FOTOĞRAFÇILAR
Görsel iletişim
deyince akla hemen fotoğraf gelir. Günümüz imaj çağı olunca fotoğrafta önemini
koruyor. Hem belge, hem sanat, hem hobi olarak bir çok işlevi yerine getiren
fotoğraf zaman zaman korkulan bir silah olarak ta yerini korumakta. Özellikle
Vietnam savaşının bitirilmesindeki rolü ve Irak savaşının vahşetini sergileyen Guatanamo
fotoğrafları hafızalardadır. Toplumsal bellek de yer edinen gerçeklikler
fotoğraf aracılığı ile
Hafızalara
kazınıyor. Bir yanda teknolojik gelişmeler diğer yanda fotoğrafa olan ilgi
doğru orantılı olarak ilerleyişini sürdürüyor. Bugün fotoğrafsız hiçbir şey
düşünülemiyor.
Peki bunca
gelişme bizlere nasıl yansıyor?
Fotoğraf
kursları ve atölye çalışmaları tıklım tıklım. Demek ki ilgi çok. Fakat bir süre
sonra çoğu meraklı beklediğini bulamıyor ve ayrılıyor. Kalanlar ise inat ve
sabırla fotoğraf yapmaya-çekmeye devam ediyor. Hatta bazıları fotoğraf alanında
kendini ispatlayıp, isim yapıyorlar. Fotoğraf öğrenilmesi zor, bir takım
karışık kimyasal ve teknik becerilerin sergilendiği alan olmaktan çıkmıştır. Artık
fotoğrafı öğrenmek demek, hayata bakışın, felsefenin, ideolojinin görsellikle
anlatımıdır diyebiliriz. Yani fotoğrafçı olmak için kültürel birikim sahibi olmak
gerekiyor. Öbür türlü zaten herkes öyle yada böyle fotoğraf çekiyor.
Kimi para
kazanmak için, kimi derdini ve düşüncelerini fotoğraf aracılığı ile toplumla
paylaşmak için kimi sınıfsal mücadelede fotoğrafın görsel dilini kullanmak için
fotoğrafa bulaşıyor.
İktidar ,Gerçeği
yalanla, yalanı fotoğrafla topluma veriyor.Birbirinden güzel cicili bicili
galeriler, Bol boyalı basın medya ilişkisi, Birbirinden büyük billboardlar, kah
sanat, kah reklam kah gerçekler olarak kapitalizmin büyüklüğünü gözlerimizin
içine sokuyor. Bu sayılan ilişkiler içinde yer alan fotoğrafçılarda hem para
hem şöhret kazanıyorlar. Onlar artık fotoğrafçı
olmuyorlar, Fotoğraf Sanatçısı oluyorlar.
Sergilerinde fotoğraflarından çok çerceveleriyle dikkat çekiyorlar.
Kazandıkları parayla orantılı itibarları artıyor. Burjuvazi, tüm kurum ve
kuruluşlarıyla iktidarını imajlar dünyası olarak sunuyor ve her şeyi
sanallaştırıyor.. Edebiyattan resme kadar, güzel sanatları alınıp satılır meta
değeri yüksek mal olarak ticarileştiriyor. Bu konuda W.Benjamin’in“Tekniğin olanaklarıyla yeniden üretilebildiği
çağda sanat yapıtı” isimli kitabını (çev.Ahmet Cemal) öneriyorum. Kapitalizmin politikayı estetize etme
çabalarına karşılık, İşçi sınıfının da
sanatı politize etmeye çalışarak cevap vermesi kadar doğal bir yol
yoktur. Hatta bir zorunluluktur.
Buraya kadar sınıfsal dengeler bakımından fotoğrafın kullanım alanından
bahsettim. Bir fotoğrafçı, yukarıda da
bahsettiğim gibi bu ilişkiler içinde yer alınca, fotoğraf sanatçısı olup para kazanıyorlar
dedim. Bu anlamda bazı fotoğrafçı arkadaşlar “sanatçı” kavramını kullanmazlar
ve bu anlamdaki yaklaşımlara karşı mücadele ediyorlar. Bu kavram yerine
“Fotoğrafçı” olarak kendilerini tanımlıyorlar.
