Translate

Bu Blogda Ara

51- Duvarlar-Özcan Yaman-Evrensel-31 Ocak 2010



DUVARLAR

Günlük hayatta çokca kullanırız, duvar kelimesini. Engel, Sınır, kavramları arasında  bir yerlerdedir. Aynı zamanda bir korunma alnıdır da. Mekanlarımızın sınırlarını oluşturur duvarlar. Mesele nasıl hissettiğimiz yada duvarların çekilme nedenleridir. Filistin’de devasa duvarlarda İsrail kendi alanını çizerek bir sorunu çözdüğünü zannederken, Filistin bir ablukanın ve tecridin kıskacında inletiliyor. Peki duvar dediğimiz sert betonlarmıdır yalnızca? Hapishaneler birer tecrid mekanları olarak bir sürü bir sürü duvarlardan yapılırken içerdekiler ve dışarıdakiler arasında da bir sınır ve tecridin nedenidir. Hukukun ve adaletin eksikliği de gizli bir duvar değimlidir? Bireysel ve toplumsal yaşamımız sürekli duvarlarla örülüdür. Yaşam, görünür veya görünmez  duvarları aşma amacıdır beklide.
İçimizdeki ve dışımızdaki duvarlarla mücadelemiz , bizlerin bir yerlerden bir yerlere gitme yolculuğumuzdur aslında.  Duvarları yıktıkça karşılaştığımız yeni duvarların, yeni yol ve yöntemlerle yok edilmeleri esas oldukça umut hep var olacaktır.

Çektiğimiz fotoğrafları bir başka dille ne kadar anlatabiliriz. Yani yorumlayabiliriz.? Yada duygu ve düşüncelerimizi nasıl fotoğrafla anlatabiliriz.? Daha öncede Semra Arslan arkadaşımızın ‘Gelin Görun’ isimli  şiiriyle birlikte yolladığı fotoğrafı paylaşmıştık.
Bu hafta sevgili Sevil Tunç arkadaşımız ‘Duvar’ konusunu işlemiş. Fotoğraflamış ve öyküleştirmiş. Sizlerle bu güzel öyküsünü paylaşırken çalışmalarınızı beklediğimizi bir kez daha hatırlatmak isterim. Fotoğraf, düşünce ve önerilerinizle daha güzel sayfalar yapmak üzere…
DUVAR
Sevil Tunç

