ADALET
Adalet, zarar veren ile zarar gören arasında
hakkaniyeti sağlamaktır. Mağdur olanın hakkını aramaktır. Türkiye
Cumhuriyeti’nin yaşamış olduğu en büyük katliam olarak tarihe geçen 10 Ekim
2015 anKARA katliamının 9. Duruşması 12-13 haziran 2018 tarihlerinde
gerçekleştirildi.
Burada uzun uzun mahkemede yaşananları yazacak
değilim. Zaten Evrensel’de okuyorsunuz. Fakat tarihe not düşmek bakımından ifademde
geçen aşağıdaki satırları yazmak ihtiyacını duydum. Çünkü; 250 kişiden fazla
katliam mağduru müşteki olarak günlerce, duruşmalar boyunca ifade verdik. İfade
neden verilir? Davada belge, bilgi delil olabilecek araştırılıp incelenecek
maddi gerçeklerin bulunup çıkarılması için verilir. Anlaşılan odur ki bizler
mahkemeyi boşuna meşgul etmişiz. En az 250 kişinin ifadelerinden mahkemenin
işine yarayacak hiçbir şey söylememiş, belge bilgi vermemişiz. Nereden mi
çıkarıyorum, savcının hazırladığı mütaaladan.
Daha ilk duruşmalarda söyledik bizlerin derdi
yalnızca sanık olarak yakalananlar değil. Onların arkasında olanlar diye. Bu
dava kendini bilmez 3-5 sapkın teröristin cezalandırılma davası değil, IŞİD ya
da her ne zıkkım ise adları bu örgüte yol veren resmi, sivil, tetikçi, kişi ve
kurumlardır diye.
Ben bir gazeteciydim. Bir fotoğrafçı. Kamusal
sorumluluğum yaşadıklarımı tanık olduklarımı kayıt etmem gerektiğini söylüyordu
ama ben makinayı gözüme götüremiyordum. Karşımda acıyla kıvranan çırpınan
insanların gözlerine bakarak deklanşöre basamazdım. Uzun bir süre çaresizce
çekim yaptım. Bayraklar örtünmeye başlayınca ancak makinayı gözüme götürerek
fotoğraf çekebildim. Beni ve benim gibi görüntü kaydedicileri arkadaşlarımızın
kanlarına bastırarak, üstümüzde onların kan ve etlerini taşıtarak bu acıyı
yaşatanlar bunu neden yaptıklarını çok iyi biliyorlar.
Ben bu davanın adaleti sağlayacak hukuksal bir
zemin olmasını istiyorum/istiyordum.. Ben ölen arkadaşlarımın kardeşlerimin
önümde siper olmaları sayesinde tesadüfen kurtulmuş bir tanığım. Patlamadan 3-4
saat sonrasından bahsetmek istiyorum.
Güvenlik şeritleri çekilmiş orada olayı
yaşayan insanlara karşı polis tertibat almışken, bir polis amiri hemen
yanıbaşımda aklımdan hiç çıkmayan şu cümleleri söylemiştir.
“Ne derlerse desinler, cevap vermeyin. Sineye
çekin. Bu gün onların acıları var.” Gelin içinizden tekrarlayın. Bugün onların
acıları var!”
Katliamdan birkaç gün sonra başbakan anket
yaptırdıklarını söylüyor ve “Oylarımızda yükseliş trendi var” diyebiliyor.
Yine cumhurbaşkanı katliamdan önce seçim üstü
“400 yerli ve milli” vekil istiyorum diyor.
O gün internetin yavaşlatılması ve zaman zaman
kesilmesi bilinçliydi.
O gün basın açıklaması yapan 3 bakan yalan
söylüyorlardı. Bu yalanlarını çektiğim video ve fotoğraflarla belgeledim.
O gün polisin gaz bombaları atıp, plastik
mermi kullandığına tanık oldum.
O gün ambulanstan önce polis otosunun olay
mahalline girerken canı yanan insanların barikat oluşturuarak durdurduğunu
gördüm. Belgeledim.
O gün bir yandan gaz bombaları atılırken hızla
olay mahalline girereken yine acı çeken insanların barikat oluşturmasını gördüm
hemde peş peşe iki akrep in delil olabilecek kalıntıların üstünden geçtiğini
gördüm, çektim.
O gün alana giren ilk ambulansın yaralı
almadan çekip gittiğini gördüm.
O gün taksilerle ve özel otolarla karga
tulumba yaralı insanların taşındığını gördüm.
O gün Pankartların sedye olarak kullanıldığını
gördüm.
O gün bayrak ve flamaların parçalanmış insan
bedenleri üstüne örtülüşlerini gördüm. O gün ben çok şeyler gördüm, fotoğraf
makinamla belgeledim. Beynimle çektim.
Bu gün ikinci hayatımı yaşıyorum. Bu hayatı
bana/bizlere siper olarak feci şekilde katledilen insanlara borçluyum. O gün
söz verdim. Ankara katliamının sorumluları bulunup cezalandırılıncaya kadar bu
davanın müştekisi, tanığı, mağduru olarak elimden gelen her şeyi yapacağım. Bu
gün eğer hala delirmeden yaşıyorsam katledilen insanların ve onların arkasından
oluşan bir büyük ailenin bir ferdi olarak gösterdiğimiz dayanışma sayesindedir.
İlk andan itibaren çektiklerimi hukukçu
arkadaşlara anlatarak teslim ettim. Görüntülerin toplanmasına gayret ettim.
Yazılı sözlü sosyal tüm medyalarda paylaşmaya çalıştım. Yazdım. Uluslar arası
medya kuruluşlarında paylaştım. Tüm dünyada fotoğraflarım kullanıldı.
Yaklaşık 2 ay olayın şokuyla yaşadım. Vicdanlı
sağlıkçıların desteğini aldım. PDA (Psikolojik dayanışma ağı) yardımcı oldu.
TİHV (Türkiye insan hakları vakfı) psikolojik destek verdi. Hakkımda rapor
tanzim etti.
Katliamın 1. Yıldönümünde tüm sosyal medya hesaplarım
ırkçı faşistlerce hacklendi.
Manevi tazminat davasını kazandım. Devletin
sosyal risk sorumluluğu nedeniyle. Aynı devlet ceza davasında sosyal risk
sorumluluğunu görmeyerek piyonlarla davayı sonlandırmaya çalışıyor.
Eyy Adalet nerdesin?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınızı yazarsanız yardımcı olursunuz...