Translate

Bu Blogda Ara

484- ARA GÜLER miydi, Ağlar mıydı?özcan yaman- Evrensel-24 nisan 2020

foto:özcan yaman

foto-özcan yaman



ARA GÜLER miydi, Ağlar mıydı?

 

Ara Güler’ i, Çoşkun Aral’ı, Doğuş Grubu holdingi bu yazıyı okuyanlar tanır, bilir. Konumuz bu üçgen içinde geçmektedir. 2015 yılında  Ara Güler’in tüm arşivini ve mirasını Doğuş Grubuna bıraktı/Bırakmadı tartışmasıyla geçmişti. Ben de o zaman Evrensel Gazetesinde ‘’Fotoğraf Tarihinden Güncelliğe…’’ başlıklı bir yazı yazmıştım. Neyse dileyen Evrensel arşivden ulaşıp okuyabilir.

Neydi mevzuu; 

“..3 milyon avro değer belirlenen ve kendisinin fotoğrafçılıkla ilgili malzemeleri ve arşivi ile 7 adet bağımsız bölüme sahip binadaki taşınmazının ayni sermaye olarak konulması karşılığında, Ara Güler’e aylık 50.000 TL huzur hakkı ödenecek. Kısaca Güler, kendisi ve mirasçıları açısından sonuçta aylık 50.000 TL huzur hakkı karşılığında tüm edinimini şirkete ve dolayısıyla Doğuş’a devretmiş oluyor…” Basında yer alan haberdi.

Sonrasında anlaşmanın bozulduğu yolunda bir açıklama geldi:

“…fotoğraf arşivini, geçtiğimiz 18 Kasım’da Doğuş grubuna satmıştı. Doğuş Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ferit Şahenk’in bizzat uğraştığı anlaşma konusunda Güler’i asıl olarak Doğuş Grubu’nun Avukatının ikna ettiği öğrenilmişti. Ortaya çıkan yeni bilgiye göre ise, gelen tepkiler üzerine bizzat Ara Güler sözleşmeyi bozdu… ” deniliyordu.

(http://www.demokrathaber.net/kultur-sanat/ara-guler-gelen-tepkiler-uzerine-dogus-grubuyla-yaptigi-sozlesmeyi-bozdu-h58072.html)

Sonra bir açıklama daha…

“… Ara Güler’e yakın zaman önce Doğuş Grubu ile anlaşmayı iptal ettiğine yönelik haberleri sorma fırsatı bulduk. Güler’in arşivinin Doğuş Grubu tarafından kurulacak bir müzeye aktarılacağı basına yansımış, ancak Ara Güler’in bu anlaşmayı bozduğu yazılmıştı. Ara Güler sorumuz üzerine “Anlaşmam filan bozulmadı, devam ediyor. ..Bir gazetecinin haberi, böyle şeylere inanmayın” yanıtını verdi…
(
http://kulturservisi.com/p/ara-guler-dogus-grubuyla-anlasmam-filan-bozulmadi)

Nihayetinde ilk açıklamanın doğru olduğu anlaşıldı, çokça konuşuldu.

 

İhtarname!..

Korona karantina günlerinden birinde 7 nisan 2020 tarihinde twitter’dan Çoşkun Aral’ın paylaşımından Doğuş Grubu’nun Ara Güler belgeselinin Telif hakları çerçevesinde ihtarda bulunduğunu öğrendik. Fakat ne fotoğraf camiasında, ne sosyal medyalarda geniş manada bir karşılık bulmadığını gördüm. Ben de Mirat Can Pekcanatlı’nın paylaşımından haberdar oldum. Konuyu inceledim bir iki internet haber sitesinde yer aldığını gördüm.

 

Çoşkun Aral’ın Ara Güler’le ilişkisi derin dostluk ve usta çırak ilişkisine dayandığını bilmeyen yoktur. Belgeselci, Savaş muhabiri Çoşkun Aral Ara Güler’in sağlığında belgeselini yapmak istiyor. Ara Güler kendisini yakından tanıyan eski çırağından daha iyi onu anlatacak kim olabilir ki diye düşünmüş olabilir.  Çoşkun Aral deneyim sahibi olarak ‘’Abi gel sen bana yazılı bir izin belgesi ver ‘’ der. Yetmez belgesel boyunca rıza ile çekimlerin yapılmasını sağlar.

