Translate

Bu Blogda Ara

42- FOTOĞRAFÇILAR-Evrensel-22 Kasım 2009-Özcan Yaman

FOTOĞRAFÇILAR

Görsel iletişim deyince akla hemen fotoğraf gelir. Günümüz imaj çağı olunca fotoğrafta önemini koruyor. Hem belge, hem sanat, hem hobi olarak bir çok işlevi yerine getiren fotoğraf zaman zaman korkulan bir silah olarak ta yerini korumakta. Özellikle Vietnam savaşının bitirilmesindeki rolü ve Irak savaşının vahşetini sergileyen Guatanamo fotoğrafları hafızalardadır. Toplumsal bellek de yer edinen gerçeklikler fotoğraf aracılığı ile
Hafızalara kazınıyor. Bir yanda teknolojik gelişmeler diğer yanda fotoğrafa olan ilgi doğru orantılı olarak ilerleyişini sürdürüyor. Bugün fotoğrafsız hiçbir şey düşünülemiyor.
Peki bunca gelişme bizlere nasıl yansıyor?
Fotoğraf kursları ve atölye çalışmaları tıklım tıklım. Demek ki ilgi çok. Fakat bir süre sonra çoğu meraklı beklediğini bulamıyor ve ayrılıyor. Kalanlar ise inat ve sabırla fotoğraf yapmaya-çekmeye devam ediyor. Hatta bazıları fotoğraf alanında kendini ispatlayıp, isim yapıyorlar. Fotoğraf öğrenilmesi zor, bir takım karışık kimyasal ve teknik becerilerin sergilendiği alan olmaktan çıkmıştır. Artık fotoğrafı öğrenmek demek, hayata bakışın, felsefenin, ideolojinin görsellikle anlatımıdır diyebiliriz. Yani fotoğrafçı olmak için kültürel birikim sahibi olmak gerekiyor. Öbür türlü zaten herkes öyle yada böyle fotoğraf çekiyor.
Kimi para kazanmak için, kimi derdini ve düşüncelerini fotoğraf aracılığı ile toplumla paylaşmak için kimi sınıfsal mücadelede fotoğrafın görsel dilini kullanmak için fotoğrafa bulaşıyor.

İktidar ,Gerçeği yalanla, yalanı fotoğrafla topluma veriyor.Birbirinden güzel cicili bicili galeriler, Bol boyalı basın medya ilişkisi, Birbirinden büyük billboardlar, kah sanat, kah reklam kah gerçekler olarak kapitalizmin büyüklüğünü gözlerimizin içine sokuyor. Bu sayılan ilişkiler içinde yer alan fotoğrafçılarda hem para hem şöhret kazanıyorlar. Onlar artık fotoğrafçı olmuyorlar, Fotoğraf Sanatçısı oluyorlar. Sergilerinde fotoğraflarından çok çerceveleriyle dikkat çekiyorlar. Kazandıkları parayla orantılı itibarları artıyor. Burjuvazi, tüm kurum ve kuruluşlarıyla iktidarını imajlar dünyası olarak sunuyor ve her şeyi sanallaştırıyor.. Edebiyattan resme kadar, güzel sanatları alınıp satılır meta değeri yüksek mal olarak ticarileştiriyor. Bu konuda W.Benjamin’inTekniğin olanaklarıyla yeniden üretilebildiği çağda sanat yapıtı” isimli kitabını (çev.Ahmet Cemal) öneriyorum.                          Kapitalizmin politikayı estetize etme çabalarına karşılık, İşçi sınıfının da  sanatı politize etmeye çalışarak cevap vermesi kadar doğal bir yol yoktur. Hatta bir zorunluluktur.

