Teknoloji
gelişti tamamda…
Özellikle on – onbeş
yıl öncesiyle karşılaştırdığımızda vay bee diyoruz. Hatırlarmısınız büyük pano reklamları, hani
Camel ,sarımsı Piramitleriyle, Marlboro
at üstünde kovboyuyla, Fruko gazozlarının reklamlarını, Fay, Mintax deterjan
reklamlarını ve daha bir çoklarını. Hatta polislere fruko denirdi, çünkü
şapkaları fruko gazos kapağına benzetilirdi. Colalar falan sonraları gelip baş
köşeye oturdular. Bütün bu markaların dış mekan reklamları elde boyalarla
yapılırdı. Düşünsenize metrelerce boya boya bitmez. Ressam ve tabelacı
arkadaşlar için para kazanma yoluydular. Sonraları büyük ebad matbaa baskılı bilboardlar
yer buldu ama çok büyük boyutlarda hala ressamların ve tabelacılar iş yapıyorlardı.
Hayatın bir çok alanı buna benzer hikayelerle dolu. Fotoğrafta da benzer
gelişmeler yaşandı. Fotoğrafı kimya hızla terk etti ve yerini elektrik aldı.
Sinemada video da aynı şekilde filmler yok oldu CCD. Veya CMOSlar yerini aldı,Yani dijitalleşti,
bilgisayarlaştı…
Zaman geldi,
cep telefonlarıyla, fotoğraf çekip anında paylaşabilir, bilgisayarla film /
video yapabilir, mahkemelerin bile dijital kayıtlarla davaları yürüttüğü bir
sanal dünyanın içinde dolanır olduk. Yani geçmişte teknik olarak zor olan ve bu
nedenle kopyalanmaları dahi büyük ustalıklar gerektiren bir dünyadan, kopya dediğimiz şeyin orijinal
yerine kayıpsız olarak geçtiği bir dünyaya geldik. Geçmişte orijinal bir fotoğraf filmi tek idi,
kopyası hiçbir zaman orjinalin yerini tutmazdı
ve bu iş için üretilmiş filmlere duplice yaptırmak için bir avuç para
harcayarak sahip olurduk.Her kopyadan yapılan kopyalar kalite kaybına uğrardı.
Şimdi ise milyonlarca çoğaltabiliyoruz ve kalite kaybı olmuyor. Hard disklerde
ordan oraya taşıyabiliyoruz.
Bu kadar olanak doğal olarak kolaycılığı
ve haksız kazanç elde etmeyi de arttırdı. Hergün karşılaştığımız telif hakları
davaları arttı. Bugün bilgisayar ve google aracılığı ile her şeyi yapmak mümkün
hale geldi. Yayın evisiniz görsel lazım,
gir internete görseller elinizin altında. Gazete çıkarıyorsunuz habere fotoğraf
lazım gir internete seç-beğen kullan. Sendikasınız, afiş tasarlıyorsunuz şöyle
bir kitle fotoğrafı lazım dediniz gir internete tamam. Yada sattığınız bir
ürünün tanıtımını yapacak, broşür bastıracaksınız. Ne gerek var fotoğrafçıya,
rakip firmanın broşür veya internet sitesinden fotoğraflarını alıp fotoşopla
oynayıp kullanın gitsin. Şaka gibi ama maalesef bir zamanlar, hatta hala böyle…
Peki telif hakları diye bir şey duydunuz
mu? Evet 1951 yılında yasalaşmış ve günün koşullarına göre dili eski de kalsa
yetersizde olsa güncellenerek kullanılan 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri
kanunu yani FSEK var.Telif hakları, eser sahibine, rızası olmaksızın eserinin kopyalanmasını,
değiştirilmesini, dağıtılmasını veya çoğaltılmasını önleme; ayrıca eserin
izinsiz kullanımı halinde kişiye hukuki yola başvurma olanağı tanır.
Fotoğrafçılıkta ise telif hakkı, deklanşöre basılarak, görüntünün filme/ccd’ye yerleştirildiği an başlar ve başka hiçbir
işleme gerek kalmaksızın kendiliğinden kazanılır. Burada telif haklarını uzun
uzun anlatacak değilim. Merak edenler internetten indirerek inceleyebilirler.
Bu gün, geçmişle kısa bir yolculuk yaparak
fotoğraflarımızın kullanımındaki haklarımıza bir değinelim istedim. Bol
fotoğraflı bir hafta dilerken, fotoğraflarınızı beklediğimi hatırlatırım…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınızı yazarsanız yardımcı olursunuz...