Translate

Bu Blogda Ara

65-SORGULAYICI TAVRIMIZLA 26 MAYIS’A…evrensel-16 mayıs2010-özcan yaman


SORGULAYICI TAVRIMIZLA 26 MAYIS’A…
Hep ortada bir pastanın olduğundan ve pastanın paylaşılmasından bahsedilir. O pastanın üçe bölündüğünü ve üçte ikisini bir avuç zenginin paylaştığını ve kalan üçte birini çalışan ve üretenlerin paylaşmaya çalıştığı bir ülkede yaşıyoruz. Evet ortada bir pasta var ve nasıl paylaşıldığı önemli. Toplam nufusun ürettiği değerlerin %70’ini ülkeyi yönetenlerin ve onların sermaye çevrelerinin paylaştığı %30’luk kesim paylaşırken, Yine toplam nüfüsun ürettiği değerlerin  %30’unu  işçisiyle, çiftçisiyle işsiziyle  bütün bir halk paylaşmaya çalışıyor. Bir yanda kriz bahanesiyle servetlerine servet katanlar, öbür yanda evine  ekmek götüremeyen, ay sonunu getiremeyen yoksulluk sınırının altında veya sınırında yaşayan çoğunluk. Hak-Hukuk-Adalet nerede? Evet ortada bir pasta var ve nasıl paylaşıldığı önemli. Çalışan ve üreten çoğunluk adaletlice bu pastayı dağıtabilir. İktidar türlü oyunlarla kurdukları adaletsiz düzeni sürdürmeyi isteyecektir. Bunun içinde çokca başvurulan kötü polis rolünü oynayarak  en sert biçimde resmi ve sivil gücünü kullanır. Bazen de iyi polis rolünü oyuna sokar. Toplumun gazını alınca, kendi yasalarını tekrar oyuna sokar. Buna da demokrasi, insan hakları der. Kürt sorununu açılımla çözmüştür.(!) Dersim katliamını gündemleştirerek geçmişiyle nasıl hesaplaştığını göstermiştir(!) Taksim meydanını 1 Mayıs alanı yapmıştır (!) Çingenelerin insan olduğunu fark etmişlerdir (!) Yetmedi uçkur sorununu ülkenin sorunu yaparak gündemi örtmüşlerdir. İktidarıyla muhalefetiyle yerli ve yabancı sermayenin isteklerinin en iyi uygulayıcısı olacaklarını her fırsatta söylerken, halka karşı politikalarda nasıl kenetlendiklerini hep birlikte görmekteyiz.
Sağlık, eğitim ve çalışma yasalarının durumu ortada.  Özelleştirmelerle canına okunan işçiler ortada. Tekel’le yükselen toplumsal muhalefet sınavını vermek üzere 26 Mayısı üretimden gelen gücü kullanma ve genel direniş günü olarak ilan etmiştir. Tekel direnişi Zonguldak direnişinden  bu yana ortaya çıkan en büyük toplumsal muhalefetin sesi olmuştur. Tarihten ders çıkartmak gerekir. Zonguldak direnişinin nasıl sönümlendirildiğini unutmayalım. İktidar, her zaman medyasıyla, mecrasıyla güvenlik güçleriyle  işçilerin hak alma mücadelesini bastırarak “ülkenin ve milletin çıkarları” için gerekirse zor kullandığını ilan eder. Ama öncesinde sessiz ve derinden toplumsal muhalefetin içinde bölünme ve parçalanma yaratarak sorunu çıkaranların işçilerin ve emekçilerin olduğunu göstermeye çalışır. Dedik ya tarihten ders çıkarmak gerekir. 26 mayısı üretimden gelen güçleri kullanma ve genel direniş günü ilan eden sendikalar gereğini yapmak zorundadır. Tekel işçileri her fırsatta sorumlulara sorumluluklarını hatırlatmakta. 26 mayıs aynı zamanda sendikalar için bir sınav olacaktır. Üç ay sonrasına gün keserek eyleme hazırlık ve başarılı bir direniş yapacaklarını söyleyenlerin gerçek niyetlerini 27 mayıs da göreceğiz. Zaman içinde işçilerin direnişlerini yok etmeye mi çalıştıklarını yada söyledikleri gibi güç toplayarak ve çalışarak  bir 26 mayıs destanı mı yaratacaklar?
Ülkenin her yanı kaynamakta. İlk aklıma gelenleri saysam bile bir çok eksik yine kalacaktır.
Silikozis hastası işçilerin durumu ne halde? Tuzla ne alemde ? İzmir de Kent A.ş işçileri, tek bir grevciye kadar düşen ATV-Sabah grevi, Tübitak’taki eylemciler, İtfaiyeciler, İski İşçileri, Sinter metalciler, Marmaray işçileri, E-Kart emekçileri, UPS kargo çalışanları, Sağlıkta taşeronlaştırmaya karşı koyan çalışanlar, Sendikalaşmaya çalıştıkları için  işten atılmalara direnen Bilgi üniversitesinin aydın ve emekçileri ve tabii Tekel işçilerinin 4-c sorunu. Bu direniş ve eylemlerin sermaye medyasında yer almayışı ve yok sayılmaları. Görüntüyü mü kurtarıyor? Gerçekliği mi gösteriyor ? Yoksa hakikatin doğruluğunu mu ortadan kaldırıyor.? İşte 1 Mayıs’ın kitleselliğinin gösterdiği birlik ve dayanışmanın sınanacağı alan ve tarih 26 mayıstır. İşçi sınıfı kendi gündemini yaratmak zorundadır. Ne uçkur davası, ne Muğla’da yaratılan terör ne de o tarihe kadar yaratılacak başkaca bir provakasyon oyunu 26 Mayıs’ı gölgede bırakmamalı. Tarihte Maraş-Çorum, Sivas ve Gazi olayları ve katledilen aydın ve gazeteciler hep sınıfın gündeminin ekseninin kaydırılmasına yönelik olmuştur. Ya ders alınacak yeni bir tarih olacak, ya da tarihe geçen destan olacak 26 Mayıs. Toplumsal muhalefetin özneleri ile yaşayacağız, fotoğraf makinelarımızın tanıklığı ile belgeleyeceğiz bu günü. Geleceğe bırakacağımız 26 mayıs fotoğraflarıyla sorgulayıcı tavrımızı sürdüreceğiz. Bu niyetle fabrikaların, varoşların, Sendikaların Plazaların kısaca hayatın olduğu her yerde basalım fotoğraf makinelarımızın deklanşörlerine…
















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızı yazarsanız yardımcı olursunuz...