Translate

Bu Blogda Ara

52-Tiroj "Bir Işık Huzmesi" DİYAR-I BEKİR-Özcan Yaman-Evrensel- 07 Şubat 2010


TİROJ “Bir ışık huzmesi” DİYAR-I BEKİR

"Siz kurallar koymayı çok seversiniz, Ama kuralları bozmayı daha çok seversiniz.
Tıpkı okyanus kıyısında sabırla kumdan kuleler yapan, 
sonra da kahkahalarla onlarıdeviren çocuklar gibi.
Ancak siz kumdan kulelerinizi yaratırken, okyanus kıyıya kum taşımaya devam eder. 
Ve siz onları yerle bir ederken, okyanus da sizinle birlikte güler. 
Gerçekten de okyanus, daima masum olanla beraber güler.
Fakat yaşamı bir okyanus ve insanların koyduğu kuralları 
kumdan kuleler olarak görmeyen kişiler için ne diyebiliriz?…
Veya boyunduruğundan hoşnut olup, ormanındaki geyiği başıboş bir serseri olarak yargılayan bir öküz için?....” Ermiş- Halil Cibran,


Diyarbakır, dünyanın uygarlıklar ve kardeşliğin başkentidir diyebilirim. En son yirmi yıl önce gitmiştim. Çok kısa kalmış ve ilçeleri dolaşmıştım. O zamanlarda gelişmişliğine şaşırmıştım. Eşimin programına uyup dört günlük bir gezi yapma fırsatını buldum. Hava şartlarının dolayısıyla ışığın uygun olmaması nedeniyle gözümle çekip sizlerle paylaşamadığım bir çok fotoğraf karesiyle dönerken, çekebildiklerimi sizlerle paylaşmak istedim.
Doğru Sur Belediyesine gittim. Başkan yardımcısı Gülbahar hanım güleryüzlü konukseverliğiyle ağırladı. Belediye çalışanı Fahri beyle bizi tanıştırdı. Fahri bey tarih ve arkeolojiye meraklı, yöreyi iyi bilen bir turizm rehberi olarak hava kararıncaya kadar gezdirdi.
“Şehir hava alsın!”
Diyar-ı Bekir surları, burçlarıyla ve tarihi dokusuyla etrafımızı sarıyor. Tam merkezde ise bir boşluk var. Yaklaşık yüz metrelik sur eksik, merak edip sordum. Valinin biri surları yıkmaya kalkmış ve “Şehir hava alsın” bahanesiyle yıktırmış. Artık gülmekten başka yapacak şey yok. Tarih boyunca büyük uygarlıklara beşiklik etmiş bir kent Diyarbakır. Yaklaşık 10 bin yıl öncesine dayanan geçmişiyle oluşmuş bir kültür ve kardeşlik başkentidir. İstila ve hakimiyetlere görede ismi hep değişmiştir. Amed, Amid, Kara Amid, Diyar-ı Bekir ve Atatürk’ün bir konuşmasında Diyarbakır olarak telaffuzuyla Bakırla ilgisi olmayan bu günkü ismiyle Diyarbakır.  Bir Kalkan balığı şeklinde 5 km uzunluğunda Dicle nehriyle elipsi tamamlayan surlar eski Diyarbakır’ı hala sarmaktadır.
İç Kale de; Adliye, Cezaevi, Atatürk Köşkü, Kışla, Hz.Süleyman camii ve Jitem karargahı
İç Kalede büyükçe bir alanda bulunan, yaklaşık iki yıl öncesine kadar korkuyla anılan tarihi yapıların içine giydirilmiş işkencehaneleriyle, cezaevleriyle  sözde adalet dağıtan kurum ve binaların boşaltılmasıyla turistik ve açık arkeoloji müzesi haline getirilecekmiş. Atatürk’ün kaldığı bina Atatürk Köşkü olmuş. Halbuki insanlık müzesi yapılmalı. (Diyarbakır 5 nolu E tipi cezaeviyle karıştırılmasın. Orası sur dışında Bağlar’da bulunan şimdilerde yerleşim alanının ortasında kalmış yine insanlık dışı işkenceleriyle meşhurdur. Orası içinde boşaltma kararı alındığı söylenmektedir.)

“ Yaşamda ve toplumda acı var. İnsanın da acı karşısında takınması gereken bir tutum: Oda sürekli diri kalmak, sürekli eylem içinde olmak. Yaşayan ve üreten insan için ne karamsarlık söz konusu, ne de acıya tutsak düşmek. Acı çekilir ve aşılır…”
Seval Esaslı-Şair-