Buraya kadar sınıfsal dengeler bakımından fotoğrafın kullanım alanından bahsettim.  Bir fotoğrafçı, yukarıda da bahsettiğim gibi bu ilişkiler içinde yer alınca,  fotoğraf sanatçısı olup para kazanıyorlar dedim. Bu anlamda bazı fotoğrafçı arkadaşlar “sanatçı” kavramını kullanmazlar ve bu anlamdaki yaklaşımlara karşı mücadele ediyorlar. Bu kavram yerine “Fotoğrafçı” olarak kendilerini tanımlıyorlar.
Fotoğrafı kullanan mecralara baktığımızda burjuvazinin verdiği önemi görüyoruz. İşçi sınıfı mücadelesi veren örgüt ve sendikalara baktığımızda yeterince ve doğru kullanılmadığını hatta dolgu malzemesi olarak kullanıldığını gözlemliyorum. Nedenlerini araştırdığımızda başta ekonomik sorunların yattığını söylüyorlar. Evet doğrudur, Broşürlerden afişlere –gazetelerden her türlü görsel alanda yayın yapmak başlı başına bir ekonomik külfettir. Durum böyle olunca da en kolay ve ucuz olan fotoğraf oluyor. İnternetten indirip basarsın olur biter mantığı gelişiyor. Yada emek dostu sınıftan yana mücadele içinde olan örgütlü yada örgütsüz fotoğrafçılardan fotoğrafları edinirsin. Sorun burada daha da çatallaşıyor.
Fotoğrafın görsel dili ve gücü  yok edilerek kullanılıyor. Çözüm ortaya bir fotoğraf makinası alınıp düğmeye basan birilerine fotoğraf çekme işinin verilmesi olarak sağlanıyor. Fotoğraf kurumlar tarafından bilinçli olarak kullanılamadığı içinde hem emek cephesinde fotoğrafçılar / fotoğraf sanatçıları kalıcı olamıyor hem de mücadele içinde sağlayacağı yarar ortadan kalkmış oluyor. Bireysel çabaları ayrı tutuyorum tabii ki. Son yıllarda fotoğraf derneklerinin dışında kurumsallaşma içinde olan yapılanmalar çeşitli alanlarda projeler ve atölye çalışmalarıyla bu alanda boşluğu doldurmaya gayret ediyorlar. Fotoğrafa gönül veren bir çok arkadaş, otobüs bilet paraları olmadan kendi çaplarında bir şeyler yapmaya çalışıyor. Kendilerini zorlayıp fotoğraf makine ve aksesuarları edinmeye çalışıyorlar. Kimileri öğrenci harçlıklarını biriktiriyor, Kimileri memur-işçi boğazlarından kesip fotoğraf makinası alıp fotoğrafla dertlerini anlatmaya çalışıyorlar. Fotoğraf alanında potansiyel var. Olmayan örgütlenme ve üretilen fotoğrafların kullanılamaması. Konuyu toparlamaya çalışırsak; Burjuvazi galerisinden, yarışmalara  fotoğrafı kullanıyor. İşçi sınıfının kurumları ne oranda kullanabiliyor? Peki kurumlar ne yapabilir? Fotoğrafçılar ne yapabilir?

Haftaya bu sorulara vereceğimiz yanıtların tartışılmasıyla devam edeceğiz..
Bu sorularla ilgili öneri ve düşüncelerinizi bekliyoruz. Ayrıca alanında uzman fotoğrafçılardan alacağımız öneri ve düşünceleri de paylaşacağız. Bol fotoğraflı haftalar dilerken paylaşmak istediğiniz fotoğrafları beklediğimi hatırlatırım.

……………………………………………..
FOTOĞRAFLAR:

01-  Fotoğraf: Özcan Yaman
Hakiki Türk Derisi
Bir mağaza kocaman etiket yapıp “Hakiki Türk Derisi” diyerek vitrinine asmış .
Acaba sayın Türkçü’ler fark ettiler mi? 
(Muhtemelen mağaza sahibi Türkiye'de yetiştirilmiş hayvanların derisi demek istiyor .) 


 
Fotoğraf: Özcan Yaman
Hesaplı alış veriş

Seyyar satıcı büyük marketlere karşı
Ardahanlı amca mendil satarak hesaplı alış verişin çelişkisini veriyor…


 
 

 

Fotoğraf: Özcan Yaman
Fotomuhabirler
















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızı yazarsanız yardımcı olursunuz...