2018 yılında Ara Güler hayatını kaybetti. Çoşkun Aral ‘’Bu Dünya Böyle Dünya’’ isimli belgeselini yayınlamıştı. Ak sanat’ta ve bilumum yerde gösterinleri yapılmıştı. Karantina günleri başlayınca Coşkun Aral belgeseli you tube’den yayınlar.  Ta ki 7 nisan günü Doğuş Grubundan gelen ihtarnameyi alana kadar.

 

 

Coşkun Aral konuyla ilgili olarak Gazete Müstehak ‘ta ve  Haberci sitesinde yaptığı açıklamada şöyle diyor; 

“Belgesel 1986-2018 yılları arasında yapılan çekimlerle hazırlandı. Belgeselde kullanılan fotoğraflar yine Ara Güler’in kendisi tarafından bana verilmişti. Doğuş Grubu’nun da belgeseli yaptığımdan haberi vardı. Bu müdahaleyi anlayamadım. İleride böyle bir engellemeyle olur da karşılaşırsam diye Ara’nın kendi el yazısıyla bana yazdığı izin var. Ne Ara Güler’in isminin ne de Doğuş Grubu’nun böyle bir engellemeyle gündeme gelmesini istemiyorum. O nedenle yayından kaldırdım. Amacım insanların Ara Güler’i kendi ağzından tanımasıydı.”

 

Doğuş Grubu’nun Coşkun Aral’a gönderdiği ihtarnamede ise şu ifadeler yer aldı:

“Sayın Coşkun Aral,

“Merhum Ara Güler ile Doğuş Holding A.Ş. ortaklığında kurulan Ara Güler Doğuş Sanat ve Müzecilik A.Ş. (‘Şirket’), 23.06.2016 tarihinde fotoğraf sanatçısı merhum Ara Güler ile akdettiği İş Birliği ve Ortaklık Sözleşmesi ve noterlikçe düzenlenen 06.09.2016 tarihli Devir Beyanı uyarınca, Ara Güler’e ait tüm eserlerin Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nca korunan tüm mali haklarının ve yapısı itibariyle sanatçının şahsına sıkı sıkıya bağlı olanlar dışındaki tüm manevi haklarının münhasır sahibi konumuna gelmiştir. Dolayısıyla, Ara Güler’in eserlerinin herhangi bir şekil ve mecrada kullanımı, münhasır hak sahibi konumundaki Şirket iznine tabidir.

 

“Hal böyle iken, tarafınızca birtakım Ara Güler fotoğraflarının yer aldığı ‘Bu Dünya Böyle Dünya-Ara Güler Belgeseli’nin (‘Belgesel’) https://www.youtube.com/channel/UCbTMeHc82kdBcXLzkzJValQ,

https://www.instagram.com/p/B-he32qpYlL/ ve https://www.instagram.com/p/B-ecy4UJX8R/ URL adresli sosyal medya hesaplarınızdan yayımlandığını öğrenmiş bulunmaktayız. Hiç kuşkusuz bu durum, vaki kullanımınıza izin veren bir yazılı rıza veya anlaşma olmaması sebebiyle, Şirket’in Ara Güler eserlerine dair sahip olduğu telif haklarının açıkça ihlalini teşkil etmektedir.

 

“Bu nedenle, derhal (i) Ara Güler’in eserleriyle ilgili izinsiz ve hukuka aykırı olarak YouTube üzerinden yayımlanan Belgesel’i ve Belgesel’e ait Instagram postlarını kaldırmanızı, (ii) aynı şekilde herhangi bir çevrimiçi veya basılı kopya veya yayında bu eserlerin kullanımını durdurmanızı ve (iii) böyle bir tekrardan ve benzeri fiillerden kaçınmanızı ihtaren bildiririz. Ayrıca bu konudaki ihlaller devam edecek olursa ihlâlin durdurulması ve maddi ve cezai tazminatlar için Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca tarafımıza tanınan tüm yasal yollara başvuracağımızı da ihtaren bildiririz.”

Saygılarımızla,

Ara Güler Doğuş Sanat ve Müzecilik A.Ş.

