DİSTOPYA MI DEDİNİZ?
İŞTE CHAOSMOS.
‘’...selamlamaya geldim seni yeryüzü umutları adına,
bedava ekmek ve bedava karanfil adına
mutlu emeklerle mutlu dinlenmeler adına
"Yarin yanağından gayrı her şeyde hep beraber"
diyebilmek adına
evlerin / yurtların / dünyaların
ve kosmosun kardeşliği adına...’’
(Kosmosun Kardeşliği Adına,
Nazım Hikmet, Paris - 13.04.1961)
Açılışına gidemediğim ve ilk fırsatta gidip izleyip
etkilendiğim bir fotoğraf sergisi oldu ‘’Chaosmos’’. Fotoğraf sanatçısı Emin
Altan 5 yıl ülke ülke dolaşarak lafın anlamıyla iğne ile kuyu kazarcasına
çektiği fotoğraflardan bir seçki sergisi Chaosmos .
Belgesel fotoğrafın neredeyse kapsayıcılığını unutmuş ,
fotojurnalizm, sokak fotoğrafçılığı / enstantene fotoğrafçılığını her yerde
görürken Emin Altan’ın Chaosmos sergisi ‘belgesel fotoğrafın asıl böyle bir ağırlı da
vardı’ dercesine ortaya koyduğu büyük
projeli zor bir sergi beni gerçekten sarstı. Hikaye anlatan, uzun erimli projeli çalışan
belgesel fotoğraf ustalarını hep önerir ve fotoğraf projelerini anlatır, örnek
veririz (S.Salgado, H.C.Bresson, Lewis Hine ...) Başarılı projeli çalışan bir
çok Türkiyeli fotoğrafçı var olmasına rağmen uluslar arası büyük ustaların
yanında bu ustalara günümüz Türkiyeli bir fotoğrafçı ekleyemezdim. Belki Ara
Güler olurdu. Bundan sonra büyük kitapçılarda S.Salgado’nun fotoğraf albümünün
yanında olanca haşmetiyle Emin Altan’ın ‘Chaosmos’
albümünü görürseniz şaşırmayın derim. Norgunk yayınevi tarafından Bülent
Erkmen’in kurgu ve tasarımıyla Chaosmos yayımlandı.
The Empire Project işbirliği ile düzenlenmiş olan Chaosmos
sergisi 9 Kasım 2018 tarihinde Karaköy’deki artSümer galerisinde açıldı. 15
Aralık 2018 yani yarın son gün. Başka yerlerde de ileride mutlaka
sergilenecektir, en azından aklınızda bulunsun mutlaka izlemeye çalışın derim.
Mümkünse kitabı edinmek arşivlik bir değer olur.
Galeriye girdiğimde büyük boy koca fotoğraflar karşılıyor,
Sade koca salonda sessiz çığlık atar gibiler. Her biri diğerinden daha
etkileyici. Sanki photoshop’la kavramsal bir fotoğraf çalışması gibi. Örneğin;
Koskoca bir obruğun altından yukarıya bakıldığında minnacık ışık giren bir
delikten atılmış minnacık arabaları görünce oyuncak gibi algılayıp anlam
vermeye çalışıyorsunuz. Burası bu
dünyada bir yer ve medeniyet çöplüğünün gittiği yeri gösteriyor. Her biri
etkileyici fotoğraflar. Sanki büyük prodüksiyonla gerçekleştirilmiş film platoları gibi. Sergiyi gezince ‘acaba
buralar nereleri’ diye düşündüm. Hiçbir açıklama isim ve tarih yoktu. Oysa ki
belgesel fotoğraflarda yer, mekan, zaman ve tarih olmazsa olmaz diye düşünürüm.
Ortada duran çok kalın ve büyük bir kitabın sayfalarını çevirmeye başladım.
Yaklaşık yarım saatte anca bitirmiştim ki neden yer mekan ve tarih olmadığına
bir anlam verebildim. Sınırların, bölgelerin o ya da bu coğrafyanın bir önemi
yoktu. Yaşananlar ‘kaos’du ve bu kaos tüm ‘kosmos’du. Koca koca binalar,
mekanlar, araçlar ve deniziyle, kumuyla, dağıyla doğa ve insanlığın kendini yok
edişinin fotoğrafları. Sanki başka bir gezegende daha önce yaşanmış hayatlardan
kalıntılar gibi. Geleceğin distopik görüntüleri yani.
Emin bu durumu şöyle açıklıyor: ‘’ Günümüzde var olma adeta
büyüme kavramıyla anılır oldu. Daha çok üretme, daha çok tüketme ve hatta daha
çok üreme. Ben bu sürecin bir sıkışmışlıktan ibaret olduğunu ve doğanın ve
insanlığın sonunu hızla getirmekte olduğunu düşünmekteyim. Fotoğraflarıma konu ettiğim mekanlar ve
nesneleri bu mutlak sonun bugünden öngörülen bir yansıması olarak
değerlendiriyorum, burada bir distopya öngörüyorum.
Görüntüler dünyası içinde her gün yeniden üretilen ve
toplumların bireyleri tarafından yeniden üretime özendirilen bu çıkışsız gelecek ile izleyenleri bugün
yüzleşmeye davet ediyorum. Örneğin nükleer santralların yarattığı felaketler
sonrası bu bölgelerde yaptığım çekimler (Fukishima ve Chernobly) ya da çölleşen
Aral denizi kıyılarında ortaya çıkan çevre felaketleri ya da rekabete dayalı
ekonomik çöküntüler buna örnek olarak Detroit otomotiv endüstrisi, İtalya ‘da
kapanan akıl hastaneleri, savaş sektörüne yönelik yatırımlar. ‘’...
Galeriden çıktım kapının önüne inince çevreme baktım,
gördüğüm fotoğrafları düşündüm ve telefonu çıkarıp Emin’i arayacakken cafenin
önünde bakışırken buldum kendimi. Sergi, kitap ve fotoğraf üzerine uzun uzun
sohbet ettik. Emin’le bir röportaj yapıp sizlerle paylaşmayı düşünüyorum.
Çok zahmetli olan editöryel hazırlık, masa başı işlemler ve
kitap ve sergi sonunda 2018 kasım ayına yetişebilmiş.
Bitirirken Emin’e sözü vereyim: ‘’...Ben bir gemi inşaat
mühendisi olarak profesyonel hayatın içindeydim ve çok yoğun bir çalışma
temposu içerisinde fotoğrafa çok az zaman ayırabiliyordum. Bu uluslararası
fotoğraf festivalleri sürecinde tanıştığım çok önemli fotoğrafçılar oldu ve
onların nasıl çalıştığını, işlerinin peşinde tutkuyla nasıl koştuklarını, sınır
tanımadıklarını gördüm, benim dar zaman aralığına sıkıştırdığım projeler ile
yetinemeyeceğimi bir kez daha anladım, kendi koşullarım yüzünden fotoğrafa
küstüm de diyebilirim. Fotoğraf çekmeyi öteledim ve buna paralel olarak emekli
olup fotoğraf projelerinin peşinde koşacağım bir hayatın hayalini kurmaya
başladım. 45 yaşında bunu gerçekleştirmeyi hedefliyordum ama 49 yaşımda oldu.
Emekliliğin hemen ardından 2012 yılında bu projeye başladım, 2017 yılında da
son fotoğrafları çektim ve böylece Chaosmos ortaya çıktı.’’
Emin Altan (Foto:Özcan Yaman) |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınızı yazarsanız yardımcı olursunuz...