OFFF HAVALAR ÇOK SICAK …
Havalar bugünlerde çok sıcak ve yapış yapış. Birçok
fotoğrafçı çantalarını bırakarak yalnızca makinalarıyla sokağa çıkıyor. Hayat
bazen insanları sınar, dayanıklılıklarını ölçer. Bazen de havalar bir soğur ki,
yine fotoğraf çantaları bırakılır ‘makinayı tutamıyorum ki niye taşıyayım’
denir. Fotoğrafçılar için hele belgesel/enstantene fotoğrafçıları için bunlar
birer sınamadır diyorum. Acaba bu sıcakların hayata etkilerini çalışan fotoğrafçı
var mı? diye düşünüyorum. Bence kaçırılmaması gereken fırsat bu günler.
Mayışmış insanlar, kediler, köpekler…Yalnızca bu günler mi? Yılbaşları,
bayramlar veya yağmurlu havalar hep birer fırsat aslında. Herhalde belgesel
deyince hep çatışma veya olumsuzlukları mı düşünüyoruz . Acaba hebercilik yada
gastecilik damarımız mı kabarıyor? Yağmur yağar fırtına olur sel basar,
insanlar mağdur olur ve yüzlerce hatta milyonlarca fotoğraf çekilir. Havalar
sıcak. Yangınlar çıksa, yollarda ayılıp
bayılan insanlar haber kanallarının başında yer alsa, eminim fotoğrafçıların
çoğu gastecilik hevesiyle yine milyonlarca kare fotoğraf avcılığına çıkarlar.
Peki fotoğraf hele hele belgesel fotoğrafçılık bu mu? Yani basın
fotoğrafçılığı, belgesel fotoğraf deyince akla tek gelen fotoğrafçılık
mıdır?
Fotoğrafçılar yada fotoğraf meraklıları diyelim, yazın
veya kışın gelmesiyle tatile mi
giriyorlar? Kuşkusuz çalışanlar da var ama ortaya ne koyuyorlar yada koyacaklar
merak ediyorum.
Bu sıcakların, kent yaşamına etkilerini, çarpıcı
fotoröportajlar la ortaya koyacak
arkadaşlara ihtiyaç var. Tatile, kampa
giden fotoğrafçıların gittikleri yerlerde buna benzer çalışmalar yapmaları
önemlidir. Çünkü fotoğrafçı bulunduğu her ortam ve şartta fotoğrafçıdır. Bu
anlamda fotoğrafçının tatili olmaz, tatilde bile görevi fotoğraf üretmek
olmalıdır diye düşünüyorum. Güzel sanatların fotoğraf bölümüne girecek gençler
harıl harıl portfolyo hazırlamak için koca kentte fotoğraf çekmeye çalışıyor.
Evet fotoğraf yapmamız , üretmemiz lazım. Yaz-kış
demeden, sıcak-soğuk demeden. Sahilde denize atlayanları, otobüslerde
bunalanları, yük taşırken terleyenleri çekelim…
Son zamanlarda ‘belgesel fotoğraf; sanat mı değil mi? ’
diye tartışırken bir es verip sıcaklarla ilgili bir şeyler yazayım istedim.
Bir arkadaş “ fotoğrafın ‘diyalektik materyalizm’le ne
ilgisi var” diye soruyordu. Demek ki yazdıklarımız
boşa gitmiyor diye düşündüm. Bazı sonuçlar çıkarılıyor. Oysa ki önceki yazılarım da yer vermiştim.
Demek ki zaman zaman yenilemek grekiyor. Önümüzdeki günlerde yine bu konuyu
işleriz…
Aslında yeni anayasa
diye sunulan yamayasaya ilişkin yazmak ve fotoğrafla neler yapabilirizi
konuşmayı düşünmüştüm haftaya belki…
Bence, sizler ne düşünüyorsunuz? Fotoğraf tartşması
sıkıyor mu? Evrensel’in arka sayfasını fotoğrafla işgal etmem sizlerde ne gibi
düşünceler yaratıyor? Paylaşırsanız sevinirim. Maillerinizi ve fotoğraflarınızı
beklerken tatilde olanlara iyi eğlenceler. Çalışmak zorunda olanlara kolay
gelsin ve hastalara acil şifalar diliyorum…
Marmara depreminin 11. yıldönümüne geldik.
Bildiğiniz gibi 17 ağustos 1999’da yaşamıştık deprem şokunu. Koskoca on bir yıl
geçti. Oğuz Gündoğdu hoca’nın deyimiyle DEPREM
İÇİN SAAT ÇALIŞMAYA DEVAM EDİYOR!..Gerçekten
deprem gerçeğini tüylerimizi ürperterek hatırlatan bir cümle… Neredeyse,
deprem gerçeği unutturuldu. Fotoğraflar ve videolar nostaljik birer görüntü haline dönüştürüldü. Hatta,
sanki Irak savaşından kalma görüntülermiş gibi kanıksattırıldı. Görüntüleri,
inşaat şirketleri reklamların da kullanacakları birer malzeme haline
getirdiler… “Şu kadar bin hatta milyon doları verin, depreme çoook dayanıklı
garantili yapılarda oturun!”…Evet DEPREM
İÇİN SAAT ÇALIŞMAYA DEVAM EDİYOR!..diye uyarıyor
Oğuz hoca. Tik takları duyuyormusunuz.? O çoook güvenli milyon dolarlık
evlerinizin dışında da depreme yakalanabilirsiniz beyler, bayanlar …
Fotoğraf: Zafer
kutlu Bayhan
Fotoğraf:Paşa
irmek
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınızı yazarsanız yardımcı olursunuz...