Nimet Yegin

Çoşkun Aral, Ara Güler’in kendi el yazısıyla aldığı belgeyi de paylaşmış. Konuyla ilgili özel haber yapan MedyaRadar sitesi hukuksal açıdan şöyle değerlendiriyor.

 ‘’ HUKUK NE DİYOR?
Yaşanan tartışmayı telif hakları konusunda uzman olan Avukat Arabulucu Özlem Bora şöyle değerlendirdi: ‘’Ara Güler sağlığında kendi el yazısı ve ıslak imzası ile Çoşkun Aral’a belgesel yapımı için açık bir onay vermiştir. Ara Güler, hazırlanan belgesel kapsamında kameraya doğru dönerek konuşmuş ve konuştuğu bölümler kayda alınarak belgesele eklenmiştir. Hatta, Ara Güler, sonrasında belgeseli izlemiş ve eklemeler ile çıkarmalar yapmıştır. 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu dikkate alındığında sarih (açık) bir onay mevcuttur. 5846 sayılı Yasaya göre eser mahiyetinde olsun ya da olmasın her türlü fotoğraf ve görüntü korunmaktadır. Tabi ki bu düzenlemenin istisnaları vardır; Fotoğrafı çekilen kişinin onayı da bir istisnadır. Toplumsal hayata mal olmuş kişilerin resim ve görüntüleri de istisna kapsamındadır. Sipariş üzerine yapılan çalışmalar da istisna kapsamındadır. Dolayısıyla bu olay bu iki konuda istisnadır ve Coşkun Aral’ın yayın hakkı vardır.’’ (
https://www.medyaradar.com/dogus-grubu-ile-usta-gazeteci-arasinda-kriz-ara-guler-belgeseli-telife-takildi-medyaradarozel-haberi-2024675)

 

Sonuç olarak;

Konu muhatapları arasında halledilir mi yoksa mahkemeye mi gider bilemem. Ama bildiğim tek şey sermaye gruplarının sanat/sanatçıya katkılarının pek şaşırtıcı olmadığıdır.

 

Ara Güler topluma mal olmuş bir fotomuhabiri/sanatçıdır. Doğuş grubu ne kadar başarılı olabilir bilemem. Yapı kredi Nazım Hikmet’e ne kadar sahip olduysa, Doğuş grubu da o kadar sahip olabilir bence. Tabii fotoğraf dünyası ve sevenleri sahip çıkarsa!.

 

Yazıyı sermayenin sanata ve sanatçıya katkılarını(!) anlatmakla uzatmak istemiyorum. Bu konuyla ilgili görüşlerimi yüzlerce kez yazdım. Marx özetlemiş zaten ‘’Kapitalizm gölgesini satamayacağı ağacı keser!’’ O kadar tanınmış sanatçılar varken neden Ara Güler’e yatırım yaparlar? Bunu bir düşünelim. Mülkiyet ilişkileri ve miras hukuku değişmeden bu yatırımcılar da değişmeyecek bunu da biliyoruz. İyi ama koskoca Ara Güler’in arşivinin kaybolmasından daha iyi değil mi? Diye düşünen arkadaşlar, Bir çok sanatçının sermayenin şaşaalı dünyasında korunmak istemesi ya da mirasçılarının para kazanma amaçlı pazarlamacılar olması ne hazindir. Bu çaresizliği Doğuş grubunun Ara Güler arşivini aldığı günlerde fotoğrafçı arkadaşımız Yücel Tunca şu sözlerle özetlemişti aslında; “Ara Güler’in arşivi Doğuş Grubu tarafından alınmış ve kurulacak bir şirketin kontrolünde olacakmış. Güzel bir haber mi bu? Değil! Üzülelim, kahrolalım! Çünkü böyle bir mirasa sahip çıkacak, değerine değer katacak (paradan bahsetmiyorum elbette) bir kurumumuz yok bu memlekette…” 

(Hangi büyük sanatçımıza sahip çıkabilecek kurumlarımız oldu ki? Ara Güler’e olsun demek geldi içimden. Bu durum bir anlamda bir özeleştiri olarak da okunabilir. Ö.Y)

Bu düzen(sizlik) içinde belki Coşkun Aral kazanacak, ya başkaları? Mesela ben röportaj fotoğrafları çekmiştim. Röportajı bir belgesele çevirsem, bir sergi açmaya kalksam karşıma Doğuş grubu mu çıkacak?..

