FOTOĞRAF VE SANATA DAİR-3-
“…Fotoğrafa akıl, tarih Ve diyalektik gözüyle
bakmayan kimse, o bir tek kareyi yeryüzünün büyük fotoğrafı içine
yerleştiremez. Bunun boş gözlerle boşluğa bakmaktan farkı yoktur.
bakmayan kimse, o bir tek kareyi yeryüzünün büyük fotoğrafı içine
yerleştiremez. Bunun boş gözlerle boşluğa bakmaktan farkı yoktur.
Boş bakış fotoğraf karşısında YOKSULDUR!.” ( TEVFİK TAŞ)
…
Murat Yaykın, önceki
yazısının devamını bu hafta “Burjuvazi
Belgesel Fotoğraf’ı”…başlığı ile yazdı. Yaykın son yazısında “…burjuvazi belgesel fotoğrafın tarihi
tanıklığından rahatsız olur ve çeşitli yöntemlerle de manüple etmeyi sisteminin sürekliliği için
zorunlu görür. Sanat alanına kaydırma gayretleri subjektif olana kaydırma
gayretleridir.” diyerek bitiriyor.
Geçen haftaki yazımda 4. madde olarak yazdıklarımı teyit
eder biçimde. Ne demişim:. “Neo liberal politikalar ve onun ekonomik
etkilerinin, Kültür ve sanatı da etkilediği, Küresel Kapitalizm tek merkezli
bir yapıyı hayatın her alanına dayatırken “sanatçıyı”da özneliğinden koparıp
sistemin bir parçası haline getirip “hakikati” de iktidarın bakış açısına göre
sunmaya çalışıyor…”
Yani burjuvazi
kendi sanat tarifi yada kavramı içinde belgesel fotoğrafı hakikiliğinden
koparıp, Murat’ın deyimiyle subjektif olana kaydırmak istiyor. Doğrudur,
doğaldır…
Hatta salt
‘belgesel fotoğraf ‘ için değil, bir çok alan için de böyledir. Muhalif ve
alternatif sanat için de geçerlidir diye genişletebiliriz diyorum.
Ve tekrar
ediyorum,tartışmaya konu olan “Belgesel fotoğraf sanat değildir” düşüncesi de yanlıştır. Ve bunu şöyle açıklamıştım: “Fotoğrafçı,
azınlığın çoğunluk üzerindeki iktidarında, muhalif ve alternatif ise; üzerine düşen, kendi dilini dahası kendi
ideolojik literatürüyle kavramları anlamlandırıp görünürlüğünü sağlamak
zorundadır. Sanat kavramını burjuva literatürüne göre değerlendirmek ve fotoğrafı
muhalif diliyle ve gerçekçiliği ile özellikle ‘belgesel fotoğrafı’ işlevi
bakımından tanımlamak ve ‘sanat değildir!” Demek bana doğru gelmiyor.
Belgesel
fotoğrafı burjuvazi çıkarları için niye kullanmasın ki ? Her şeyi sisteminin işine yarayacak şekilde
örgütleyen ve Marx’ın deyimiyle; “ Gölgesini satamayacağı ağacı keserken” niye belgesel fotoğrafı kendi sanat kavramları
içinde eritmeyi düşünmesin?
Burjuvazi
belgesel fotoğrafı kendi sanat kavramları içinde yok etmeye çalışacak diye belgesel fotoğrafın da sanat olarak kabul edilebileceğini red etmek ne
kadar doğru olacaktır .
Bu anlamda
sorun yalnızca Belgesel fotoğraf için değil, tüm sanat dalları için de
geçerlidir.
Burada sanatı
‘öznelliğin’ birinci planda tutulması dolayısı ile ‘nesnelliğin’ önünde olduğu
için subjektif yargının baskın olduğu,
ama belgesel fotoğrafta ‘nesnelliğin’ ‘öznelliğin’ önünde olmasının
‘sanat’olmasının önüne geçtiği gibi bir yargıya varmak ne kadar doğrudur? Ortaya
çıkan fotoğraf öznel öncellikli ve subjektif ise “Sanatsal fotoğraf” - Objektif
ve nesnel ise belgeseldir ve
burjuvazinin ideolojik tuzağına düşmemek için de ‘sanat’ tuzağına düşmemek
gerekiyor gibi ortaya çıkan düşünceyi kabul edemiyorum. Şimdi Murat ben böyle söylemedim diyebilir.
Son yazısında ve öncekilerden de ben bunları çıkarıyorum. Fotoğrafta ‘sanat
fotoğrafı’ tanımı bence yanlıştır. Fotoğraf ya vardır ( Kültürel birikim
tarihsel ve toplumsal kalite kazanıp kazanmadığı) yada yoktur ( biçimsel olarak
var olması, içerik olarak yetersiz olması). Bu tanım burjuvazinin sanatsal
olanı gerçeklikten ayırma tanımıdır ve burjuvazinin fotoğraf alanında sanat anlayışını anlatabilir. Bizler için
böyle bir tanımlama olamaz. Yani fotoğraf ya vardır ya da yoktur. Varsa sanat da
olabilir biçiminde yorumlanmalıdır diye
düşünüyorum.