            Zamanla gördüklerimiz ne kadar da değişiyor.Bazen gördüklerimiz değişiyor bazen de farklı baktığımız için bize değişik geliyor.Ancak bizde veya bizim dışımızdakilerde sürekli değişen bir şeyler var.Dün çocuk gözüyle gördüklerimiz; gördüklerimize çocukça yüklediğimiz anlamlar bugün ise bize farklı bakış açıları kazandırabiliyor.
           Benim çocukluğumun geçtiği yer çiftlik diye adlandırabileceğimiz, etrafı duvarlarla ve dikenli tellerle çevrilmiş genişçe bir arazi.Anne ve babamın işi nedeniyle ikamet ettiğimiz bu çiftlik benim dünyamdı. Ayağımı basmadığım tek bir noktası kalmamıştır bu arazinin.Bu koskoca arazide yalnız geçen çocukluğumu daha eğlenceli hale getirebilmek için türlü türlü oyunlar bulurdum kendimce. Sahip olduğum bu uçsuz bucaksız oyun alanı içinde birgün yepyeni bir oyun buldum. Dünyamı çepeçevre saran duvarları takip etme oyunu… Duvarlara paralel yürüyerek bittiği yeri bulmaktı amacım. Böylelikle duvarlara parelel olarak yürümeye başladım bu şekilde çiftliği defalarca turladım. Bu yorucu gezintilerimin sonucunda duvarların bittiği yeri bulamamıştım ama çok büyük bir keşifte bulunmuştum.Çocuk yüreğimde hayretler uyandıran bir keşifti bu. Hazır betondan levhaların yan yana getirilmesinden oluşan bir duvardı ve yan yana geldikleri yerlerde boşluklar kalmıştı.Her ne kadar köpük kullanılarak doldurulmaya çalışılmışsa da köpükler zamanla aşınmış.Bu sayede duvarlarda bir sürü aralıklar ortaya çıkmıştı.İşte benim keşfimde bu aralıklardı.
             Büyük bir heyecanla duvarları tekrar takip etmeye başladım.Bulduğum her aralıktan hayretle dışarı bakıyordum bazen dakikalarca baktığım oluyordu.Her aralıkta farklı manzaralar farklı şeyler görüyordum.Bu keşif benim için zevkli bir oyun halini almıştı neredeyse her gün yaptığım tek şey buydu.Daha sonra gördüğüm her bir aralığın farklı bir dünyaya açılan kapı olduğuna karar verdim.Buna kendimi öyle çok inandırmıştım ki o kapıların açılmasını beklemeye başladım.Ancak kapılar açıldığında hazırlıklı olmalıydım geçeceğim genişliğe geldiğinde ne kadar açık kalacağını bilmiyordum.Bu nedenle her sabah kalktığımda ufak bi çantanın içine sığdırabildiğim kadar kıyafeti koyuyor evden çıkarken de mutlaka yanıma alıyordum. Akşama kadar o çantayla dolaşıyordum çiftlikte.Annem her akşam işten geldiğinde benim küçük çantamı öfkeyle boşaltıyor bunu bi daha yapmamam için sıkı sıkı tenbih ediyordu.Ama hiç anlatmıyordum neden böyle yaptığımı o da sormuyordu zaten. Tek hatırladığım her gün kıyafetlerimi düzeltmekten bıkmış olduğuydu.
            Bu oyunun ne kadar sürdüğünü tam olarak hatırlamıyorum. Ancak bir vesileyle o duvarların dışına çıktığım gün beni bu oyunum da sona erdi.Meğer benim farklı farklı dünyalarım gerçekte duvarların dışında kalan yerlermiş.Ne büyük bir hayal kırıklığı yaşatmıştı bu bende.Artık gitmek istediğim başka başka dünyalarım yoktu.Çocukça kurduğum tüm hayaller duvarların dışındaki gerçekle bir bir yıkılmıştı.Bu hayal kırıklığı kendi içimde bir küskünlüğe yol açmıştı günlerce evden çıkmadım.Komşu çiftlikte çalışan ailenin çocukları beni evden çıkarabilmek için uçurtma yapmışlardı.Uçurtmayı uçurabileceğimiz en uygun alansa çiftliğin dışındaki boş araziydi.Hep birlikte çiftliğin dışına çıkıp uçurtma uçurmuştuk.Bende büyük bi hayal kırıklığı yaratan o yerler uçurtmayı uçurduğum anda öyle hoşuma gitmişti ki rüzgarın sesi ve o rengarenk uçurtmanın gökyüzündeki salınışı hala zihnimde.
            Duvarları takip etme oyunundan arta kalan içimdeki bitmek bilmeyen gitme isteğidir.Gerçekler hayal ettiklerimiz kadar güzel olmayabilir ancak her gerçeklik de düşündüğümüz kadar kötü değildir.Hayallerimizin rahatlatıcı güzelliği her ne kadar bize tatlı gelse de gerçekliğin yarattığı özgürlük kadar lezzetli olamaz.Kendi içimizdeki duvarların dışına çıkma cesaretini bulabilirsek öğreneceğimiz ve yaşayacağımız o kadar çok şey olduğunun da farkına varabiliriz çocukluğumun bana öğrettiği en güzel şey bu.



Af
duvar duvar duvar
sana ne desem ki ah
incitmeden gözlerini mahkûmun
her taşını kırmalı bir bir
gerisi laf-ü güzaf

Nevzat Çelik

Fotolar

Fotoğraf: Sevil Tunç- 

 Fotoğraf .Sevil tunç- ışık



 Fotoğraf: Özcan yaman 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızı yazarsanız yardımcı olursunuz...