 

Ayrıca belgeseli izleyemeyenler için hala yayında olan uzun teaser’ın linkini vereyim, buyrun. https://youtu.be/b1ilRqyRtEg

Evrensel’de yayınlanan ‘’Görüntünün değil, Yaşamın Peşindeyim’’ röportajı için;  https://www.evrensel.net/haber/176467/ara-guler-goruntunun-degil-yasamin-pesindeyim

 

Not: Bu yazının kısa bir özeti 24 nisan 2020 tarihli Evrensel gazetesinde yayınlanmıştır.


ARA GÜLER miydi, Ağlar mıydı?

 

Ara Güler’ i, Çoşkun Aral’ı, Doğuş Grubu holdingi bu yazıyı okuyanlar tanır, bilir. Konumuz bu üçgen içinde geçmektedir. 2015 yılında  Ara Güler’in tüm arşivini ve mirasını Doğuş Grubuna bıraktı/Bırakmadı tartışmasıyla geçmişti. Ben de o zaman ‘’Fotoğraf Tarihinden Güncelliğe…’’ başlıklı bir yazı yazmıştım. Neyse dileyen Evrensel arşivden ulaşıp okuyabilir.

İhtarname!..

Korona karantina günlerinden birinde 7 nisan 2020 tarihinde twitter’dan Çoşkun Aral’ın paylaşımından Doğuş Grubu’nun Ara Güler belgeselinin Telif hakları çerçevesinde ihtarda bulunduğunu öğrendik. Fakat ne fotoğraf camiasında, ne sosyal medyalarda geniş manada bir karşılık bulmadığını gördüm. Ben de Mirat Can Pekcanatlı’nın paylaşımından haberdar oldum. Konuyu inceledim bir iki internet haber sitesinde yer aldığını gördüm.

 

Çoşkun Aral’ın Ara Güler’le ilişkisi derin dostluk ve usta çırak ilişkisine dayandığını bilmeyen yoktur. Belgeselci, Savaş muhabiri Çoşkun Aral Ara Güler’in sağlığında belgeselini yapmak istiyor. Ara Güler kendisini yakından tanıyan eski çırağından daha iyi onu anlatacak kim olabilir ki diye düşünmüş olabilir.  Çoşkun Aral deneyim sahibi olarak ‘’Abi gel sen bana yazılı bir izin belgesi ver ‘’ der. Yetmez belgesel boyunca rıza ile çekimlerin yapılmasını sağlar.

2018 yılında Ara Güler hayatını kaybetti. Çoşkun Aral ‘’Bu Dünya Böyle Dünya’’ isimli belgeselini yayınlamıştı. Ak sanat’ta ve bilumum yerde gösterinleri yapılmıştı. Karantina günleri başlayınca Coşkun Aral belgeseli you tube’den yayınlar.  Ta ki 7 nisan günü Doğuş Grubundan gelen ihtarnameyi alana kadar.

Coşkun Aral konuyla ilgili olarak Gazete Müstehak ‘ta ve  Haberci sitesinde yaptığı açıklamada şöyle diyor; 

“Belgesel 1986-2018 yılları arasında yapılan çekimlerle hazırlandı. Belgeselde kullanılan fotoğraflar yine Ara Güler’in kendisi tarafından bana verilmişti. Doğuş Grubu’nun da belgeseli yaptığımdan haberi vardı. Bu müdahaleyi anlayamadım. İleride böyle bir engellemeyle olur da karşılaşırsam diye Ara’nın kendi el yazısıyla bana yazdığı izin var. Ne Ara Güler’in isminin ne de Doğuş Grubu’nun böyle bir engellemeyle gündeme gelmesini istemiyorum. O nedenle yayından kaldırdım. Amacım insanların Ara Güler’i kendi ağzından tanımasıydı.”

