Translate

Bu Blogda Ara

32)13eylül 2009--MEVSİM ARTIK SONBAHAR!

EVRENSEL GAZETESİ
KADRAJ
32)13 eylül 2009
Özcan Yaman



MEVSİM ARTIK SONBAHAR!

“Bu ilerleyiş de yol da, yolcu da sizlersiniz.
Aranızdan biri tökezler de düşerse, arkasından gelenler için düşmüş demektir;
onun ayağına takılan taş arkasındakilere uyarı olmalıdır.
Aynı şekilde düşen, önde sağlam ve hızlı adımlarla yürüyenler içinde düşmüş demektir; 
çünkü onlar geçip giderlerken taşı bir kenara itmemişlerdir…”
 ‘ERMİŞ’ Halil Cibran ÇEVİREN :Aytunç Altındal

Eylül geldi. Mevsim artık Sonbahar. Doğa safralarını kusuyor.
Sahi, dereleri dolduran, lalelerle-çiçeklerle İstanbul şehrini süsleyenler hesap verecekler mi? Biz sahip çıkarsak hesap sorulur. Kültür başkenti olacak İstanbul (!) Dünya olimpiyatlarına ev sahipliği yapacak İstanbul(!) Yüzme dalında belki de insanların ölümleri pahasına olimpiyatlara hazırlanıyorlardır. Milenyum yılında, 2010’na aylar kala bu ne ilkellik. İki günlük yağışla bunca can ve mal kaybı. Başta Belediye olmak üzere devleti yönetenler bu enkazın altından nasıl kalkacaklar?
Avukata yumruk atana bin lira para cezası, avukatın arabasına tekme ile vurup yüz liralık zarar verene bir buçuk yıl hapis cezası veren adalet, son günlerde yaşananları nasıl değerlendirecek acaba? Ölen vatandaşlar yoksul halk olunca doğal felaket. Felaketi hazırlayanlar ne oluyor acaba?
Evet,  Eylül geldi mevsim artık sonbahar. Doğa safralarını kusuyor. Halk kış uykusuna yatırılmaya çalışılıyor.
Unutmayalım ki bu işin İlkbaharı var.

BELGESEL BİR FOTOĞRAF OKUMASI

(Not; Bir arkadaşın bana hediye ettiği orijinal fotoğraftan yola çıkarak Yılmaz Güney’in anısına…)

‘’ İlk bakışta sıradan, özensiz ve aceleyle çekilmiş-basılmış bir fotoğraf.
Fotoğrafçının damgası bile ters. Fakat insanı bakmaya zorlayan bir şeyler var...’’

MEKAN;
Bir duvar önünde duran beş adam. Toptaşı cezaevinin avlusu,
              ( Fotoğrafın arkasına öyle not düşülmüş)

ZAMAN;
1979 yılının ilk ayları , 30 yıl önce...


KOMPOZİSYON;
Fotoğraf dikey kadraj çekilmiş. Fotoğrafı ikiye bölen karanlık ve aydınlık neredeyse diyagonal kesilmiş. Kontrastlık hakim. Ortada fotoğrafın eskiliğinden kaynaklanan kırıklar var.
Aslında fotoğrafı çekilenler Yılmaz Güney’le yanındaki kişi (Çaycı Hasan diyelim). Diğer üç kişi fotoğrafçının çekmesini ve sıranın kendilerine gelmesini bekliyorlar. Biraz ayrı durarak havalandırma saati bitmeden fotoğraf çektirebilme telaşı belki de.
            Sıradanlığı bozan Yılmaz Güney’in açık renk paltosu ve gömleği. Yüzündeki sıcacık ifade , elinde tuttığu gazete/dergi  ile kendinden emin bir öğretmen ciddiyetinde. Kendine güvenen, gelecekten emin ve hafif tebessümle ortamı aydınlatan bir adam Yılmaz Güney. Sanki şöyle diyor;
“ Yıllar sonra beni karalamaya çalışacaklar, ama sizler en iyi yanıtı vereceksiniz.”

NURİ’ lik,  ABDURAMAN’ lık ve ŞABAN’ lık  ÜSTÜNE

“... Biz Yılmaz Güney’i siyasi olduğundan değil, hani erkek adam olduğu için severdik...
... Onunla konuşmak, resim çektirmek, sohbet etmek için millet can atardı. Sorunum var nasıl çözelim diye bahaneler uydururlardı.
            Kasap dediğimiz bir berber arkadaş  vardı. Resmi o çekerdi. Çok para kazandı. Bir arkadaş, Yılmaz Güney’le resmimi çek diye sıkıştırmış fakat bir türlü denk getirememiş.
Kasap avluda Yılmaz abiye;
“ Yahu abi birisi var başımın etini yiyor, azcık bekler misin şunu bulalım.” Dedi,
O da “ olur “ dedi beklemeye başladı.

