Teşekkürler Fazıl Say
Sanatçı Fazıl Say ile Başkan/Cumhurbaşkanı/AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın konser hikayeleri geçen haftanın gündemi oldu. Yandaş ve muhalif medyalarda geniş çaplı değerlendirmeler, eleştiriler yapıldı. Sonuçları üç ana grupta toplayabiliriz.
- Fazıl Say konser zamanına kadar çizdiği muhalif duruştan çark etti. İktidarın gücüne boyun eğdi. Dünya çapında önemli bir sanatçı olabilir ama iktidar karşısında biat etti. Otoriter devlet yapısına boyun eğdi. Fazıl Say’ın attığı tweetlerden, söyleşilerdeki konuşmalardan örnekler, Recep Tayyip Bey’in, Fazıl Say için söyledikleri vs. yazılıp çizildi. Liberallerin döneklikleri vs. vs.
- Fazıl Say’ın doğru olanı yaptığı, koskoca bir başkanla kavgalı olunmaması gerektiği, sanatın ülkenin mutluluğu için iktidarla vatan millet adına barışık olunması gerektiği...vs. Ama haddinin de bildirilmesi önemliydi ki Akit gazetesi bu işi üstlenmişti.
- Sanat ve siyasetin ayrı şeyler olduğu, sanatçıların duyarlı ve yaratıcı insanlar olduğu, Fazıl Say’ın 8.5 yaşından beri piyano çaldığı, dünyanın tanıdığı bir büyük sanatçı olduğu, ülkenin bekası ve geleceği için insani duyarlılık ve hassaslığın önemi, Fazıl Say’ın sağduyulu davranarak ve Recep Tayyip Bey’in hatasını anladığını göstermesi bakımından doğru olanı yaptığı, hatta Recep Tayyip Bey’le kavgalı olan diğer sanatçılarda da aynı hassaslığın olması gerektiği vs...Demokrasinin hoşgörü olduğu, Fazıl Say’ın sanatçı duyarlılığı ile güzel bir davranış sergilediği vs.
Kabaca bu üç grupta ideolojik bakış açılarına göre olayı değerlendirdiler.
Ben biraz farklı yaklaşıp tersinden yorumlamak istiyorum.
“İki temel sorunu var insanlığın; adaletsizlik ve anlamsızlık.
Birine karşı hukuku bulduk, diğerine karşı sanatı.
Ama insanlar hukuka ulaşamadı… ve sanat insanlara…”
Ben biraz farklı yaklaşıp tersinden yorumlamak istiyorum.
“İki temel sorunu var insanlığın; adaletsizlik ve anlamsızlık.
Birine karşı hukuku bulduk, diğerine karşı sanatı.
Ama insanlar hukuka ulaşamadı… ve sanat insanlara…”
Nietzsche 20. yüzyılı böyle özetlemiş. 21. yüzyıla girdik epey bir sürede bu özet geçerliliğini koruyacak gibi. Buradaki terazinin bir kefesinde sanat-toplum ilişkisini, öbür kefede de yaşadığımız adalet(siz)-hukuk(suz)- antidemokratik yapısıyla siyaset ve iktidar yapısını tartınız.
Evet Fazıl Say’a teşekkür etmek lazım. Çünkü;
Seçimler gündem olmuşken, Suriye’de satranç oyunları sürerken, Metin Akpınar ile Müjdat Gezen meselesi yaşandı derken, Fazıl Say ile Recep Tayyip Erdoğan’ın karşılıklı incelikleriyle mesajlarını alınca kızdık veya sevindik. Dünya ölçeğinde yaşananları değerlendirdik. Yeniden okuduk, izledik. Sanat ile siyaset ilişkisini, sanatçı duruşu ile iktidar ilişkisini yeniden sorguladık. Hitler döneminden, Soğuk Savaş dönemine sanatçıların tavırlarını, köy enstitülerinden AKP iktidarına, geçmişi bir kez daha güncelledik. Fazıl Say’ın bir istisna olmadığını gördüm. Ya da Fazıl Say’ın duruşunun pek de garipsenecek bir tarafının olmadığını gördüm. Yazıp çizeceksek AKP’nin ilk hükümetinde kültür bakanı olan Ertuğrul Günay’dan, onun bakanlığı zamanında içine tükürülen sanat eserlerine ve Mehmet Aksoy'un heykelinin yıkılışını hatırlayın. Bir uçak dolusu şarkıcı türkücü arasında bir zamanların Fazıl Say’dan daha solcu sanatçılarının savrulmalarını hatırlayın. Dünya çapındaki fotoğrafçımız Ara Güler’in duruşunu hatırlayın. Emine Hanım’ın modern sanata muhafazakar bakışıyla destek ve katkılarını hatırlarken, çağdaş sanatçıların hatıra fotoğraflarını hatırlayın. O kadar çok hatırlayacağımız sanat ve iktidar ilişkisini yaşadık ve yaşıyoruz ki...
Yarın başka sürprizlere de hazır olun derim.
İktidar güç demektir. Toplumun en az yarısı güce tapıyorsa, sanatçılar bundan azade değildir. Sanatçının görevi toplumu sorgulayan kitlelere dönüştürmektir. Bunun başarılamadığı ülkelerde elit ve korunaklı alanda olduğunu düşünen sanatçılar da toplumuna benzer. Toplumla ilişkileri yaşadıkları korunaklı alanların sarsılmasına kadardır. Yani sanat da , bilim de ideolojik bir içerik taşır. Kısaca üç tip sanatçı vardır.
A) İktidardan yana olanlar: Mevcut sistemin devam etmesi için sanatı meslek olarak yaparak iktidarın şatafatından yararlananlar.
B) Liberal olanlar: En çok da hümanizmden söz edenlerdir. Emek ve emekçinin haklarının savunulmasından, demokrasi söylemine kadar her alanda iktidarla halk arasında denge kurmaya çalışırlar. Hür teşebbüsün sanat yatırımlarını organize ederken sponsorlar düzeninin gelişmesinin faydalarının sanata nasıl dönüştüğünü ballandırırlar. Tarafsız ve bağımsız olduklarından dem vururlar. Zoru görünce iktidardan yana seçimlerini yaparlar.
C) Muhalif olanlar: Taraf tutarlar. Daima umut saçarlar. Sanatı bir meslek olarak değil, duygu ve düşüncelerin biçime kavuşturulmuş ifade biçimi olduğunu savunurlar. Sınıfsal yaklaşırlar. Sennur Sezer’in tanımlamasıyla işçi sınıfının yanında değil, içinde yer alırlar.
Şimdi soru şu olmalı; sizin sanatçılarınız hangi gruptan?
İşte tüm bu sorgulamaları yeniden yaptırdığı ve hatırlattığı için bir kez daha teşekkürler Fazıl Say’a.