Doğuş Grubu’nun Coşkun Aral’a gönderdiği ihtarnamede ise şu ifadeler yer aldı:

“Sayın Coşkun Aral,

“Merhum Ara Güler ile Doğuş Holding A.Ş. ortaklığında kurulan Ara Güler Doğuş Sanat ve Müzecilik A.Ş. (‘Şirket’), 23.06.2016 tarihinde fotoğraf sanatçısı merhum Ara Güler ile akdettiği İş Birliği ve Ortaklık Sözleşmesi ve noterlikçe düzenlenen 06.09.2016 tarihli Devir Beyanı uyarınca, Ara Güler’e ait tüm eserlerin Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nca korunan tüm mali haklarının ve yapısı itibariyle sanatçının şahsına sıkı sıkıya bağlı olanlar dışındaki tüm manevi haklarının münhasır sahibi konumuna gelmiştir. Dolayısıyla, Ara Güler’in eserlerinin herhangi bir şekil ve mecrada kullanımı, münhasır hak sahibi konumundaki Şirket iznine tabidir…’’

 

Sonuç olarak;

Konu muhatapları arasında halledilir mi yoksa mahkemeye mi gider bilemem. Ama bildiğim tek şey sermaye gruplarının sanat/sanatçıya katkılarının(!) pek şaşırtıcı olmadığıdır.

Yapı kredi Nazım Hikmet’e ne kadar sahip olduysa, Doğuş grubu da o kadar sahip olabilir bence. Tabii fotoğraf dünyası ve sevenleri sahip çıkarsa!.

Yazıyı sermayenin sanata ve sanatçıya katkılarını(!) anlatmakla uzatmak istemiyorum. Bu konuyla ilgili görüşlerimi yüzlerce kez yazdım. Marx özetlemiş zaten ‘’Kapitalizm gölgesini satamayacağı ağacı keser!’’ O kadar tanınmış sanatçılar varken neden Ara Güler’e yatırım yaparlar? Bunu bir düşünelim. Mülkiyet ilişkileri ve miras hukuku değişmeden bu yatırımcılar da değişmeyecek bunu da biliyoruz. İyi ama koskoca Ara Güler’in arşivinin kaybolmasından daha iyi değil mi? Diye düşünen arkadaşlar, Bir çok sanatçının sermayenin şaşaalı dünyasında korunmak istemesi ya da mirasçılarının para kazanma amaçlı pazarlamacılar olması ne hazindir. Bu çaresizliği Doğuş grubunun Ara Güler arşivini aldığı günlerde fotoğrafçı arkadaşımız Yücel Tunca şu sözlerle özetlemişti aslında; “Ara Güler’in arşivi Doğuş Grubu tarafından alınmış ve kurulacak bir şirketin kontrolünde olacakmış. Güzel bir haber mi bu? Değil! Üzülelim, kahrolalım! Çünkü böyle bir mirasa sahip çıkacak, değerine değer katacak (paradan bahsetmiyorum elbette) bir kurumumuz yok bu memlekette…” 

(Hangi büyük sanatçımıza sahip çıkabilecek kurumlarımız oldu ki? Ara Güler’e olsun demek geldi içimden. Bu durum bir anlamda bir özeleştiri olarak da okunabilir. Ö.Y)

Bu düzen(sizlik) içinde belki Coşkun Aral kazanacak, ya başkaları? Mesela ben röportaj fotoğrafları çekmiştim. Röportajı bir belgesele çevirsem, bir sergi açmaya kalksam karşıma Doğuş grubu mu çıkacak?..

Ayrıca belgeseli izleyemeyenler için hala yayında olan uzun teaser’ın linkini vereyim, buyrun. https://youtu.be/b1ilRqyRtEg

Evrensel’de yayınlanan ‘’Görüntünün değil, Yaşamın Peşindeyim’’ röportajı için;  https://www.evrensel.net/haber/176467/ara-guler-goruntunun-degil-yasamin-pesindeyim


NOT:Bu yazı Evrensel Gazetesinde 24 nisan 2020 de yayınlanmıştır.. 

Genişletilmiş hali İfsak blogda yayınlanmıştır. uZUN HALİ YUKARIDADIR.


