Translate

Bu Blogda Ara

40- YAŞASIN HALKLARIN KARDEŞLİĞİ-08 Kasım 2009-Evrensel-Özcan Yaman

YAŞASIN HALKLARIN KARDEŞLİĞİ

“… Savaşa karşı bir şey yapabilirmiyiz? Sorusunu sormak zorundayız. Kapitalizm varolduğu sürece savaşı ortadan kaldıramayacağımız konusunda açığız. Fakat biz bütün gücümüzle Emperyalizme, savaşa karşı mücadele yürüttüğümüzde kapitalizmi yenebiliriz. Bunun için uzun yada kısa vadede egemen sınıflardan, bir kitlenin diğer kitleye saldırması çağrısı geldiğinde kitlelerden; Hayır bunu yapmayacağız!
Açıklamasında bulunma zorunluluğu olduğunu en son kişiye kavratıncaya dek çalışmak zorundayız.! …Ve halk … günümüzde savaşların sadece küçük bir avuç kapitalist savaş avcısının ve sömürücülerin yararına yürütüldüğünü, büyük kitlenin ise her açıdan militarizmin kurbanı olduğunu … kavradığında, o zaman bu düşünce kitlede öyle politik bir güce dönüşür ki, tüm süngüler onun önünde kırılır.
(4 aralık 1911 Rosa Luksemburg)

Son günlerde Kürt açılımı- Demokratik açılım derken birden domuz gribi gündeme geldi. Su'yun ticarileştirilmesi, Kanser hastası Güler Zere’nin durumu, Elektrikten, doğalgaza, Suya ve  cep telefonlarına geldi gelecek zamlar, Sağlık sisteminin ( SSGSS) özelleştirilmesi. Hatta mahkeme kararlarıyla “Devletin sosyal bir hukuk devleti olmadığının tescillendiği” (Dr.Zeki Gül’ün 4 Kasım günü Evrensel’de yayınlanan yazısı) günleri yaşıyoruz. Diyarbakır sporun yaşadığı şoven baskı bir yanda diğer yanda hızla yükselen milyon dolarlık şaşalı ve parıltılı estetize edilmiş sözde yaşam kültürü şoku. Özel hastanelerden holdinglere ve onların, sanki bolluk bereket içinde yaşayan bir Türkiye imajı veren sınıfsallığı estetize ederek yoksulları daha yoksul yapan politikaları.Sanki halkla dalga geçiliyor. Kapitalizm sermayenin ihtiyaçlarına göre yapılanmasını sürdürüyor. İstanbul finans ve sanat merkezi oluyor ya…

Bu ülkenin bir avuç aydın ve sanatçısı bu gidişe dur demeye çalışan işçi emekçi kardeşleriyle oradan oraya koşturuyor. Hangi oluşuma baksak yaklaşık hep aynı isimler. Birgün F tiplerine karşı, diğer gün Suyun ticarileştirilmesine karşı öbür gün işkencelere karşı derken sistemin çıkardığı sorunlara karşı refleks göstermeye çalışıyor.
Bir grup sanatçı ‘Barış için Sanat’ diyerek yolu açınca büyüdükçe büyüdü. Bu topraklarda yaşayan tüm halkların hakları vardır ve kardeşçe yaşamak istiyoruz diyerek 3 Kasım’da Garaj İstanbul’da yaptıkları etkinlikle her dilde barış taleplerini dile getirdiler.
Taner Güven arkadaşımızın yazdığı gibi…” Biz sanatçılar, hümanist, nihilist, küskün, özgün, özgür birey, toplumcu vs. olabiliriz, bunları çoğaltmak mümkün. Başlangıç sayılabilecek bu süreçte, en önemli işlerden biri Barış için eylemlilik içinde birbirimizi çoğaltmak olmalıdır… Nedeni ne olursa olsun, pek çok sanatçının girişimden haberinin olmaması yakıcı bir sorundur. Onların girişime ve etkinliklere kendiliklerinden gelmelerini beklemek yerine, onları davet etmek, derdimizi anlatmak,  girişimden haberdar etmek gerekir… Bunun için girişim aktivisti olan her sanatçı ulaşabildiklerine ivedi olarak ulaşmalıdır…

