyetçiliği, türcülük ve şiddeti özendiren çalışmalar bu proje kapsamında kabul edilemez."

 

Tekil fotoğraflar ve Seri fotoğraflar olmak üzere 2 ana dalda gerçekleştirilen projelerin bir aksilik çıkmazsa haziran ayı sonlarında tamamlanması planlanmış durumda.

 

Birinci Çalışma Grubu Editörleri

​Arzu Arbak, Günseli Baki, Silva Bingaz, Kemal Cengizkan, Orhan Cem Çetin, Serkan Çolak, Handan Saygon Dayı, Kamuran Feyzioğlu, Dora Günel, Mehmet Kaçmaz, Sinan Kılıç, Esin Koç, Fethiye Özdal, Aylin Leblebici Öztürk , Yücel Tunca, Handan Tunç, Eda Yiğit, Özcan Yurdalan

 

İkinci Çalışma Grubu Editörleri

​Gülbin Özdamar Akarçay, Sevil Alkan, Emin Altan, Yusuf Aslan , Fadime Aygün, Gölnur Cengiz, Orhan Cem Çetin , Handan Saygon Dayı, İmren Doğan , Kamuran Feyzioğlu, Murat Germen, İsmail Gökçe, Gülay Kayacan, Sinan Kılıç, Esin Koç, Fethiye Özdal , Aykan Özener, Neriman Polat, Gamze Toksoy, Yücel Tunca, Özcan Yaman, Hüseyin Yılmaz.

Başlık ekle



 

 


486-KORONA GÜNLERİNDEN DERS ÇIKARMAK…ÖZCAN YAMAN-EVRENSEL-8 MAYIS 2020

FOTO:ÖZCAN YAMAN

KORONA GÜNLERİNDEN DERS ÇIKARMAK…

‘Korona Günlerinin Gösterdiği’ başlıklı önceki yazımda bir noktaya *mim* koymuştum. Teknolojinin gelişimi herkesin fotoğraf çekebilir hale gelmesini sağlamıştır demiştim. Öncelikle bir örnekle devam edeyim. 1925’te “AIZ ( Arbeiter Illustrierte Zeitung/Resimli İşçi dergisi/gazetesi)” Bir yandan batıya genç Sovyetleri anlatıp tanıtırken diğer yandan da Sovyet devriminin ideolojik açılımlarını sayfalarına taşıyordu. Hitler’in iktidara gelişine kadar düzenli yayımlanan dergi kapandığında haftalık 500 bin tirajı aşmıştı.  “Herkes Fotoğraf Çekebilir” sloganıyla İşçilere fotoğraf çekimleri öğretiliyor ve işçilerden gelen fotoğraflar yayımlanıyordu. İşin öznesi işçi sınıfı olduğuna göre işçilerin fotoğrafla ilişkileri sağlanmalı ve kendi gerçeklerini kendilerinin gözünden göstermek düşüncesi başarılı olmuştu. İşçi bölgelerinde karanlık oda kurup fotoğraf basması ve fotoğraf makinesi kullanımları öğretiliyordu. Öğrenenler öğrenmek isteyenlere hocalık yaparak büyüyorlardı. Dergi bununla sınırlı olmayıp dönemin önemli sanatçı ve düşünürlerinin katkılarını da sayfalarına taşımış teorik bilgileri de okurlarıyla paylaşır duruma getirmiştir. (AIZ deneyimiyle ilgili kısa bir özet için:  https://www.evrensel.net/yazi/79250/sovyetlerde-fotograf-7-herkes-fotograf-cekebilir)

Bugün özellikle (Korona günlerinde) o yıllardaki teknolojik sorunların epey bir önündeyiz. Yine işçilerle birlikte fotoğraf atölye çalışmaları düzenlenerek işin etkili teknik ve estetik değerleri verilebilir. Madem ki sınıfın kendisi zaten çekiyor, nasıl ve neden doğru düzgün çekerek hem sorunlarını hem de sınıf mücadelesinde bir mevzii olmasın? Burada sözüm sınıf mücadelesi içinde olan kurumlara tabii. Eğitim görüntünün kalitesini değiştirir. Üstelik hocalık yapacak gönüllü birçok fotoğrafçı arkadaş var. Bu alanda adım atılırsa o zaman ‘mim’ koyduğum ya kalite? Sorunu da aşılır. Bu hem kendi mecralarımızın zenginleşmesi hem de sınıf mücadelesinde görünürlüğün artmasına hizmet eder. Keşke bu konuda yazan çizen öneri getiren, eleştiren arkadaşlar olsa da konuyu geliştirsek. Korona Günlerinde 1 Mayıs 2020 sanal ortamlarda kutlanırken bir kez daha ne yapabiliriz sorularını soralım.



 


485-KORONA GÜNLERİNDE 1 MAYIS - ÖZCAN YAMAN - EVRENSEL- 1 MAYIS 2020

FOTO:ÖZCAN YAMAN

KORONA GÜNLERİNDE 1 MAYIS.