 

 




 

 

 

 

 

 

 

 

 



 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


483-Korona günlerinde mahpusluk-evrensel 3 nisan 2020-özcan yaman

Korona günlerinde mahpusluk

Yıllar önce -zannediyorum 2009- bir fotoğrafçı olarak hapiste olsanız ne yapardınız? diye sormuş ve şöyle bir öneride bulunmuştum: İçeride nasıl fotoğraf çekmek istiyorsanız yazın şimdilik dışarıda olan bizler çekelim.
Sonrasında görülmüştür.org yöneticilerinden Adil Okay’ın önerisiyle ‘’İçeriden-Dışarıya Fotoğraf Köprüsü’’ adlı mahpus ve fotoğrafçıların ortak çalışması (2015-2016 yılları) gerçekleştirildi. Türkiye’nin birçok ilinde ve yurt dışını dolaştı. Devamında ‘’Dışarıdan-İçeriye Fotoğraf’’ sergisi gerçekleştirildi. Yaklaşık 4 yıllık bu çalışmalar kitaplaştı. İlkinde tutsaklara gönderilen doğa, portre, enstantene tarzı fotoğrafların yorumlanması istendi. İtiraf etmeliyim ki edebiyatçılara taş çıkartacak nitelikte yorumlar çıktı. İkincisinde mahpuslardan ‘Dışaıda olsalardı neyin fotoğrafını nasıl çekmek istediklerini’ bir paragrafla betimlemeleri veya çizmeleri istendi. Bu istekler fotoğrafçılara dağıtılarak gerçekleştirildi.
görülmüştür.org ile redfotoğraf iş birliği ile gerçekleşen çalışmalar, şimdi de üçüncü proje ile sürüyor. Hazırlıklar sonlanma aşamasında. ‘’Özgürlük’’ kavramından ne anlıyorsunuz? diye sorduk ve kısaca düşüncelerini istedik. Gelen fikirleri fotoğrafçılara dağıtarak fotoğrafın herhangi bir dalıyla (enstantene, kavramsal, soyut) görselleştirilmesini istedik. Umarım bu korona günleri bir an önce biter ve sergileri, kataloğu çıkartırız.

KORONA GÜNLERİ

Virüs tehlikesinin cezaevlerine sirayet edebilme olasılığına karşı hazırlıklar başladı. Cezaevlerindeki tutuklulara dışarı çıkma fırsatı doğdu. Fakat mafya, uyuşturucu ve adi suçlarla, siyasi tutuklular arasında ayrımlar konuşulmaya başlandı. İçerideki yüzlerce siyasi tutuklu, gazeteci, aydın ve sanatçı terör suçları diye kapsam dışı tutulmaya çalışılıyor. Oysa virüs ayrım yapmıyor!.. Nasıl sonuçlanacak göreceğiz.
Oysa şimdi tüm ülke hatta dünya koca bir hapishane oldu. Gelişen duruma göre belki yarın sokağa çıkma yasağı da yaşanacak. Bu gerçeklik özgür(!) olduğumuzu zanneden biz dışarıdakilere hapishane olgusunu yaşattı. Belki empati kurduk ya da kurmadık.

DUVARLAR…

Günlük hayatta çokça kullanırız, duvar kelimesini. Engel, sınır, kavramları arasında bir yerlerdedir. Aynı zamanda bir korunma alanıdır da. Mekanlarımızın sınırlarını oluşturur duvarlar. Mesele nasıl hissettiğimiz ya da duvarların çekilme nedenleridir. Filistin’de devasa duvarlarda İsrail kendi alanını çizerek bir sorunu çözdüğünü zannederken, Filistin bir ablukanın ve tecridin kıskacında yıllardır inletiliyor. Peki duvar dediğimiz sert betonlar mıdır yalnızca? Hapishaneler birer tecrit mekanları olarak bir sürü bir sürü duvarlardan yapılırken içerdekiler ve dışarıdakiler arasında da bir sınır ve tecridin nedenidir. Hukukun ve adaletin eksikliği de gizli bir duvar değil midir? Bireysel ve toplumsal yaşamımız sürekli duvarlarla örülüdür. Yaşam, görünür veya görünmez duvarları aşma amacıdır belki de. İçimizdeki ve dışımızdaki duvarlarla mücadelemiz, bizlerin bir yerlerden bir yerlere gitme yolculuğumuzdur aslında.  Duvarları yıktıkça karşılaştığımız yeni duvarların, yeni yol ve yöntemlerle yok edilmeleri esas oldukça umut hep var olacaktır. Dışarısı dediğimizde temel hak ve özgürlükler akla gelir. Ya içerisi dediğimizde? Mahpusluk, temel hak ve özgürlüklerden yoksunluk. İlk bakışta doğrudur. 