 “Hele koşun zenginler Baraj yapmış !"                                                                                 Aslında yazılacak çok şey var ama tarihselliği bir yana bırakıp, birazda sosyal yaşamı anlatayım. İç Kaleden manzaralar fotoğraflarda. Daracık sokakları Medreseleri Kiliseleri camileriyle ve müzeleriyle  bir bütün olarak Diyarbakır böyle. Fakat otuz yıldır süren savaşın neden olduğu göç nufusu arttırmış. Yoksulluk diz boyu. Gecekondular, işsizlik ve hırsızlık en büyük sorun. Parçalanmış aileler barış özlemiyle çocuklarını bekliyorlar. Kimi yakılan boşaltılan köyüne dönmenin peşinde kimi ise bizim için o devir kapandı diyor. Bunun yanında son derece lüks villalarla ve modern apartmanlarıyla orta ve üst sınıf kendini hissettiriyor. Bir doktor arkadaşım siteye yapılan sosyal tesise masa sandalye taşıyan işçilerden birinin havuzu görünce arkadaşlarına “Hele koşun zenginler baraj yapmış.” diye bağırmasını unutamadığını söylemesi yaşananların ironisini ortaya koyuyor. Hastaneler tıklım tıklım özellikle çocuk hastanesi. Dr. Arkadaşım yoksulluğa bağlı hastalıkların çok fazla olduğunu söylüyor.’ Hastanede yatırıp iyi edip yolluyoruz bir ay sonra yine geliyorlar’ diyor. Bu insanların yaşam şartlarının düzeltilmeden hastalıkların da önüne geçilemeyeceğini söylemesi yaşanan gerçeği gösteriyor. Yani sokaklarından mekanlarına ve lüks araçlarından el arabalarına kadar sınıfsal ve kültürel farklılık çarpıyor gözüme. Bağlaç olarak Kimlik ve din sınıfsal farklılığı ikinci plana itiyor. Kürt burjuvazisinin gelişmesi kapitalist ilişki biçimlerini de geliştiriyor ama burjuva kültürünü henüz oluşturamamış. Bunlar benim gözlemlerim.
Demokrasi, Barış ve Kardeşlik gerçekleşmeden Kürt sorununun da çözümü mümkün değil. Halk, Aş, İş ve özgürlük istiyor. İradesiyle seçtiği Belediye başkanlarının gözaltına alınmasına tepkili. Kent bilboardlarda Kelepçeli fotoğraflarla irademe dokunma diyor!


Foto-1: Ben u sen


.
Foto-2-3:Belediye başkanlarının gözaltına alınmasını protesto eden pankartların asılı olduğu belediye binasına girince, kocaman “Bu halk için ne yaptın?” yazısıyla karşılaşınca bildik belediyeleri düşündüm. Kamusallığa karşı özelleştirmeci, Halk yerine abone ve mülkiyetcilik anlayışını yayan o bildik süslü yazılarla karşıladıkları halk, burada,öznelik bilinciyle kamuya hizmet mantığıyla karşılanıyordu. ‘İrademe dokunma!’ diyerek tepkisini
gösteriyordu.







Foto-4-5-6-7-8-9: Öyle bir boşaltmışlar ki antika bir kent görüntüsü var. Duvarları tavanları ve yerleri kazımışlar, ya da yıkmışlar. Bilmiyorlar ki görüntü hakikati yok edemez. Faili meçhul ve işkence iddialarının odağı haline gelen bir dönemin ünlü JİTEM Grup Komutanlığı‘nın Diyarbakır‘daki üssü konumundaki İç Kale hakkındaki kötü anıları silmek için İl Kültür Müdürlüğü harekete geçmiş. ‘500 yıllık tarihi İç Kale, açık arkeolojik müzeye dönüştürülecekmiş. İç Kale‘yi gezen vatandaşlar ‘Buranın JİTEM‘in sorgu merkezi olduğunu biliyoruz. O dönemin karanlık izlerini taşıyan bu mekanı gezmek bizleri oldukça ürkütüyor‘ diyorlar, aynı ürküntüyü bende duydum. Bir demecinde (şimdi gözaltında olan)  İHD Diyarbakır Şube Başkanı Muharrem Erbey, ‘O dönem insanların hemen girişin sol tarafında sorgulandıklarını biliyoruz. Hazin olan şey, sorgu merkezinin hemen karşısında adliye vardı. Ancak işkence sesleri savcılara gittiği halde kulaklar tıkanırdı‘ demiştir




Foto-10-11-12:
“… Eğer süt inmese memelerime
Kanla çatılmamış olsa kimliğim
Ellerim açılmasa sayfa sayfa
Ve iyi tanımasam turunçları…
Şimdi yüzüm utanmak bilmez bir ova
Bağışlamaz ayak izlerini.
Buğdayın masalını belletirim çocuğuma
Ağlamayı unutur.”
 “Sekizinci Renk” / Seval Esaslı









Foto-13-14-15-16-17-18:İç Kalenin daracık sokakları…Aynı sayfada yer almaktan onur duyduğum Mıgırdiç Margosyan’ın isminin verildiği sokakta dolaştım. Ayrıca Ahmed Arif’in dizelerini mırıldanarak yine isminin verildiği sokakta ve evinin önünden gurur duyarak geçtim.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızı yazarsanız yardımcı olursunuz...