Ha karpuz, ha
sanat sergisi…
Bu hafta sergi diyoruz. Sergi deyince aklımıza hemen
galeriler ve sanat geliyor. Sergi, göstermekle ilgilidir. Karpuz sergisi
açılır, Resim sergisi açılır, Halı-Kilim sergisi açılır, Fotoğraf sergisi
açılır. Vb..Peki sergi neden açılır? Sanat alanında üretilen işlerin, toplumla
paylaşılması için. Yani serginin biçim ve içeriği amaçla doğru orantılıdır. Sergiler
uygun olan her yerde açılabilir. Galerilerde, Sokaklarda, Meydanlarda…
Bilinen bir söz vardır. “Oyunu kuran, kuralları koyar!”
Bu gün oyunu kuranlar, doğal olarak ta kurallarını koyuyorlar. Bizi burada
sanat piyasası ilgilendiriyor. Yani açılan sergilerde sanat eserlerinin değeri,
karpuz sergisi gibi para kazanmakla doğru orantılı hale getirilmiş. Sanatçı
olabilmenin göstergesi, lüks galerilerde sergi açmak ve satmakla
özdeşleştirilmiştir. Sergi mekanları olan galeriler sanat piyasasını
yönlendiriyorlar. Bu mekanlar ya kamu alanlarıdır yada her alanda olduğu gibi
özel kurum yada kişilerin açtığı mekanlardır. Aynı şekilde hiyarerşik bir
yapılanmanın da göstergeleridir. Bu gün isim yapmış bir galeride, isim yapmamış
bir sanatçının sergi açması o sanatçı adayının görünürlüğünün artmasının ön
koşulunu oluşturuyor. Hayatın diğer alanlarındaki piyasalaşma bu alanlarda da
kendini göstermektedir. Galeriler, görünürlüğün dolayısıyla sanatçıların para
ile olan ilişkilerinin de düzenlendiği kurumlar olmuştur. Galeri sahipleri
kimlerdir? Neden galericilik yaparlar? Bu sorulara yanıt aradığımızda sanat
piyasasını oluşturmak, ekonomik ve ideolojik olarak piyasaya hakim bir
yönlendiriciliğe sahip olma isteklerini görürüz. Bir banka, bir holding neden
galeri açar? O büyülü kelimeler hemen dökülür; Sanat ve kültüre katkı.! Ticari
hayattan kazandıklarını bu alana yatırarak toplumsal sorumluluk ve görevlerini
yerine getirmek. Ve daha bir çok süslü açıklamalar… Konuyu uzatmak mümkün kısa
keselim, Sendikalar, Demokratik kitle örgütleri yada toplumun ticari ve üst
gelir grubunun dışında kalan çoğunluğunun temsilcilerinin ideolojileri, sanat
ve kültür alanında söyleyecek sözleri, özetle işçi sınıfının sanatı yok mu?
Peki kimler uğraş veriyor.? Bir araya gelen sanatçıların oluşturdukları
insiyatifler ve platformlar. Biliyoruz burjuvazi sanatın hamisidir. Çünkü
sanatçıya para veren yönlendiren yaşamasını sağlayan onlardır. Yüz yıllarca da
böyle olmuştur. Bu aynı zamanda sistemin devamlılığında önemli bir noktadır.
Sorulması gereken hangi sınıfın çıkarına olduğudur. Her alanda olduğu gibi, sanat kültür alanında
da çoğunluğun kendini ifade edeceği alanlar açılmadıkça asla demokrasiden,
özgürlükten bahsedilemeyeceğidir. İşçilerle sanatçıların birbirlerinden uzak
olmasının suni dengesinin kırılmasının yolu emek örgütleriyle sanat
örgütlerinin sorunları ortaklaştırmasından geçmektedir. Ekonomik ve demokratik
mücadelenin yanına sanat mücadelesini de katmalarından geçmektedir. Sanat
dediğimiz şey milyonlarca liraya satılan resimler ve şık galeriler değil, bu
iktidarın dili ve piyasalaştırılan sanat endüstrisidir. Parası olan yatırımcı
ve koleksiyonculara yönelik açılan sergiler toplumun büyük kesiminin hiç
umurunda değildir ama medyasından sokaklara kadar bu sergiler görünür kılınarak
işlenmektedir.
O halde kendi medyamızı, kendi sokağımızı, kendi
galerilerimizi yaşama sokmak ve desteklemek zorunluluğumuz vardır. Sanatçısına
sahip çıkan sınıfın, sınıfına sahip çıkan sanatçıların yetişmesi emek
örgütlerinin bizim de sanatımız var! diyerek demokrasi mücadelesinin ayrılmaz
parçası olarak sahiplenmesiyle mümkündür. Evet sorunlar çok, Dertler çok ama
biz çoğunluğun sesiyiz. Karpuz sergilerini en güzel biz açarız da, neden
sanatsal yaratılarımızı sergileyemiyelim değil mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınızı yazarsanız yardımcı olursunuz...