Savaş, toplumsal gruplarda yarattığı mağduriyet itibariyle herkesi ilgilendirse de, Barış somut olarak savaşan taraflar arasında olur…  Barış’ın, siyasal, toplumsal ve sanatsal, insana dair tüm süreçlerin toplamı yeni bir tasarı olduğu gerçeği, bizim durumumuzu da belirlemektedir. Bir yandan hayatın içinde, sokaklarda işlevsel etkinlikler yaparken öte yandan, meclisteki siyasi partilere baskı yapacak pratikler geliştirmek durumundayız….”

Yine bu konuda “Tekniğin olanaklarıyla yeniden üretilebildiği çağda sanat yapıtı” isimli kitabının sonsöz  bölümlerinden yerimiz elverdiği ölçüde alıntıladığım yazıyı Ahmet Cemal’in çevirisiyle sunuyorum.
Sonsöz
Günümüz insanlarının giderek proleterleşmesi ve kitle oluşumlarının çoğalması, aynı olayın iki ayrı yüzünden başka bir şey değildir. Faşizm, yeni oluşan, proleterleşmiş kitleleri, bu kitlelerin ortadan kaldırılmasını istediği mülkiyet ilişkilerine dokunmadan örgütleme çabasındadır. Faşizm, kurtuluşunu, kitlelerin kendilerini ifade edebilmelerini (elbet haklarını tanımaya asla yanaşmaksızın) sağlamakta bulmaktadır. Kitlelerin mülkiyet koşullarının değiştirilmesini isteme hakları vardır; faşizm ise bu koşulların konserve edilişini, sözü edilen kitlelerin ifadesi kılmak peşindedir. Faşizm kendi içinde tutarlı olarak, politik yaşamın estetize edilmesini amaçlar. Faşizmin bir liderin kültüyle boyunduruk altına aldığı kitlelerin ırzına geçilmesiyle, yine faşizmin kült değerlerinin üretilmesi için yararlandığı bir aygıtın ırzına geçilmesi, birbiriyle örtüşmektedir.
Politikanın estetize edilmesine yönelik bütün çabalar, tek bir noktada doruğuna yarar. Bu nokta, savaştır. .. Teknik, nehirleri kanalize edecek yerde, insan selini siperlere yöneltmekte, uçaklarından tohum atacak yerde kentlere yangın bombaları yağdırmaktadır; gaz savaşında ise Aura 'yı yeni bir biçimde ortadan kaldırmaya yarayan bir araç bulmuştur. ''Fiat ars, pereat mundus'' (“Sanat olsun, isterse dünya batsın” Ç.N) diyen faşizm, tekniğin değişime uğrattığı, duyusal algılamanın sanatsal düzlemde doyuma ulaştırılmasını, Marinetti'nin itiraf ettiği gibi, savaştan bekler. Bu, herhalde tam anlamıyla sanat sanat içindir'in gerçekleşmesi olmaktadır. Bir zamanlar Homeros'ta, Olimpos Dağı'ndaki tanrıların gözünde bir tür sergi malzemesi olan İnsanlık, şimdi kendi kendisi için bir sergi malzemesi olup çıkmıştır. Kendine yabancılaşması, ona kendi yıkımını birinci sınıf bir estetik haz kaynağı niteliğiyle yaşatacak boyutlara varmıştır. Faşizmin politikayı estetize etme çabalarının vardığı nokta, İşte budur. Komünizm, buna sanatın politize edilmesiyle yanıt verir. ..”


……………………………………………………………………………………………………..

FOTOĞRAFLAR:













Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızı yazarsanız yardımcı olursunuz...