Neyse yaka paça adamı getirdiler. Yılmaz abi bir espri yaptı ve mahkumun çok hoşuna gitti,Sanki Yılmaz Güney mahkumla resim çektirmek istiyormuş gibi;
“ Yahu arkadaş nerdesin? Şunun şurasında bir resim çektirelim dedik, burnun mu büyüdü?” Gülüştük.
... Kitaplığı vardı. Daktilosu vardı çalışıyordu. Çalışıyorum diye bizimle diyaloğu kesmezdi. Kimseyi kırmazdı. İstese elini kolunu sallaya sallaya çoktan kaçardı.  Eğer sonunda kaçtıysa muhakkak bir nedeni vardı. Bir anımız oldu. Karakol komutanının kadın mahkumlara karşı yanlış bir tutumu olmuş. Mahkumlar huzursuzlandı. Cezaevi müdürü bile bizden eylem bekledi, boykot moykot gibi. Duvarlar delinecek koğuşlar bir araya gelecek falan gibi.
Yılmaz abiylen ben bu konuyu konuşurken gardiyan geçiyordu.Gerçi gardiyan mardiyan takan yok. Bana “ Dikkat et gardiyan geçiyor” dedi.Bende “boşver geçerse geçsin “dedim.
Yılmaz abide unutamadığım öyküyü anlattı;
            “ Bana bak Hüseyin, toplumda, yani bizde Nuri’lik, Abduraman’lık ve de Şaban’lık diye bir hastalık var biliyor musun? “ dedi.
           
“Bilmiyorum” dedim.
Başladı tek tek anlatmaya;
- Nuri’lik, Kendine yontmaktır. Çıkarcılıktır. Burjuvazi kendi çıkarına olan her şeyi sanki toplumun yararınaymış gibi sunar...
- Abduraman’lıksa incir çekirdeğini doldurmayacak, gereksiz gevezeliklerle vakit öldürmektir.
- ... Yerli yersiz vakitli vakitsiz konuşmakta Şaban’lığa girer..! dedi.

( Hüseyin Şen, Sarızlı 1978’ de Yılmaz Güney’le yatmış. Söyleşisinden alıntı. Mahpus Yılmaz Güney / Hasan Kıyafet 4. Basım, İnsanca yayınları 1989)




Eylül ayı nerdeyse canımızı en çok yakan ay. 12 Eylül darbesini lanetle anarken, Öldürülen binlerce insanın bıraktığı miras gençliğe güç veriyor.
Üstün Akmen abinin ‘ Şen ola ülke halkım, şen ola… 12 Eylül meşruiyet kazanmakta’  yazısını okuyamayanlara öneriyorum. ( 9 Eylül 2009 tarihli Evrensel)




















(Fotoğraf: Özcan Yaman)
Ya Erdal Eren’i düşünmek nasıl bir duygu veriyor?
Şadan Eren, 29 yıldır gece gündüz acısını kendi içinde yaşayan; yeşil bir fidan gibi haksız hukuksuz kıyılan oğluna yapılanları unutmaya çalıştıkça, acısını kendi içinde çoğaltan; çoğalttıkça unutmaya, unutmaya çalıştıkça da çoğaltmaya mahkum olmuş bir ana...



(fotoğraf: Özcan Yaman)
 Bu ülkede yıllardır Devrimciler,Sosyalistler insan hakları dediler, Kürt sorunu dediler diye İşkence gördüler, tutuklandılar, öldürüldüler. Oysaki bu taleplar sosyal demokratların sıkı sıkıya savunmaları gereken taleplerdi. Oysaki bizim sözde sosyal demokratlar milliyetçilik ve 'mehape'leşmek derdinde imişler. Daha önce yayınlanmış olan bu fotoğraf gündeme oturduğu için bir kez daha dikkatinize…















(Fotoğraf: Vahit Akça)

Hayat çelişkidir. Etki tepkinin nedeni, tepkide nedenin sonucudur. Vahit Akça arkadaşımızın Barış mitinginden çekerek bizlerle paylaştığı fotoğraf…  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızı yazarsanız yardımcı olursunuz...