Fotoğrafı kullanan mecralara baktığımızda burjuvazinin verdiği önemi
görüyoruz. İşçi sınıfı mücadelesi veren örgüt ve sendikalara baktığımızda
yeterince ve doğru kullanılmadığını hatta dolgu malzemesi olarak kullanıldığını
gözlemliyorum. Nedenlerini araştırdığımızda başta ekonomik sorunların yattığını
söylüyorlar. Evet doğrudur, Broşürlerden afişlere –gazetelerden her türlü görsel
alanda yayın yapmak başlı başına bir ekonomik külfettir. Durum böyle olunca da
en kolay ve ucuz olan fotoğraf oluyor. İnternetten indirip basarsın olur biter
mantığı gelişiyor. Yada emek dostu sınıftan yana mücadele içinde olan örgütlü
yada örgütsüz fotoğrafçılardan fotoğrafları edinirsin. Sorun burada daha da
çatallaşıyor.
Fotoğrafın görsel dili ve gücü yok
edilerek kullanılıyor. Çözüm ortaya bir fotoğraf makinası alınıp düğmeye basan
birilerine fotoğraf çekme işinin verilmesi olarak sağlanıyor. Fotoğraf kurumlar
tarafından bilinçli olarak kullanılamadığı içinde hem emek cephesinde
fotoğrafçılar / fotoğraf sanatçıları kalıcı olamıyor hem de mücadele içinde
sağlayacağı yarar ortadan kalkmış oluyor. Bireysel çabaları ayrı tutuyorum
tabii ki. Son yıllarda fotoğraf derneklerinin dışında kurumsallaşma içinde olan
yapılanmalar çeşitli alanlarda projeler ve atölye çalışmalarıyla bu alanda
boşluğu doldurmaya gayret ediyorlar. Fotoğrafa gönül veren bir çok arkadaş,
otobüs bilet paraları olmadan kendi çaplarında bir şeyler yapmaya çalışıyor.
Kendilerini zorlayıp fotoğraf makine ve aksesuarları edinmeye çalışıyorlar.
Kimileri öğrenci harçlıklarını biriktiriyor, Kimileri memur-işçi boğazlarından
kesip fotoğraf makinası alıp fotoğrafla dertlerini anlatmaya çalışıyorlar. Fotoğraf
alanında potansiyel var. Olmayan örgütlenme ve üretilen fotoğrafların
kullanılamaması. Konuyu toparlamaya çalışırsak; Burjuvazi galerisinden,
yarışmalara fotoğrafı kullanıyor. İşçi
sınıfının kurumları ne oranda kullanabiliyor? Peki kurumlar ne yapabilir?
Fotoğrafçılar ne yapabilir?
Haftaya bu sorulara vereceğimiz yanıtların tartışılmasıyla devam
edeceğiz..
Bu sorularla ilgili öneri ve düşüncelerinizi bekliyoruz. Ayrıca alanında
uzman fotoğrafçılardan alacağımız öneri ve düşünceleri de paylaşacağız. Bol
fotoğraflı haftalar dilerken paylaşmak istediğiniz fotoğrafları beklediğimi
hatırlatırım.
……………………………………………..
FOTOĞRAFLAR:
01- Fotoğraf: Özcan Yaman
Hakiki Türk Derisi
Bir mağaza kocaman etiket yapıp “Hakiki Türk Derisi” diyerek vitrinine asmış .
Acaba sayın Türkçü’ler fark ettiler mi?
(Muhtemelen mağaza sahibi Türkiye'de yetiştirilmiş hayvanların derisi demek istiyor .)
Fotoğraf:
Özcan Yaman
Hesaplı alış veriş
Seyyar satıcı büyük marketlere karşı
Ardahanlı amca mendil satarak hesaplı alış
verişin çelişkisini veriyor…
Fotoğraf: Özcan Yaman
Fotomuhabirler
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınızı yazarsanız yardımcı olursunuz...