Translate

Bu Blogda Ara

433) Gerçeklik ve algı 17 Ağustos 2018 -evrensel-özcan yaman



Gerçeklik ve algı  17 Ağustos 2018 

Formun Altı

Bugün 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin yıl dönümü. Yani 19 yıl geçmiş. Deprem sonrası yaraların sarılması, evsiz barksız kalanlar derken rantsal bölüşümün manivelası yapılarak yoksullardan alınıp zenginlere lüks konutlar ve yaşam alanları seferberliğinin yıllar sonrası yani. Deprem öncesi gizli gizli planlanan ‘’Kentsel Dönüşüm (!)’’ planları hayata nasıl geçirilecekti? İşte deprem burada devreye girdi. Depreme dayanıklı binaların yapılması, gecekondu ve gayri insani şartların ortadan kaldırılması falan denilerek metropol merkezlerindeki alt gelir grubu para, tehdit ve güçle TOKİ konutlarına sürüldüler. Bittiler mi? Yooo hâlâ periferi denilen metropol çevrelerinde kalmaya direnenler var. Ele geçirilen yerlere devasa gökdelenler yapıldı. Maslak, Zeytinburnu, Cevizlibağ, Ataköy sahili ve E-5 kenarı, Şişli-Mecidiyeköy, Ataşehir ve Fikirtepe’de Taksim’de ve 3-5 ağaç olan yerlerle Okmeydanı, Küçükarmutlu topun ağzında. Beşiktaş, Kadıköy arası yolculuk yapanlar 15 yıllık süreçte yaşanan değişimi görüp post modern ya da Kich bir dikey yapılanmayı görünce yürekleri burkuluyor. Dolmabahçe’nin arkasında dev betonlar yükseliyor. Bordo bir plaza 3. sınıf pavyon gibi sırıtıyor. Bir de yanıp sönen yazı ve ışıklar Boğaz’daki köprülerin ışıklarıyla yarış halinde... Sonra bir çevre toplantısında en yetkili biri çıkıp günah çıkartıyor. ‘’Ben aslında dikey değil, yatay mimariden yanayım. Selçuklu-Osmanlı mimari kültürü bla bla bla’’ kim ya da kimler kandırılıyor? Neyse... Ataşehir’de dikey Selçuklu (!) mimari binanın eteklerine Mihrimah Sultan Camii’nin taklidi büyük laflarla yerleştiriliyor. Fakat o da ne caminin şaşaasından eser kalmıyor. Arkasındaki koca bina bırakılsa camiyi yutacak gibi bir ucube ortaya çıkıyor. Ardından Zeytinburnu’daki 16-9 binalar koca Süleymaniye Camii’nin peyzajının içine ediyor. Yine en yetkili çıkıyor sahneye “Ben rica ettim peyzajı düzeltecek kadar traşlayın dedim, şimdi onunla konuşmuyorum” diyor...
Şişli’den Mecidiyeköy’e doğru giderken Koskoca mavi camlı dev bir zemin üstünde minicik duran Şişli Camii’ni görünce yazık diyorsunuz. (Foto:1) O binanın yerinde eskiden halk pazarı vardı ve cami kendine yakışan vakurluğuyla bir peyzaj çiziyorken malum son kendini gösterir hale gelmiş. Biraz daha yaklaşınca cami binanın yarısına geliyor (Foto-2). Biraz daha yaklaşıyor nerde ise camiye dokunurken minare arkasındaki binayı geçiyor (Foto-3). Soru şu hangi foto gerçek?..
İşte fotoğrafın gerçekliği bu. Makineyi paralel tutup uygun uzaklıktan baktığınızda 1. Fotoyu çekersiniz. Camiye yaklaşıp biraz makinayı yukarı kaldırırsanız 2. Fotoyu elde edersiniz. İyice yaklaşıp makinayı yukarı doğru eğerseniz 3. Fotoyu çekersiniz yani öndeki nesne büyürken arkadaki küçülür. Hele geniş açıyla bunu yaparsanız iyice abartmış olursunuz. Gerçekliğin perspektivle dansı böylece sürer. Algı ise ne göstermek istiyorsanız odur. Şimdi fotolara bakınız. Siz hangi gerçeği görüyorsunuz?
Şimdi durumu yine fotoğrafla özetleyelim. (Foto-4)
Yer Zincirlikuyu mezarlığındaki camii ve arka planı. Önde mala mülke değer vermeyen(!) yatırımlarını öbür dünyaya yapan cemaat. Arkada bu cemaatin çalıştığı iş yerleri. İroninin çatladığı kare.  
Ve bir kare de Beylikdüzü’den (Foto-5). Kent dışında neredeyse bir ağacın bile çok görüleceği modern yerleşim alanı. Yani deprem olgusuna duyarlı bir yerleşim (!). 17 Ağustos’tan bu yana 19 yılda gelişen İstanbul manzarası bu. Deprem bahane rant şahane diyelim...
fotoğraflar: Özcan Yaman






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızı yazarsanız yardımcı olursunuz...