DEPREM İÇİN SAAT ÇALIŞMAYA DEVAM EDİYOR!.
Marmara depreminin yıldönümüne geldik.
Bildiğiniz gibi 17 ağustos 1999’da yaşamıştık deprem şokunu. Koskoca on yıl
geçti. Yazının başlığı Oğuz Gündoğdu hocaya ait. Bu yılki anmalarla ilgili
toplantılarda, hocanın önerisiydi. Gerçekten deprem gerçeğini tüylerimizi
ürperterek hatırlatan bir cümle.
O yılları düşündüm. Haftalarca deprem
bölgelerinde koşturduk. Kimimiz fotoğraf çekti, kimimiz video çekti. O günleri
belgeledik. Berber’den, doktora mimardan, öğretmene her alandan insanlar
karşılıksız emek ve güç verdiler. Ben Derince Emek çadır kentinde bir hafta
boyunca çalışmıştım. Daha sonraları sevgili Fadime ana ile ziyaretlerimiz oldu.
Çektiğim diaları İstanbul’a yolluyordum. Film çektiğim ve sağa sola film olarak
yolladığım için bugün 5-6 kare fotoğraf
kaldı elimde. Bunlardan biri “Sevgiyle yapılan yıkılmaz” ismiyle kullandığım
fotoğraftır. Evet, sevgi emek ister…
On yıl geçti. Ne değişti? Nerdeyse, deprem
gerçeği unutturuldu. Fotoğraflar ve videolar nostaljik birer görüntü haline dönüştürüldü. Hatta,
sanki Irak savaşından kalma görüntülermiş gibi kanıksattırıldı. Görüntüleri,
inşaat şirketleri reklamların da kullanacakları birer malzeme haline
getirdiler… “Şu kadar bin hatta milyon doları verin, depreme çoook dayanıklı
garantili yapılarda oturun!”…
Sormak gerekiyor, Devlet ne iş yapar?
Belediyeler ne iş yapar? Anayasa; “Türkiye
demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir.” diyor. Evet doğrudur,
ama kimler ve kimin için diye sormak gerek. Seçim sistemi, Yök meselesi, Kürt
sorununa bakış açısı ve uygulamalar ne kadar demokrasi kavramıyla örtüşüyorsa,
Hala devlet organı içinde Diyanetin ne işi var, bütçesi nerede ise eğitim
bütçesinde olup Sünni müslümanlardan yana, dinci-bölücü bir mekanizma ne kadar
Laik’likse. Ülkede ki toplam gelirin yüzde seksenini, yüzde yirmilik dilim
bölüşüp yerken, Diğer yüzde seksenlik dilim, yüzde yirmi ile açlık sınırında
yaşıyorsa ve orta sınıf diye nitelenen beyaz yakalılar hızla eritilip alt gelir
grubuna sokuluyorsa, bu dengesizlikte nerede sosyallik ve hukuk?...Ama
doğrudur. Eğer, Siz yüzde yirmilik dilimde yer alıp, üst gelir durumuna
sahipseniz, Demokrat, Laik,ve Sosyal bir hukuk devletinde yaşadığınızı iddia
edebilirsiniz. Unutulmamalı ki adaletsizliğin olduğu yerde ne hak ne hukuk vardır.
Dolayısıyla Sosyal devlet hiç yoktur.
17 ağustos depreminde emek örgütleri sınıf
dayanışmasını göstermeseydi, deprem enkazı altında kalan devleti yöneten
hükümetler beceriksizlikleriyle yüzlerce insanin daha ölmesini seyredeceklerdi.
O yılları hatırlayalım. Ben vatandaşıma yabancı kanı verdirmem diyen sağlık
bakanı, Afet evlerinden rant sağlamaya çalışan hükümet adamları, Televizyona
çıkıp ” …kendi
çadırkentlerini kurmaya kalktılar. Derince’de, İzmit’te çadırkentler kurdular.
Emek Çadırkent diye. Gidin, görün sefaleti...” diyen dönemin generali …şimdi
nerelerdesiniz?
Her yıl anmalarla geçiştirilen 17 ağustosla,
büyük depremle ilgili ne yapıldı? Kendi güçleriyle belgesel çalışmalar yapan
fotoğrafçılardan, sinemacılardan bu belgeseller toplanıp doğru düzgün bir
katalog mu basıldı? Bir belgesel çalışma mı yapıldı? (Deprem dede çocuk
filminden başka) Ama reklamlar yapıldı yapılıyor. Anmalara da internetten
indirilen fotoğraf fotokopileriyle bir iki sergi ve bir iki sinevizyon tamam.
Şimdiye kadar depremin bir müzesi kurulmalıydı, oysa ki…Ama dedik ya Sosyal
devlet!
Geçen haftalarda, Sevgili Sennur Sezer abla
Evrensel de bir yazısında bu ülkeye adalet anıtları dikmeli diyordu. En başta
meclisin karşısına. Evet bu memleketin
gerçekten adalet anıtlarına ihtiyacı var. Başta meclis olmak üzere tüm devlet
ve belediye binalarının önüne “17 ağustosu unutma” yazan. İnşaat yapılmayacak
yere inşaat yaptıran, Kontrolör diye her sabah kaçak yapı avına çıkan ve işini
bilen memur rolünü oynayanlar, Halktan vergi diye toplayıp halka suyunun suyunu
verenlere karşı, Yoksulları kentlerden kovup yerlerine finans ve sanat
merkezleri yapmanın aracı olarak depremi kullananların yüzlerinin kızaracağı
adalet anıtları dikmenin zamanıdır…
Evet DEPREM
İÇİN SAAT ÇALIŞMAYA DEVAM EDİYOR!..diye uyarıyor
Oğuz hoca. Tik takları duyuyormusunuz.? O çoook güvenli milyon dolarlık
evlerinizin dışında da depreme yakalanabilirsiniz beyler, bayanlar …
Bu yıl Redfotoğraf olarak, yine en iyi bildiğimiz işi
yapacağız. Deprem fotoğrafları ve belgesel gösterimleri organizasyonu
yapıyoruz. 17 aralık 2009 saat 17.00 de Bakırköy Özgürlük meydaninda ve öncesinde MAG. Yani Mahalle afet
gönüllüleri ile deprem bölgelerinde
sergimiz dolaşacak. Bu vesile ile elinde depreme ilişkin fotoğraf olanların
bizimle paylaşmalarını istiyoruz. Bu çalışmada başta büyük gayret gösteren
Bakırköy afet işleri sorumlusu Özden Işık hanım olmak üzere, Yine bilgi ve
deneyimlerini ortaya koyan Oğuz Gündoğdu hocaya ve Demokratik kitle örgütlerine
kendi adıma teşekkür ediyorum.
Yine fotoğraf çalışmalarımızı duyup aninda yanıtlayan Ali
Nabi Kıran, Dora Günal ve Murat German’a teşekkür ederken, sergide yer alacak
çalışmalarından iki örnekle sesimize ses katılmasını beklediğimi
hatırlatıyorum.
Bol fotoğraflı haftalar…
Fotoğraflar: Murat German
Fotograflar: Özcan Yaman
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınızı yazarsanız yardımcı olursunuz...