DIŞARIDA MAHPUSLUK

Dedim ya dışarıda özgürsün(!) Dışarıdasın ama beynin tutsak, fiziki koşullar serbest olmuş kaç yazar? Günlük koşturmalar, kira derdi, koca derdi, çocuk derdi, çocuğun ebeveyn derdi, iş derdi, okul derdi, hastalık derdi, sınav derdi kısaca yaşam derdi. Yetmedi koronavirüs eklendi. Anlayacağınız beyinlerimiz dumura uğrarken gel de kendini özgür hisset. Bedenimiz dışarıda beyinlerimiz tutsak bir toplumuz vesselam...



EVDE KAL

İçeride tutsaksın, özgür değilsin. Sevdiklerine elini değdiremez, öpemezsin. Dışarıda özgür ama güvencesiz. Günlerdir ‘Evde kal’ çağrıları hatta sıkıyönetim istekleri var. Toplumun bir kesimi tasını tarağını hizmetçilerini toplayıp tatil yapar gibi eve kapanmışlar. İsim ve markaları belli kişiler reklam yapıyorlar. ‘Evde kal, ev güzel, sosyal mesafeni koru’. Tüm ülke hatta dünya ezberledi artık. Bu reklam yapan azınlığa şunu demek lazım: ‘’Öyle evimiz olsa babam bile kalır.’’ Çoğunluğun barındığı ev denilen kutuları şirin göstererek, kendi OHAL’ini kendin yap diyerek, halkla dalga geçiliyor. Günübirlik yaşayan insanlar ekonominin dişlileri altında inlerken “Evde kal” çağrıları ‘ama nasıl’ sorusunu cevaplayamıyor. İşçi, iş arayan işsiz, emekçi, emekli, küçük esnaf soruyor nasıl? Evde kal o kadar. Büyük Türk milletinin devleti var. Kira, bakkal, elektrik, doğal gaz, su, kredi kartı borçları, kredi borçları say say bitmeyen dertler. Bankalar kredi taksitini ödemedin öde, eletrik, su, doğal gaz ve bilumum faturalar öde yoksa keseriz diye fatura yollayıp mesaj üstüne mesaj yolluyor ama “Evde kal”. Devlet çözüm öneriyor. Bankaya git kredi çek! Bağış yap. Unutmayalım; Türkiye Cumhuriyeti laik sosyal bir hukuk devleti. Eeee sosyal bir devletin çözümü ya kredi al borçlan ya da bağışları bekle olabilir mi?
S-400, F-35 savaş endüstrilerine ver dolarları, Ukrayna’ya ver dolarları yetmedi, köprüler ve bilumum devlet garantili şirketlere ver dolarları, sonra aynı gemideyiz koronaya karşı bağış yap. Bağış yapanlar zaten bu ülkenin kaymağını yiyenler. Sen milyon dolarları onlara ver onlar sadaka versin devlete, bir de bunları vergiden düşsünler ne güzel… Sormazlar mı bağış toplayarak yatırım dediğiniz şeyleri niye yapmadınız? Konu halk ve yoksullar olunca niye bağış?  
Mesele beyinlerin özgür olmasıysa, eğer düşünmekse özgürlük, içerideki insan hepimizden özgür. Bu günlerde dışarıda tutsak olan halk ancak düşünceyle, sorgulamayla özgürlüğü kavrayabilendir. O yüzdendir ki gözaltına alınıp sorgulanan o tır şoförünün söylediğini tekrar etmek lazım. ‘’Beni virüs değil, bu düzeniniz öldürecek!’’
İster içeride ister dışarıda düşünceyi, fiziki koşullar hapsedemiyor. Adaletli sosyal bir düzen istiyor özgürlük. Eğer hak, hukuk ve adalet işlemiyorsa hiçbir yerde özgürlük yoktur. “Evde kal” derken düşünmeyi ve sorgulamayı unutmayın diyorum. Sağlık ve sıhhatli bir karantina geçirmenizi diliyorum.