Translate

Bu Blogda Ara

442) DİSTOPYA MI DEDİNİZ? İŞTE CHAOSMOS.-Özcan Yaman-Evrensel-14 Aralık 2018





DİSTOPYA MI DEDİNİZ? İŞTE CHAOSMOS.

‘’...selamlamaya geldim seni yeryüzü umutları adına,
bedava ekmek ve bedava karanfil adına
mutlu emeklerle mutlu dinlenmeler adına
"Yarin yanağından gayrı her şeyde hep beraber"
diyebilmek adına
evlerin / yurtların / dünyaların
ve kosmosun kardeşliği adına...’’
(Kosmosun Kardeşliği Adına,
Nazım Hikmet, Paris - 13.04.1961)

Açılışına gidemediğim ve ilk fırsatta gidip izleyip etkilendiğim bir fotoğraf sergisi oldu ‘’Chaosmos’’. Fotoğraf sanatçısı Emin Altan 5 yıl ülke ülke dolaşarak lafın anlamıyla iğne ile kuyu kazarcasına çektiği fotoğraflardan bir seçki sergisi Chaosmos .
Belgesel fotoğrafın neredeyse kapsayıcılığını unutmuş , fotojurnalizm, sokak fotoğrafçılığı / enstantene fotoğrafçılığını her yerde görürken Emin Altan’ın Chaosmos sergisi   ‘belgesel fotoğrafın asıl böyle bir ağırlı da vardı’ dercesine  ortaya koyduğu büyük projeli zor bir sergi beni gerçekten sarstı.  Hikaye anlatan, uzun erimli projeli çalışan belgesel fotoğraf ustalarını hep önerir ve fotoğraf projelerini anlatır, örnek veririz (S.Salgado, H.C.Bresson, Lewis Hine ...) Başarılı projeli çalışan bir çok Türkiyeli fotoğrafçı var olmasına rağmen uluslar arası büyük ustaların yanında bu ustalara günümüz Türkiyeli bir fotoğrafçı ekleyemezdim. Belki Ara Güler olurdu. Bundan sonra büyük kitapçılarda S.Salgado’nun fotoğraf albümünün yanında olanca haşmetiyle  Emin Altan’ın ‘Chaosmos’ albümünü görürseniz şaşırmayın derim. Norgunk yayınevi tarafından Bülent Erkmen’in kurgu ve tasarımıyla Chaosmos  yayımlandı.

The Empire Project işbirliği ile düzenlenmiş olan Chaosmos sergisi 9 Kasım 2018 tarihinde Karaköy’deki artSümer galerisinde açıldı. 15 Aralık 2018 yani yarın son gün. Başka yerlerde de ileride mutlaka sergilenecektir, en azından aklınızda bulunsun mutlaka izlemeye çalışın derim. Mümkünse kitabı edinmek arşivlik bir değer olur.

Galeriye girdiğimde büyük boy koca fotoğraflar karşılıyor, Sade koca salonda sessiz çığlık atar gibiler. Her biri diğerinden daha etkileyici. Sanki photoshop’la kavramsal bir fotoğraf çalışması gibi. Örneğin; Koskoca bir obruğun altından yukarıya bakıldığında minnacık ışık giren bir delikten atılmış minnacık arabaları görünce oyuncak gibi algılayıp anlam vermeye çalışıyorsunuz.  Burası bu dünyada bir yer ve medeniyet çöplüğünün gittiği yeri gösteriyor. Her biri etkileyici fotoğraflar. Sanki büyük prodüksiyonla gerçekleştirilmiş  film platoları gibi. Sergiyi gezince ‘acaba buralar nereleri’ diye düşündüm. Hiçbir açıklama isim ve tarih yoktu. Oysa ki belgesel fotoğraflarda yer, mekan, zaman ve tarih olmazsa olmaz diye düşünürüm. Ortada duran çok kalın ve büyük bir kitabın sayfalarını çevirmeye başladım. Yaklaşık yarım saatte anca bitirmiştim ki neden yer mekan ve tarih olmadığına bir anlam verebildim. Sınırların, bölgelerin o ya da bu coğrafyanın bir önemi yoktu. Yaşananlar ‘kaos’du ve bu kaos tüm ‘kosmos’du. Koca koca binalar, mekanlar, araçlar ve deniziyle, kumuyla, dağıyla doğa ve insanlığın kendini yok edişinin fotoğrafları. Sanki başka bir gezegende daha önce yaşanmış hayatlardan kalıntılar gibi. Geleceğin distopik görüntüleri yani.
Emin bu durumu şöyle açıklıyor: ‘’ Günümüzde var olma adeta büyüme kavramıyla anılır oldu. Daha çok üretme, daha çok tüketme ve hatta daha çok üreme. Ben bu sürecin bir sıkışmışlıktan ibaret olduğunu ve doğanın ve insanlığın sonunu hızla getirmekte olduğunu düşünmekteyim.  Fotoğraflarıma konu ettiğim mekanlar ve nesneleri bu mutlak sonun bugünden öngörülen bir yansıması olarak değerlendiriyorum, burada bir distopya öngörüyorum. 
Görüntüler dünyası içinde her gün yeniden üretilen ve toplumların bireyleri tarafından yeniden üretime özendirilen bu  çıkışsız gelecek ile izleyenleri bugün yüzleşmeye davet ediyorum. Örneğin nükleer santralların yarattığı felaketler sonrası bu bölgelerde yaptığım çekimler (Fukishima ve Chernobly) ya da çölleşen Aral denizi kıyılarında ortaya çıkan çevre felaketleri ya da rekabete dayalı ekonomik çöküntüler buna örnek olarak Detroit otomotiv endüstrisi, İtalya ‘da kapanan akıl hastaneleri, savaş sektörüne yönelik yatırımlar. ‘’...
Galeriden çıktım kapının önüne inince çevreme baktım, gördüğüm fotoğrafları düşündüm ve telefonu çıkarıp Emin’i arayacakken cafenin önünde bakışırken buldum kendimi. Sergi, kitap ve fotoğraf üzerine uzun uzun sohbet ettik. Emin’le bir röportaj yapıp sizlerle paylaşmayı düşünüyorum.

Çok zahmetli olan editöryel hazırlık, masa başı işlemler ve kitap ve sergi sonunda 2018 kasım ayına yetişebilmiş. 

Bitirirken Emin’e sözü vereyim: ‘’...Ben bir gemi inşaat mühendisi olarak profesyonel hayatın içindeydim ve çok yoğun bir çalışma temposu içerisinde fotoğrafa çok az zaman ayırabiliyordum. Bu uluslararası fotoğraf festivalleri sürecinde tanıştığım çok önemli fotoğrafçılar oldu ve onların nasıl çalıştığını, işlerinin peşinde tutkuyla nasıl koştuklarını, sınır tanımadıklarını gördüm, benim dar zaman aralığına sıkıştırdığım projeler ile yetinemeyeceğimi bir kez daha anladım, kendi koşullarım yüzünden fotoğrafa küstüm de diyebilirim. Fotoğraf çekmeyi öteledim ve buna paralel olarak emekli olup fotoğraf projelerinin peşinde koşacağım bir hayatın hayalini kurmaya başladım. 45 yaşında bunu gerçekleştirmeyi hedefliyordum ama 49 yaşımda oldu. Emekliliğin hemen ardından 2012 yılında bu projeye başladım, 2017 yılında da son fotoğrafları çektim ve böylece Chaosmos ortaya çıktı.’’







Emin Altan (Foto:Özcan Yaman)





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızı yazarsanız yardımcı olursunuz...