Yaklaşık 20 gündür evden kapının önüne bile çıkmadım. Öncesinde Badem’le parka, bakkala gidip geliyordum. Yolda enstantene fotoğraflar çekiyordum, bu günleri belgelemek adına. Sonra evde köpeğim Badem, kedilerim Lilith, Loya ve Leon ile bol bol fotoğraf çekiyorum. Bazen makine bazen cep telefonuyla. Mutfaktan, kitaplığa çekmediğim yer kalmadı😊) Tam bir tecrit hayatı yani. Tabii Tv, bilgisayar, cep telefonu 24 saat açık. Sonra emekli maaşını kırka bölüp hiçbir şeye yetirememek. Bankaların mesaj ve sesli aramalarıyla taciz edilmek, kartlar hizmet dışına düşüyor. Derken ev sahibi kibar ama korkarak ‘kirayı ne zaman yatırabileceksiniz’ soruları içinde yazı, fotoğraf üretmek çabaları.

Aslında bu satırları okuyan sizlerin de farklı olmadığını biliyorum.

Yirmi yıl önce bu koşulları yaşasaydık ne yapardım diye düşünüyorum. Dijital teknoloji henüz kaliteli fotoğraf çekebilecek düzeyde değilken. Sırtta çanta, Yüzde maske eldiven sokak sokak İstanbul’un gecesini sabahını fotoğraflardım. Yaşadığımız anların tarihe tanıklığının zorunluluğu derdim. Şimdi ise kendi yaşantımın tanıklığını yapıyorum. Aslında yaşı benimle (55 üstü) aynı civarda olanların da yaptığı bu. Peki yanlış mı yapıyoruz? Bence hayır.

Günümüz teknolojisi herkesin yaşananları anında kaydedip paylaşabileceği bir duruma geldi. Bir yerde olan gelişme anında bilgisayarımıza, Tv ekranlarına video/ fotoğraf olarak düşüyor. Yani yaşananlar belgeleniyor. Sosyal medyadan bu görüntüler toplansa 2020 yılı korona günleri dakika dakika arşivlenmiş olur.

Fotoğraf/video Teknolojinin gelişimi herkesi belgeselci yapıyor. Teknik estetik boyutlarını ayrıca tartışırız. Bugün isim yapmış belgeselci/fotojurnalist fotoğrafçıların birçoğu, az sayıda insanın fotoğraf makinası kullanabilir durumda olması nedeniyle ve sorumluluğu kendilerine görev edinmelerinden ortaya çıkmışlardır. Aldıkları büyük sorumluluk meslek/sanatlarının incelikleri gereği teknik ve estetiklerini etkili kullanmalarını gerektirmiştir. Bugün ikon fotoğrafların yaratıcıları olmuşlardır. Dünyadaki hareketliliğin belgelenmesi gerekiyordu ve bunu fotoğraf çekmeyi bilenler yapıyordu. Üstelik şimdi ki gibi aç karınla veya karın tokluğuna değil, ciddi ciddi ekonomilerini de sağlayarak. Yani parada kazanarak. Aynı zamanda tanınmalarına da yol açıyordu. Bugün bir olay oluyor ve yüzlerce kişi aynı kareleri çekiyor. Eskiden bir olay oluyordu bir veya iki kişi çekiyorlardı. Misal; Korona öncesi, savaş veya sınırların açılmasında Edirne’den çıkış yapan mülteciler kendi durumlarını kendileri cep telefonlarıyla paylaşıyorlardı. Hatta medya bu görüntülerle haberler yapıyordu. Güncel örnek verelim; Sokağa çıkma evde kal dendi. Ama çalışmak zorunda bırakılanların işyerlerindeki koşulları ve eylemleri de yine aynı biçimde medyaya yansıdı.

Şimdi ‘ama o görüntüler ne kadar kaliteliydi’ diye soranlar olacak. Bence böyle bir soruya hiç gerek yok. Olguyu bize aktardı mı? Evet. Bitmiştir. Daha etkileyici ve estetiğini hızla öğrenecek ve yapmayı da becereceklerdir. Nasıl mı? Bu noktaya bir *mim koymak istiyorum. Bu *mim’i yer darlığı nedeniyle sonraki bir yazıya bırakıyorum.

Korona günleri göstermiştir ki artık belgesel / jurnalistik fotoğrafçılık yeni mevziler kazanarak gelişmektedir. Bu görüntüleri iyi tahlil edecek ve yorumlayarak yayınlayacak masa üstü editörlerin yeterliliği önem kazanmaktadır. Fotoğrafçı olmak kadar, fotoğraftan anlayan olmak da ihtiyaç olarak kendini göstermektedir.

Virüs salgını 1 Mayıs’ı bu teknolojik/dijital sanal dünyada da kutlamayı da öğretti. Bu tarihi anda yaşayan bizler yarına fotoğraflarla belge bırakacağız. Artık hepimiz fotoğrafçıyız ve tanık olduklarımızı çekecek/paylaşacağız…1 Mayıs’a hepimiz bir fotoğrafçı olarak katılıp paylaşacağız. Yaşasın 1 Mayıs.