İdeolojik
yaklaşımlar doğaldır ve her sınıf kendi açısından karşısındakini yok etmek için
türlü yol ve yöntemleri kullanır. Aksi ise Murat’ın söylediği gibi “Fotoğraf
sanat değildir” gibi bir anlayışa götürür. Burjuvazi sanatı kendi ideolojik
yapısı için de kullanıyor diye sanat kavramını terk etmek mümkün değildir. Tam
tersine sanatı işçi sınıfı ideolojisi doğrultusunda burjuvaziye karşı korumak
ve geliştirmek gibi bir sorumluluğumuz vardır.
Şimdi gelelim
‘Belgesel fotoğraf’ üzerine görüşlere;
Bu konuda ne
kadar fotoğrafçı varsa o kadar da tanım var diyebiliriz. Fotoğraf doğası gereği
belgeseldir. İster sıradan enstantene bir kare olsun, ister bir projeye bağlı
üretilmiş dizi fotoğraflar olsun, Yada son yılların icadı mobese kameralardan
elde edilen görüntüler olsun, Basın ve haber fotoğrafları olsun hepsi belgesel
fotoğraf içine girer. Dahası cep telefonlarından tutun, basit makinalar dahil
günde milyonlarca insanın öyle veya böyle çekip paylaştığı çocuğunun, eşinin,
sevgilisinin, manzara veya herhangi bir fotoğrafı belgesel fotoğraf alanına
girer. Burada hangi fotoğrafların daha belgesel olduğuna nasıl karar vereceğiz?
Fotoğrafçılar arasında konuya çok katı yaklaşanlardan daha
geniş yaklaşanlara kadar bir çok tanımlamada çıkarılabilir. Hayatta karşılığı
olan ve gerçekliğini bozmayacak derecede müdahale edilmesi olabilir. (Fotoğrafını
çektiğimiz konuyu engelleyen bir ağaç dalının kırılması veya işini yapan bir
insana işini biraz solda yada sağda yapmasını söylemek gibi) Hatta kullanılan
objektiflerin odak uzaklıkları dahi tanımlamalarda farklılıklar ve red edişleri
getirebiliyor. Eleştirilerin ana noktası; nesnelliğin, gerçeğin fotoğraf olarak
ortaya çıkışındaki algılanmasındaki hakikiliği olabilir. Örneğin S.Salgado’nun
her bir karesindeki estetik kimi arkadaşlara göre ‘yoksulluğun estetize
edilmesi’ gibi değerlendirilmesi ve red edilmesi. Bu gibi tartışmaların sonu
gelmez. Yorumsuz yalnızca nesnelliğin geçerli olduğu bir kayıt olamaz. İster
fotoğraf ister müzik ister video olsun. Meseleye salt yaşanan gerçekliğin o
anda durdurulması olarak bakarsak ve böyle değerlendirildiğinde ‘belgesel’ bir
zanaat yada sanat dalı yoktur denebilir. Yani ‘belgesel filmler’ olamaz.
Belgesel müzik olamaz vs vs. böyle yaklaşımlar yanlıştır. Dolayısı ile ne kadar
fotoğrafçı varsa o kadar da belgesel tanımı da ortaya çıkar.
Son söz olarak;
“Sanatın gücünü
bildiğimiz içindir ki, Sorumluluğumuz bu denli büyük” ANNA SEGHERS
Fotoğraf: Sabastio Salgado: Madenciler
çalışmasından
Salgado’nun
bu fotoğrafı belgesel bir çalışmadan alınmıştır. Biçimsel olarak incelendiğinde
Kompozisyon ve estetik açıdan artılara sahip bir fotoğrf olduğu şüphesiz. Peki
nesnel olduğu ölçüde öznel ve subjektif bir fotoğraf değil mi?Fotoğrafın kadrajlanmasından
karar anına kadar fotoğrafçının seçimini sergilemiyor mu? Sanatsal olarak
değerlendirilemez mi? Yoksa ‘sanat fotoğrafı’ olur diyerek yalnızca belgesel
fotoğraf demek doğru mu?
Fotoğraf: Özlem Alkurt, Tekel direnişi
Özlem’in
fotoğrafı da bir belgesel çalışma. Bir çok belgeselcinin yaptığı gibi siyah
beyaz da olabilirdi. Bu gibi yaklaşımlar fotoğrafın etki ve anlatım gücünü
arttırmak içindir. Ayrıca alan derinliğine müdahale edilmiş. Oysa ki gerçekte
biz böyle görmeyiz. (Her tarafı net görürüz) Yani nesnel gerçekliğin fotoğrafçı
tarafından yorumlanıp yeniden sunulduğunu görüyoruz. Ne kadar nesnel ve ne
kadar öznel?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınızı yazarsanız yardımcı olursunuz...