YILIN BAŞINDAYIZ, HAYDİ HAYIRLISI.
Bir yılı daha
geride bıraktık. Hepimiz bir yaş daha yaşlandık yada büyüdük. Bunu da kimimiz
şaşalı kutlamalarla yaşadık, kimimiz üçbeş kuruş daha kazanarak aile bütçesine
katkı yapmaya çalıştık. Yılbaşı gecesini Şirinevler köprüsü ile Ataköy arasında
geçirdim. Elindeki son yılbaşı süslerini ve çiçeklerini satmaya çalışan
çocuklar, kadınlar, adamlarla konuştum. Fotoğraf çekmeye çalıştım. Fotoğraf
makinasını görünce korkuyorlardı. Sanki metronun gizli kamarası iş başında değildi.
Kimisi kibarca beni uyardı “Abi başına bir şey gelmeden çek git.” diyordu.
Sonuçta,
iyisiyle kötüsüyle bir yılı daha devirdik. On yıl önce 2000’e girerken Milenyum
çağı diye ortalık yırtılıyordu. İşte o yıllarda 19 Aralık 2000’de, sözde hayata
dönüş operasyonlarıyla tarihe bir katliam daha yazılıyordu. İnsanlık, tarih
boyunca hep katliamlar yaşadı. Yeni katliamlar olmasın dedik ve diyeceğiz. Tam
31 yıl oldu. Çorum- Maraş katliamı hala dün gibi. Üç gün üç gece süren katliam
geçmişte kara bir leke olarak duruyor. Tarih sayfaları o kadar katliamlarla
dolu ki takvim yapraklarının her günü bizleri hüzne boğuyor. Her hüzün nefreti,
her nefret dirençi, her direnç mücadeleyi önümüze bir görev olarak koyuyor.
Yılardır yok
sayılan Kürt halkının mücadelelerle kazandığı haklar, açılım denerek ‘sadaka
kültürü’ içinde sanki, iktidar tarafından bahşedilen haklarmış gibi sunuluyor.
Ne var ki Kürt halkı neyin mücadelesini verdiğini biliyor. Neoliberal
politikaların uluslar arası dayanışmasının zorunluluğu olarak verdiği sömürü
için böl-parçala-yönet taktiği artık bayatladı. Eğer bir savaş varsa barış ta
savaşan taraflar arasında olur. Duyarlı halk kesimleri ancak buna destek
sunabilir.
Bu kara
günlerde canları pahasına fotoğraf makinalarıyla tanıklıklarını ortaya koyan ve
bu katliamları belgeleyen fotoğrafçılara şükranlarımı sunuyorum. Çünkü unutmak
ihanettir! Bize o günleri çektikleri karelerle her daim hatırlatan,
fotoğrafçılar ve fotoğraflar tarihsel, belgesel görsel bir bellek
oluşturmuşlardır. Her ne kadar geçen gün ömürden olsa da, eksilen her günün
özgürlüğe ve güzel günlere olan mesafenin kısalmasındaki katkısını unutmayalım.
Dünü bu güne ve bu günü yarına bağlayacak olanlara ne mutlu…
Ve günlerdir
süren Tekel işçilerinin Ankara’daki direnişlerini fotoğraflarla sergiye
dönüştüren AFSAD ‘a selam olsun. Toplumsal duyarlılığı sergiye taşıyan ve bu
serginin açılabilmesi için katkılarını koyan kitle örgütlerinin bu örnek
dayanışma ruhunun ülke geneline taşmasını diliyorum.
Yeni bir yılın
hepimize başarılar ve mutluluklar getirmesi dileğiyle…
…………………………………………………………………………..
FOTOĞRAFLAR
Fotoğraflar
(1-2-3-4): Özcan Yaman
2009’un son
gününün son dakikalarında saat 23.30 sıralarında Şirinevler köprüsü üstünden
kareler….
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınızı yazarsanız yardımcı olursunuz...