SORGULAYICI TAVRIMIZLA
26 MAYIS’A…
Hep ortada bir
pastanın olduğundan ve pastanın paylaşılmasından bahsedilir. O pastanın üçe
bölündüğünü ve üçte ikisini bir avuç zenginin paylaştığını ve kalan üçte birini
çalışan ve üretenlerin paylaşmaya çalıştığı bir ülkede yaşıyoruz. Evet ortada
bir pasta var ve nasıl paylaşıldığı önemli. Toplam nufusun ürettiği değerlerin
%70’ini ülkeyi yönetenlerin ve onların sermaye çevrelerinin paylaştığı %30’luk
kesim paylaşırken, Yine toplam nüfüsun ürettiği değerlerin %30’unu işçisiyle, çiftçisiyle işsiziyle bütün bir halk paylaşmaya çalışıyor. Bir yanda
kriz bahanesiyle servetlerine servet katanlar, öbür yanda evine ekmek götüremeyen, ay sonunu getiremeyen
yoksulluk sınırının altında veya sınırında yaşayan çoğunluk. Hak-Hukuk-Adalet
nerede? Evet ortada bir pasta var ve nasıl paylaşıldığı önemli. Çalışan ve
üreten çoğunluk adaletlice bu pastayı dağıtabilir. İktidar türlü oyunlarla
kurdukları adaletsiz düzeni sürdürmeyi isteyecektir. Bunun içinde çokca
başvurulan kötü polis rolünü oynayarak en sert biçimde resmi ve sivil gücünü
kullanır. Bazen de iyi polis rolünü oyuna sokar. Toplumun gazını alınca, kendi
yasalarını tekrar oyuna sokar. Buna da demokrasi, insan hakları der. Kürt
sorununu açılımla çözmüştür.(!) Dersim katliamını gündemleştirerek geçmişiyle
nasıl hesaplaştığını göstermiştir(!) Taksim meydanını 1 Mayıs alanı yapmıştır
(!) Çingenelerin insan olduğunu fark etmişlerdir (!) Yetmedi uçkur sorununu
ülkenin sorunu yaparak gündemi örtmüşlerdir. İktidarıyla muhalefetiyle yerli ve
yabancı sermayenin isteklerinin en iyi uygulayıcısı olacaklarını her fırsatta söylerken,
halka karşı politikalarda nasıl kenetlendiklerini hep birlikte görmekteyiz.
Sağlık, eğitim
ve çalışma yasalarının durumu ortada.
Özelleştirmelerle canına okunan işçiler ortada. Tekel’le yükselen
toplumsal muhalefet sınavını vermek üzere 26 Mayısı üretimden gelen gücü
kullanma ve genel direniş günü olarak ilan etmiştir. Tekel direnişi Zonguldak
direnişinden bu yana ortaya çıkan en
büyük toplumsal muhalefetin sesi olmuştur. Tarihten ders çıkartmak gerekir.
Zonguldak direnişinin nasıl sönümlendirildiğini unutmayalım. İktidar, her zaman
medyasıyla, mecrasıyla güvenlik güçleriyle
işçilerin hak alma mücadelesini bastırarak “ülkenin ve milletin
çıkarları” için gerekirse zor kullandığını ilan eder. Ama öncesinde sessiz ve
derinden toplumsal muhalefetin içinde bölünme ve parçalanma yaratarak sorunu
çıkaranların işçilerin ve emekçilerin olduğunu göstermeye çalışır. Dedik ya
tarihten ders çıkarmak gerekir. 26 mayısı üretimden gelen güçleri kullanma ve
genel direniş günü ilan eden sendikalar gereğini yapmak zorundadır. Tekel
işçileri her fırsatta sorumlulara sorumluluklarını hatırlatmakta. 26 mayıs aynı
zamanda sendikalar için bir sınav olacaktır. Üç ay sonrasına gün keserek eyleme
hazırlık ve başarılı bir direniş yapacaklarını söyleyenlerin gerçek niyetlerini
27 mayıs da göreceğiz. Zaman içinde işçilerin direnişlerini yok etmeye mi
çalıştıklarını yada söyledikleri gibi güç toplayarak ve çalışarak bir 26 mayıs destanı mı yaratacaklar?
Ülkenin her
yanı kaynamakta. İlk aklıma gelenleri saysam bile bir çok eksik yine
kalacaktır.
Silikozis
hastası işçilerin durumu ne halde? Tuzla ne alemde ? İzmir de Kent A.ş
işçileri, tek bir grevciye kadar düşen ATV-Sabah grevi, Tübitak’taki
eylemciler, İtfaiyeciler, İski İşçileri, Sinter metalciler, Marmaray işçileri,
E-Kart emekçileri, UPS kargo çalışanları, Sağlıkta taşeronlaştırmaya karşı
koyan çalışanlar, Sendikalaşmaya çalıştıkları için işten atılmalara direnen Bilgi üniversitesinin
aydın ve emekçileri ve tabii Tekel işçilerinin 4-c sorunu. Bu direniş ve
eylemlerin sermaye medyasında yer almayışı ve yok sayılmaları. Görüntüyü mü
kurtarıyor? Gerçekliği mi gösteriyor ? Yoksa hakikatin doğruluğunu mu ortadan
kaldırıyor.? İşte 1 Mayıs’ın kitleselliğinin gösterdiği birlik ve dayanışmanın
sınanacağı alan ve tarih 26 mayıstır. İşçi sınıfı kendi gündemini yaratmak
zorundadır. Ne uçkur davası, ne Muğla’da yaratılan terör ne de o tarihe kadar
yaratılacak başkaca bir provakasyon oyunu 26 Mayıs’ı gölgede bırakmamalı.
Tarihte Maraş-Çorum, Sivas ve Gazi olayları ve katledilen aydın ve gazeteciler
hep sınıfın gündeminin ekseninin kaydırılmasına yönelik olmuştur. Ya ders
alınacak yeni bir tarih olacak, ya da tarihe geçen destan olacak 26 Mayıs.
Toplumsal muhalefetin özneleri ile yaşayacağız, fotoğraf makinelarımızın tanıklığı
ile belgeleyeceğiz bu günü. Geleceğe bırakacağımız 26 mayıs fotoğraflarıyla sorgulayıcı
tavrımızı sürdüreceğiz. Bu niyetle fabrikaların, varoşların, Sendikaların
Plazaların kısaca hayatın olduğu her yerde basalım fotoğraf makinelarımızın
deklanşörlerine…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınızı yazarsanız yardımcı olursunuz...