Translate

Bu Blogda Ara

33)20 Eylül 2009--ESKİ İYİ ŞEYLERDEN DEĞİL,YENİ KÖTÜ ŞEYLERDEN BAŞLA*



ESKİ İYİ ŞEYLERDEN DEĞİL,
KÖTÜ YENİ ŞEYLERDEN İŞE BAŞLA.
(*Brecht’in özdeyişi ile...)

O GÜN GELİNCE
O gün bir gelsin bak, bize artık aç kalmak yok.
Geçeceğiz vitrinlerin, sergilerin önünden, küçülmeden.
 
Portakalları yığacağım önüne senin, tepeleme,
şarapları yığacağım, etli börekleri, salamları.
 
Elden geçireceğiz hepsini bir bir, unutalım diye
senin çektiğin acıları, benim gördüğüm işkenceleri.
 
Sevgili işçi kadın, şapka yapan makine,
artık bu elbiseler kaça diye sorma.
 
Kumaşı dokudun, elbiseyi diktin ya, giyinmek de hakkın.
Artık kunduracı da yürümeyecek yalnayak karda.
 
İpekli gömlekler uçuracak bizi rüzgârda kuş gibi.
Lâfta kalacak sanma, taş çatlasa bunlar olacak.
 
Bir kurtulalım hele tüm asalaklardan,
nasıl seveceğiz birbirimizi, şiirler okuya okuya!
 
Çekip gidince soyguncular, bir başka dünya kuracağız.
Yaşamak neymiş, yaşamak, sen o zaman gör bak!
  


Çeviri:  A.KADİR - Asım BEZİRCİ

Bildiğiniz gibi 11. İstanbul Bienalinin teması ‘İnsan neyle yaşar? Sorusu ve Brehct.
Anladık burjuvazi sanatın hamiliğini yıllardır yapıyor. Burjuvazi tarih sahnesinde varlığını sürdürdüğü sürece de bu hamiliğini sürdürecek gibi…Peki niye Brehct ve Marksizm?
Yine bildiğiniz gibi Kapitalizmin son krizinden kurtulma çabaları, karşı olduğu değerleri dahası ideolojiyi neden gündeme getirme ihyacını ortaya koyuyor?
Kültür ve Sanat alanındaki gelişmelere karşı, ne yapmalı? Sorusunu soran bir grup sanatçının, bir araya gelerek oluşturduğu Alternatif Platform Çalışmaları kapsamında Emre Zeytinoğlu’nun “My name is Casper” yazısı etrafında, söyleyecek sözü olanların toplanmaya başlamaları ve etkinliklerini ortaklaştırmaları bu alandaki boşluğu doldurmayı amaçlamaktadır. Ağustos ayında aşağıdaki ortak açıklamayı kaleme alan; Yalçın Karayağız,Feyyaz Yaman,Emre Zeytinoğlu,Zeki Coşkun,Taner Güven,Feza Kürkçügil,Özcan Yaman,Esat Tekand ve Yavuz Tanyeli, Eylül ayı sonunda etkinlik programlarını açıklayacaklar. Ortak metni sizlerle paylaşıyorum.

Tek kutuplu dünya ve neoliberal “piyasa” ekonomisi’nin etkileri
sanat ve kültür alanını da krize sürükledi.
Modernleşme karşıtı olarak beslenen eleştirel dil uzmanlaştıkça, entelektüel alanı merkeze çekerken minör alanlara sıkıştı. Tarihselcilik eleştirisi ise giderek, aidiyet reddine kadar uzanıp milliyetçi yaklaşımların büyümesine yol açtı.
Yersiz yurtsuzlaşan küresel özne, içine düştüğü şiddet ortamında “güncel” olanın tasası peşinde koşarken, “varlık ve hakikat” yitimine uğradı. Teknolojinin ezici yükselişini sindiremeyen hızın kurbanları, deneyselliğin, pratiğin, emeğin disiplininden uzaklaşıp “oyun” içinde çözüm arar oldu.
İktidar tepkisi “kalıcı olanı” dıştalarken, medyanın pırıltısı, kamusal alanı ve yuttaşlık haklarını görünmez kıldı. Kısacası politik alan estetikleşirken estetik alan politikleşmeye yöneldi. Bu yer değiştirme hem politik hem de kültürel aktörlerin rol ve güç kaybına yol açtı. Okunamayan kimlikler, öznesiz refleksler “büyük” resmin kurucuları karşısında “şeyleşti”.
Somut yaşamda bu politikalar ile, sanat piyasası denilen fırsatçılar arasına sıkışan “sanatçı” öz gücünü kaybettikçe yoksullaştı. Gündelik geçimdeki atölye kirası, malzeme parası, sağlık sorunları gibi sıraladıkça uzayan imkansızlıklar altında “üretebilmek” zorlaştı ve “kültürel irade”, aydın, yurttaş, kentli olarak sesi giderek kayboldu.
Oysa şimdi, her zamankinden daha fazla dayanışma gücüne ihtiyaç duyulan bu dönemde, sorunlarımızı (ideolojik durumlar dahil) önümüze koyup, çözümlemek durumundayız.
           Modernite karşıtı post-modern açmazları, güncel düşünmenin alternatifleri, aidiyet üzerinden geleceğin kültürel taşıyıcıları olarak yarına aktaracağımızın neler olabileceği, sadece avangard öncülüğün değil, var olanı kabul etmeyen-kırıcı değişimci isteklerimizin öncüleri olarak, ütopyalarımızı imgeleştirecek çalışmalara ihtiyacımız var.
Kamusal alanda sözümüzü, temsili olarak gasp eden, STK, kurumlar, müzeler, üniversiteler dışında doğrudan konuşan ve üretenler dayanışmasını korumak zorundayız.
Karşı Sanat Çalışmaları bu doğrultuda önüne “Vakıf” hedefli bir yapılanma ve “Enstitü” hedefli bir çalışma alanı oluşturmayı programladı.
Bunu yaparken gerçek kültürel aktörler olarak siyasi yapılarda tek tek sanatçılara kadar her yapıyla kurulacak olan temas sonucu, kısa ve uzun vadeli bir program yaparak yol alırken, aceleci ve tepkisel refleksler yerine, inşa edici ve kalıcı çalışmaları hedefliyoruz.
Önümüzdeki zaman diliminde sırası ile sanat ve siyaset, sanat ve gerçeklik, sanatçı ve aydın sorumluluğu, görsel ideoloji vs. gibi merkezli birçok program tasarlanmıştır.
“Marksist Estetik” üzerinden yılbaşından beri yürüttüğümüz teorik çalışmanın devamı olarak 05-12 Eylül Getto’da sergi-parti, 30 Eylül-30 Ekim Bankalar Caddesi Sümerbank’ta sergi ve etkinlikler, Eylül’den sonra Karşı Sanat Çalışmaları’nda başlayacak sergiler, “Ahmet Oktay Günleri” adı altında Sosyalist Gerçeklik paneli, yeni sezonun ilk çalışmaları olacaktır. Ana yaklaşımı Emre Zeytinoğlu’nun “My Name Is Casper” metni üzerinden yorumlanacak çalışmalar için alternatifplatform@googlegroups.com ve kardelenfincanci@gmail.com  başvurarak ilişki kurabilirsiniz. Ayrıca www.karsi.com sitesinden bilgi alabilirsiniz.


Fotoğraflar: Özcan Yaman

 














Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızı yazarsanız yardımcı olursunuz...